THY SAYIN GENEL MÜDÜRÜ VALİZİMİ BULUN

13 Temmuz günü Gaziantep’ten saat 15.00 uçağı ile Sabiha Gökçen Havaalanı bağlantılı olarak Ankara’ya döneceğim. Sabah Gaziantep’te Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmamdan çıktım. Havalimanına gitmek için daha vakit erken. Biraz otelde oyalanayım, günlük basını takip edeyim diyorum. O arada birden hafif uzamış sakalları ile otelde , bizim Çünğüş ilçe başkanımız Seçim Akmeşe’yi görmeyeyim mi?

İnsan hiç beklemdiği anda  yakınını görünce bir tuhaf oluyor.

Güzel bir sohbete koyuluyoruz.

Geçmiş günleri yad ediyoruz. 3 Kasım 2002 seçimleri öncesi Çüngüş’ün en uzak köylerinden olan Atalar’da seçim çalışması yapıyoruz.

Köye gidişimiz biraz geç zamana kaldı.Atalar köyü dağ cesametinde iki dere arasına kurulmuş. Tepelerden % 80 eğimle köye inmeye çalışıyoruz. Daha doğrusu yuvarlanıyoruz. Tam köye girdiğimizde artık akşam ezanı okunmuştu. Camide akşam namazı kıldık. Muhtara haber saldık biz geldik diye.

Muhtar yanımıza geldi, niye bu kadar geç kaldınız der gibi yüzümüze bakıyor.

Kusura bakma muhtar,Siyasette zamanı ayarlamak çok zor, ama geldik işte diyorum.

Muhtar bu özrüzümü “hoş buraya şimdiye kadar siyasetçi mi gelmiş, siz geldiniz ya, ona bakın” diyor. Gönlümüzü alıyor.

Ben o heyecanla bir evin damında millete sesleniyorum. “Bakın Sevgili Atalar sakinleri, ben buraya bugün geldim, yarın da geleceğim, inşallah. Sizi kadereniz/kederiniz/ ve sorunlarınızla başbaşa bırakmayacağız. Biz Allah’ın izni ile iktidara geliyoruz. Fakat sizden istirhamamız bize Anayasa’yı değiştirecek nisbette oy vermeniz. Bu anayasa ile daha fazla ileri gidemeyiz. Bu bir Askeri vesayet Anayasası. Anayasa yapıcıları elimize telsiz bir saz vermişler. Gücünüz yeter ise çalın diyorlar. Mümkün mü? Ya arkadaşlar şu telleri/mızrabı/ verin de iki de biz tıngırdatalım diyoruz. İmkanı yok vermeyiz diyorlar. Saz elimizde, teli/mızrabı/ onlarda. Bu böyle gitmez. Bu saza söz bulmamızın mümkünatı yok. Biz de size geldik, sazı da, sözü de, mızrabı da yenileyin diye. İnşallah bize bu gücü vereceksiniz, sesimiz, soluğumuz daha gür çıkacak” diyorum.(Aradan 8 sene geçtikten sonra hem de kısmi Anayasa değişikliğinin 12 Eylül de halkoyuna sunulacağının kararlaştırıldığı bu günlerde, biz O GÜN NELER YAPMIŞIZ.)

Müthiş bir alkış kopuyor.  Biz gecenin bir karanlığında, ins’in ve cin’nin top oynadığı bir hengamda Çüngüş’e sonra Diyarbakır’a dönüyoruz. Seçim sonucunda Atalar köyü sakinleri nerede ise oylarının tamamını Ak Partiye veriyorlar.

Seçim Akmeşe’ye bunları anlatıyorum.

Gözleri doluyor.

Vekilim Vallahi biz de ,  kimse de senin kıymetini bilmedi. Çüngüş köyleri bir senin zamanında vekil gördü. Bir daha görmez. Seçilen gider, yeni seçime kadar bir daha ilçeye bile gelmez, ben de ayrıldım. Bir başka arkadaşı göreve getirdiler. Allah yardımcısı olsun,ancak işi çok zor diye ekliyor.

Ayrılma zamanı geliyor. Müvekkillerim beni Gaziantep Havalimanına bırakıyorlar.

VİP bölümündeki arkadaşlar çay, su ikramında bulunuyorlar.

Gözlüklü bir hanımefendi “vekilim valizinizi İstanbul da mı, yoksa devam edeceğiniz Ankara Esenboğa’da mı almak istersiniz” diye soruyor. Ankara’da alayım diyorum.

Gaziantep’ten Esenboğaya uçuşa geçtiğimiz sırada hostes hanımlardan birisi bir kağıt, kalem getiriyor, siz mi istediniz diyor.

Yoook , benim böyle bir talebim olmadı diyorum.

2 Dakika sonra aynı bayan kağıdı, kalemi geri getiriyor. THY ile ilgili duygularızını yazarmısınız diyor.

Getir diyorum. Nasıl olsa yazı bizim işimiz ve başlıyorum yazmaya.

“1975 yılından beri THY ile uçuş yapıyorum. İşimiz, mesleğimiz gereği çok seyahat ediyoruz. Özel hava yollarına ait uçakların hizmete girmesinden sonra THY nın hizmet kalitesi çok yükseldi. Uçaklarımız zamanında kalkıyor. Hizmet personelinin diğer hava yolu şirketleri ile mukayese edilmeyecek kadar özverili çalışmaları, güler yüzleri, incelikleri, zerafetleri doğrusu beni çok etkiliyor. Onlar bu hizmetlerini yasak savmak kabilinden değil de, canla başla yerine getiriyorlar. Hizmetin bu kaliteye ulaşmasında elbette Sayın Genel Müdürümüzün büyük gayreti var. Bu açıdan sayın Genel Müdürümüze, onu bu göreve getiren Sayın Bakanımız Binali Yıldırım beye ve Sayın Başbakanımıza çok teşekkür ediyorum. Ben yolcukularda soğuk meze türünden yiyeceklerden çok hoşlanmam.Ancak verilen hizmetlerin kalitesi sebebiyle yemeklerin soğukluğunun ne önemi var” diye yazımı bitiriyorum.

Yazıyı verdikten sonra hosteslerin biri gidip, diğeri geliyor. Çok hoşlanmışlar.Hosteslerden birisi bu duygusunu “Vallahi Avukat gibi yazmışsınız”diye dile getiriyor. Gülüyoruz.

13.Temmuz.2010 saat 16.30 Sabiha Gökçen havaalanındayız.

17.50 Uçağı ile Esenboğaya uçuşa geçiyoruz.

18.40 gibi Esenboğadayız.

Çıkışta valizim gelsin diye 5 dakika kadar oyalanıyorum. Valiz yok. Hemen ilgili arkadaşlara durumu bildiriyorum.

Bir görevliyi gönderelim, valizinizi getirsin diyor. Görevli gidiyor, geliyor, valiz yok.

Ankara Esenboğa VİP görevlileri şef Gülfem Hanıma haber veriyorlar.

Gaziantep havalimanı, Sabiha Gökçen havalimanı ile görüşmeler yapıyor.Yok,yok,yok. Gülfem hanım bu süre içerisinde bir iki kez beni arıyor,Cavit Bey valizden haber var mı diye sorma inceliğini gösteriyor.Yok diyorum.

Bu arada  ben de çeşitli yerlere ulaşarak Valizimin bulunmasını istiyorum.Genel Müdürlük makamını birkaç kez arıyorum. Telefonlara cevap verilmiyor.Ankara Esenboğa havalimanı görevlilerinden Teoman bey, bana valizimin içindeki eşyaların dökümünü soruyor. Teker teker söylüyorum. Ve özellikle Yurt dışından aldığım Kameralı Cep Telefonumun bulunmasını istiyorum.Çünkü içinde rahmetli Annemin vefat etmeden önceki günlere ait resimleri var.

Sonuç THY larını ilk defa bu kadar metheden bir yazı yazıyorum ve hayatım boyunca yaptığım yolculuklarda ilk defa içerisinde gerçekten çok kıymetli eşyalarımın bulundğu valizim kayboluyor.

Sayın Genel Müdür, içerisindeki eşyalar sebebiyle  manevi değeri çok yüksek olan valizimi bulun. Anamı ikinci kez kaybetmeye tahammülüm yok.