TÜRK YUNAN İLİŞKİLERİNDE YENİ ADIM
Türkiye ile Yunanistan arasındaki önemli Problemler şunlar
1-Kıbrıs Meselesi.
2-Eğe Problemi.
3-Azınlıklar konusu.
Bunlara bir de Yasa Dışı Göçü Önleme ile ilgili sorunu ekleyebiliriz ki, bu diğer problemler yanında , iki ülkeyi karşı karşıya getiren, husumet oluşturan bir konu olarak karşımızda durmuyor.
Türkiye toprakları ve deniz sahaları ,özellikle Ortadoğu ülkelerinden gelen göçmenler tarafından geçiş güzergahı olarak kullanılıyor. Bu büyük coğrafyayı katedip çıkış yapabilenlerin ilk ayak bastıkları ülke Yunanistan. İnsanlar buraya kapağı attıklarında, Türkiye’dekinden çok farklı muamele görme imkanını elde ediyorlar. Türkiye yakalayabildiği göçmenleri bir süre çeşitli bölgelerde göçmenler için oluşturulan yerlerde barındırıyor, ardından, varsa pasaportları, buna göre işlem yaparak ülkelerine geri gönderiyor. Ama Yunanistan biraz farklı. Mülteciler burada , kendi ülkelerinde insan haklarına aykırı muamelelere maruz kaldıklarını, işkence gördüklerini, siyasi haklarından mahrum edildiklerini iddia ettiklerinde, hemen Avrupa Birliğinin bu konudaki muhtesabatı gündeme giriyor ve artık bu kişileri kolay kolay geri göndermek mümkün olmuyor. Ve Yunanistan böylece yıllarca kendi ülkesinde kalacak insanlara ev, yer , yurt, barınak, yemek, içmek, giyim, kuşam, sosyal yaşantı temin etmek zorunda kalıyor. Bu da onlar için büyük bir maliyet oluşturuyor. İşin sosyal boyutunda yaşananlar, yani gelen bu insanların yaşadıkları topluma entegre edilmeleri ayrı ve içinden çıkılması zor problemleri de beraberinde getiriyor.
Göç deyip geçmeyin. Aktif siyasi hayatımız döneminde İnsan Hakları Komisyonu olarak bu konuda çok incelemeler yaptık. Özellikle İstanbul ilinde bu insanların gerçek dramına şahit olduk. Daha sonra Ak Partinin 1.İktidar döneminde Aksaray Pangaltı semtinde bu kişilere özel bir bina yapıldı ve mültecilerin buralarda barınmaları ve rehabilite edilmeleri sağlandı.Ama işin hala sıkıntısız gitmediğini geçen günlerde burada yaşanan isyan sebebiyle biliyoruz. Problem zor, fakat altından kalkmak imkansız değil.
Kıbrıs Meselesinde Türkiye eskisine göre şimdi çok daha rahat bir durumda. Yunanistan’da iş başına gelen Yorgo Papendrau,Birleşmiş Milletler eski Genel Sekreteri Cofi Annan’ın hazırlamış olduğu Kıbrıs Planını destekleyen insanlardan birisi idi. Görüşmeleri devam eden Kıbrıs Sorununun iki toplum arasında çözümü daha kolay olacak sanıyorum. Kıbrıs Rum kesiminin,Yunanistan’a rağmen çözümsüzlükte direnmesi mümkün değil. Onlar da daha esnek davranmak zorunda olduklarını şimdi daha iyi anlayacaklar.
Yunanistan Genel seçimlerinden hemen sonra Başbakan Yorgo Papandreau’nun Kıbrıs’a gitmeden Türkiye’ye gelmesi, iki ülke arasındaki komşuluğa verdiği önemi gösterdi. Onun bu jestine Sayın Başbakan da bir mektup ile bir anlamda karşılık verdi. Gelin iki ülke arasındaki probemleri barış içerisinde çözelim, bizde böyle bir irade var, sizin de aynı iradeyi taşıdığınızı biliyorum dedi. Bilindiği gibi Sayın Başbakan kendisine bir adım gidene, 2 adımla cevap veren birisi. Çok yakında O’na YORGO diye hitap etmeye başlayacağını görürüz diye düşünüyorum.
Türkiye’nin garantörlüğünün devam etmesi, iki kesimlilik, yönetimde eşitlik ilkeleri hakim kılınarak ve biraz da Annan planı esnetilerek , Kıbrıs sorunu çözülebilir. Böylece Türkiye’nin 35 seneden beri başını ağırtan bu sorun bir daha geri gelmemek üzere gündemden düşer. Türkiye’nin Avrupa birliğine girişteki en önemli engel de ortadan kalkar. AB liğine üye ülkelerden birisi olan Kıbrıs Cumhuriyeti barış sebebiyle bırakın engel olmayı, Türkiye’nin bu konuda en büyük destekçisi olur. Yunanistan, Türkiye bizi işgal edecek sendromundan kurtulur. Birliğin kapıları ardına kadar olmasa da, önemli ölçüde aralanır.
Türkiye ile Yunanistan arasında çözüm bekleyen önemli bir diğer problem de Eğe Denizidir. Bilindiği üzere Eğe Denizinde Yunanistan’ın binlerce adası var. Yunanistan’ın kimi adaları Türkiye için bir adımlık mesafede. Yunanlılar Eğe denizinde 6 mil olan kıta sahanlığını, 12 Mile çıkartmak istiyorlar. Hatta sahibi oldukları adaları için de bu mesafenin geçerli olduğunu söylüyorlar. Türkiye bunu kabul etmiyor. Adaların kıta sahanlığı olmayacağını, kıta sahanlığının ANAKARALAR bakımından söz konusu olduğunu söylüyor. Aslında Türkiye’nin tezleri sağlam. Zira Lahey Adalet Divanında bu konuda verilmiş olan ve Türkiye tezlerini doğruluyan kararlar var. Yunanlılar şimdiye kadar 12 Mil meselesini aslında maraza çıkartmak için ileri sürüyorlardı. Böyle bir durumu Türkiye’nin savaş sebebi sayacağını açıklaması yerli yerinde duruyor.O sebepten ötürümü, yoksa başka nedenle mi, bilmiyorum,uzun zamandan beri Yunanlılar bu konuda ses çıkartmıyorlar. Eğe Denizinde bu nedenle yattığı söylenen milyarlarca varil büyüklüğünde petrol sahaları işletilemiyor. Önceleri Yunanlılar Eğe’de petrol aramaya başlayınca, Türkiye de hemen SİSMİK 1 gemisini Eğe’ye salıyordu. Bu sebeple iki ülke bir çok kez savaşın eşiğinden döndü. Ama uzun zamandan beri her iki ülkeye de bu konularda sağduyu hakim. Bu sağduyulu yaklaşım , gelişmelere bakıldığında, artarak devam edecek. Bunda şüphe yok. Çünkü her iki ülkede siyasi irade , durduk yere maraza çıkartıp kaybetmektense, barışıp daha çok kazanmaktan yana tavır sergiliyor.
Azınlıklar konusuna gelince, bu konuda da her iki ülkede yaşanan sorunlar var. Aslında bu konunun insani boyutuna rağmen, diğer konuların biraz yedeğinde kaldığı görülüyor. Yani iki ülkeyi ilgilendiren Kıbrıs Meselesi, Eğe Meselesi çözüldüğünde, azınlıklar ile ilgili konunun bir anda çözüldüğüne şahit olacağız. Yunanistan da Türk azınlığı, Türkçe eğitim, dini liderlerin seçimi, gayrımenkul alımı ve satımı , Türk vakıflarının çalışmalarında karşılaştıkları sıkıntı sebebiyle,sorunlar yaşıyor. Türkiye’de de Fener Rum Patrikhanesinin Ekümenik sıfatının tanınması,Ruhban Okulunun faaliyetine başlaması, Rum Vakıflarının hizmetlerine devam etmesi gibi konulardan ötürü yaşanan problemler var. Aslında dıştan bakıldığında devasa görünen problemlerin çözümünün bir neşter darbesine ihtiyacı olduğunu siyaset bize öğretti. İşi imkansız kılan ve dağlar cesametinde bize yansıyan sorunların altında yatan "kuru bir inattan" başka bir şey değil. Şimdiye kadar yöneticilerimiz kavga ederek sorun büyütmekten başka bir şey yapmadılar. Şimdi ise her iki ülkedeki liderlik, barış iradesini ve sorun çözme arzusunu öne çıkarıyor.
Bu girişimler iki ülke arasındaki sorunları çözer ise, bundan sonra dünyanın bize bakışı nasıl olur, bizim önümüzde nasıl yeni kapılar açılır, değil düşünmeye , kafa patlatmaya bile değer.
Türk-Yunan ilişkilerinde atılan yeni adımlar, yeni açılımları da beraberinde getirebilir.
Pozitif düşünmek için çok sebep var.