TÜRKİYE ARTIK SUJE DEĞİL OBJEDİR

ABD Temsilciler Meclisi Dış ilişkiler Komisyonunun , 1915 olaylarını kınıyan ve Türkiye’nin Jenosid/soykırım/ yaptığını hüküm altına alan karar tasarısının kanun haline gelmesi için 24 Nisan Tarihinden önce Temsilciler Meclisi Genel Kurulunda oylanması gerekiyor.
Dış ilişkiler komisyonunda karar tasarısı görüşülür iken, Türkiye lehine olan 22 ye 20 oy oranı, bir anda aleyhe döndü ve 22 ye karış 23 oy ile karar tasarısı kabul edildi.
Türk dış siyasetinin duayen isimleri bu oylama sırasında Washington’da idiler.
Onlardan birisi, "eğer yönetim bu karar tasarısının geçmemesi için kılını kıpırdatmış olsa idi, oylama sonucu böyle olmazdı" dedi.
Mağlup olmak üzere olan takım yöneticilerinin adeta sokaktan taraftar toplamaları gibi, temsilciler meclisi dış ilişkiler komisyonu başkanının saatler süren oylama tarzı ve sonuç aleyhe dönünceye kadar Milletvekili beklemesi çok tiraji komikti.
22 red oyuna karşılık 23 kabul oyu ile ABD yönetimi çok ince bir ayar yaptığını düşünüyor.
Türk’lere elimizden gelen çabayı gösterdik,bundan önce komisyondaki oy nisbetlerine bakarsanız, gösterdiğimiz gayreti anlarsınız ,
Ermenilere, bütün zorluğuna rağmen tasarıyı geçirdik, çok çalıştık, sözümüzde durduk dediler.
ABD nin bu taktik siyasi çalımına karşı, Türkiye İLK DEFA ABD’DEN ELÇİSİNİ GÖRÜŞMELER İÇİN GERİ ÇEKMİŞ VE BUGÜNE KADAR ELÇİ NAMIK TAN’IN GERİ GÖNDERİLMESİ KONUSUNDA EN KÜÇÜK BİR İP UCU VERMEMİŞTİR.
ABD yetkilileri oylama öncesinde Namık Tan’ın Washington’a dönmesini çok istiyorlar. Bunun gerçekleşmesi için çok çaba harcıyorlar.
ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton’un, Dış İşleri Bakanımız Sayın Davutoğlu ile evvelisi gün 40 dakikaya varan konuşmasında, ele alınan en önemli konunun elbette Ermeni Karar tasarısı olduğunu düşünüyorum.
Ben Sayın Dışişleri Bakanımızın, Türkiye’nin kuvvetli güvenceler almadığı takdirde, Ermeni Karar tasarısının ABD Temsilciler Meclisinde yapacağı oylama öncesinde, Büyükelçi Namık Tan’ı ABD ye göndermeyeceğini ifade ettiğini zannediyorum.
Aslında Türkiye , ABD ile olan siyasi tarihindeki ilişkilerinde, ilk defa görüşmelerde bulunmak üzere Büyükelçisini geri çağırıyor.
Kıbrıs çıkartmasından hemen sonra ABD nin tüm batı dünyası ile birlikte Türkiye’ye Ambargo uygulama kararı aldığı sırada,NATO üyesi olarak Doğu Avrupa’nın bir Rus İşgaline maruz kalmasının önlenmesi için, bu çerçevede Yunanistan ile Türkiye’ye yapılan Askeri yardımların "Oranının" azaltılması ve giderek bu yardımların kesilmesi olaylarında bile Türkiye, Büyükelçisini istişarelerde bulunmak üzere geri çekmemişti.
Peki Türkiye’nin o günlerde böyle bir girişimde bulunmaması mı gerekirdi? Kesinlikle hayır. Elbette Türkiye , kendisine haksızlık yapan tüm ülkelere karşı anında bugünkü "tepkisini" vermesi gerekirdi. Fakat gerek o günün siyasetçilerinin basiretsizlikleri, acemilikleri ve gerekse ekonomik açıdan "ellerini, kollarını bağlı" hissetmeleri,böylesine diklenmeden dik duruşu ifade eden kararları almamalarına sebep olmuştu.
Ama Türkiye artık, bana göre Cumhuriyet tarihiminizin o en önemli kararlarından birisi olan 1 Mart 2003 tezkeresinde ortaya koyduğu tavırla, devletler arası muvazenede "SUJE"/EDİLGEN/ değil, "OBJE"/ETKEN/ olduğunu ortaya koydu ve bu tutumunu Ermeni Karar Tasarısının , Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunuda kabul edilmesi üzerine, Büyükelçisini istişareler için geri çekerek bir kez daha göstermiş oldu.
Bu aşamada Büyükelçisini geri çeken Türkiye’nin, ABD ye ne büyük "REST" çektiğinin hala bir çok çevre farkında değil.
Karar tasarısı Temsilciler Meclisinde oylanarak kabul edilir ise, Büyükelçi Namık Tan’ın bir daha oraya , yeni bir gelişme olmadıkça, dönmesi mümkün değildir.
ABD büyük bir ülkedir, buna bir diyeceğimiz yok.
Ama bu defa o, bizim küçük bir ülke olmadığımızı görecektir.
Bu olay,ABD nin, bütün Ortadoğu, Afrika(Özellikle Kuzey), Balkanlar , Kafkaslar, Rusya, hatta Ermenistan ile olan münasebetlerinde telafisi zor, inanılması imkansız yaralar açacaktır.
Türkiye bu gelişmelere hazırmıdır? Evet hazırdır. Çünkü daha çok yakın tarihte yaşamış olduğu 1 Mart 2003 tezkere sonrası vardır ve bu olaydan sonra Türkiye çok büyük tecrübeler edinmiştir.
Ama ABD böyle bir gelişmeye hazır mı?
KESİNLİKLE HAYIR(İki defa küçük yazayım dedim, büyük yazıldı, ben de dokunmadım)
ABD Ortadoğu ülkeleri ile olan münasebetlerini kimin eli ile yürütecektir?
İsrail olan olan ilişkilerinde hangi Ortadoğu ülkesinden yararlanacaktır?
İran’ın nükleer enerji çalışmalarına ilişkin karşı görüşlerini hangi ülke vasıtası ile iletecektir?
O çok önemsediği Ermenistan’a komşu olan ülke ABD mi, Türkiye’mi?
Ermenistan’ın Türkiye’den başka Batı dünyasına eklemlenmesini sağlayacak ülke var mı?
Onlarca yıl süreyle Yüksek Sovyet’in bir parçası olan Ermenistan’ın, Gürcistan’dan sonra elinden çıkmasını Rusya Fedarasyonu istemiyor. Bu türden bir gelişme kimin işine gelir? ABD nin mi, Rusya Federasyonunun mu?
Türkiye’ye artık kimse "ruşeym"/yeni çıkmış filiz/ muamelesi yapamaz.
Çünkü Türkiye son 8 yıldan beri büyük Demokrasi hamleleri yapıyor. Sistemini bir sürü vesayetten kurtarıyor. Her bir atılımı sonrasında Halkını daha çok arkasına alıyor. Bu gelişmeler ekonomisinde büyük atılımları gerçekleştirmesine yardımcı oluyor.
Mesala Sabancı Ailesinin bu sene 1,5 MİLYAR DOLARLIK bir kara ulaştıklarını öğreniyoruz. Bu karın 50 Milyar dolarlık bir sürkülasyonu beraberinde getirdiğini gözden ırak tutamayız. Bir ailenin Türkiye’de geldiği nokta bu ise, diğer gelişmeleri ona göre kıyaslamamız, bize her şeyi daha açık bir şekilde gösterecektir.
Bu karlar yeni yatırımları,yatırımlar istihdamı, istihdam refahı, refah sağlıklı düşünmeyi sağlayacaktır/sağlıyor.
TÜRKİYE ARTIK SUJE DEĞİL, OBJEDİR.