TÜRKİYE EĞER BİR KARAR VERECEK İSE

1 Mart tezkeresi reddedilince ABD nin Türkiye’yi bitireceği, ekonominin bir daha asla düzelmeyeceği ve 5 sente muhtaç olduğumuz günlerin yakın olduğunu söyleyenlerin sayısı sağda solda nerede ise yüzde seksenler seviyesine ulaşmıştı.

Bizim gibi her türlü mihnete katlanmış, görmediği, yaşamadığı sıkıntı kendisine küsmüş insanlar ise, “İnanırsanız Galip Gelirsiniz”, Allah kerim, göreceksiniz her şey eskisinden daha iyi olacak diyordu.

ABD liler bu olayı önce sırtımızdan vurulduk falan gibi cümlelerle tarif etti ve Türkiye’nin nasıl geri adım atacağının formülleri üzerinde duruldu.

Ama bütün bir halk, tarihinde ilk defa, ABD den bağımsız olarak alınan kararın arkasında durduğunu gösterince, bir anda bozulan moraller düzelmeye başladı.

Bu karar ayrıca İslam aleminde büyük sevinçle karşılandı.

Bizim, en çok boğazımızdan geçecek lokmanın sayısında azalma olacak mı korkusu, Müslüman ülkelerin Türkiye’nin arkasında durduğunu izhar etmesi ile izale edildi. Ahhh mide ahh.

Fransız Senator ve Milletvekilleri Paris’te, 1 Mart tezkeresinin reddi kararımızın arkasında durduklarını ifade ettikten sonra, Sayın Başbakanın yüzüne karşı, “Türkiye ilk defa kendi kararlarını serbestçe veren bağımsız bir ülke haline geldi” cümlelerini kullandılar.

ABD İsrail’in hatırı için Orta Doğu Coğrafyasını ve özellikle İslam ülkelerini karıştırmaya başladı.

Yanına değnekçi arıyor.

Ve üstüne basa basa 1 Mart Tekzeresinin reddinde yaşananları yeniden görmek istemiyor.

Geçen gün yazdım Cumhuriyetten bu yana  İslam Ülkeleri ile Ak Parti iktidarı zamanında ilk defa büyük birliktelikler oluşturuldu, Anadolunun doğusu ve güneyi demir pencere kör duvar olmaktan çıkarıldı.

İşte bu sebepledir ki, Filistinlilere sahip çıkmaya başladık, Gazze’ye başta Mısır olmak üzere İslam ülkelerinin ve kimi batılı devletlerin uyguladığı ambargolarının kırılmasını temin ettik.

İsrail çok sıkıştı.

Ama İsrail, ABD nin desteği ile  Filistin’e yardım götüren 10 sivil vatandaşımızı göz göre göre katletti. Arkasından yaptıkları açıklamalar ile İsrail’in kendini koruma hakkı bulunduğu ifade edildi.

Gazzeli Müslümanlara götürülen yiyecek maddeleri sanki İsrail’e zehir olacaktı da, götürenleri katlettiler.

Soruyorum, Türkiye Devlet olarak, uluslar arası sularda, İsraillilere saldırıp, 10 vatandaşlarını katletse idi, İsrailliler bize neler yapardı?

Bunun cevabının ne olacağını herkes biliyor.

Peki biz ne yaptık?

Tazminat istedik, ölümlerden ötürü özür bekledik, Gazze’ye ambargonun kaldırılmasını talep ettik.

Onlar bu taleplerin hiçbirisini karşılamayınca, Türkiye Büyükelçisini geri çekti, hepsi o kadar.

10 askerin başına geçirilen çuval ile 10 vatandaşımızın katli nasıl da biri birine benziyor.

Türkiye bir NATO ülkesi olmasına rağmen, ABD nin başını çektiği Nato’ya bağlı olan Batılı Ülkelerin, PKK örgütüne verdiği destek ile  toprakları bölünmeyle karşı karşıya.

Bu nasıl Askeri ittifak?

Örgüt en büyük teknik, mali ve bilgi desteğini batıdan alıyor.

Suriye’yi terk etmek zorunda kalan örgüt mensupları ABD nin elleri ile Kandile yerleştirildi.

Irak, birinci körfez savaşını dahil etmez isek, 10 yıldan beri ABD nin işgali altında.

Kandil dağında olanları bırakın, ovada yaşayan Osman Öcalan bile getirilip Türkiye’ye verilmedi.

Batılıların Şengenine karşılık, Türkiye’nin girişimi ile Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan dan oluşan ŞAMGEN ülkeler birliği tesis edildi ve bu birliğe tüm komşu ülkelerin gelip üye olabilecekleri deklare edildi.

Rahmetli Erbakan’ın D 8 leri kurması nasıl fincancı katırlarını/katarlarını/ ürküttü ise, ŞAMGEN’İN kurulması çok ciddi manada başta İsrail olmak üzere ABD yi derinden sıkıntıya soktu.

En yüksek seviyede dostluklar kurulduğu, gece gündüz çat kapı ziyaretlerin yapıldığı Suriye’ye hadi 3-5 ayda demokrasiye geç salvoları atıldı.

Suriye ile dostluklar kurulur iken ve bu, hiç tahmin edilmediği kadar üst seviyelere çıkmış iken, orada cazibesinden kurtulamadığımız Demokrasi mi vardı?

Vay sen demokrasiye geçmez isen biz de münasebetleri bozarız moduna girdik.

Biliyorum ABD allem kallem bize büyük bir kazık attı.

Türkiye orta doğuda tam belirleyici ülkelerden birisi haline gelmiş iken, kapı komşumuz Suriye’ye yine Fransız bırakıldık.

Şimdi de ABD nin Ankara büyükelçisi Ricardone, Sayın Başbakanın İran ziyaretinin gerçekleştiği sırada, başta petrol olmak üzere, İran ile ticarete son verilmesini ve almış oldukları Ambargo kararını uygulamasını istemiş.

İstemiş ne kelime.

Adam basbayağı emretmiş.

Türkiye bir seçim yapmalı ve artık İran ile başta petrol olmak üzere ticari ilişkilerine son vermeli demiş.

Bizde bu tür haller için “delinin zoruna bak” derler. Saygısız.

Sizin Suriye konusunda Türkiye’ye yaptığınız, kabul ettirdiğiniz öğüdün sonu nereye vardı, hepimiz görüyoruz.

Suriye’de bizim iyi ilişkilerimizle halledilebilecek sorunu tam bir arap saçı haline getirdiniz.

Hiç gereği yok iken, bizi onlara onları bize düşman ettirdiniz.

Hani Suudi Arabistan’da da demokrasi yok, niye siz, niye Türkiye bu hususu dile getirmiyor.

GERÇEK AMAÇ SURİYE DEVLETİNİ VE HALKINI BİRİ BİRİNE KIRDIRMAK VE YILLARCA ALTINDAN KALKAMAYACAKLARI BİR KARGAŞA ORTAMINA SÜRÜKLEMEK,TÜRKİYEYİ İŞE MÜDAHİL EDİP, ONUN DA GÖZÜNÜN ÖNÜNÜ GÖRMESİNE ENGEL OLMAK.

Bu politika sebebiyle onbinlerce masum Suriyeli Müslüman hayatını kaybetti.

Batılıların bu anlamda hiçbir insani, hiçbir imani, hiçbir manevi endişe taşımamalarını anlıyorum.

Ya bizimkilere ne oluyor?

Artık hesap yok mu, kitap yok mu?

Suriye’ye diyelim ki demokrasi geldi, seçimler yapıldı ve parlamento oluştu. İktidara İhvanı Müslüminden başkasının gelmesi mümkün mü?

İç dünyalarını az çok bildiğim Müslümanlar(İhvan), Golan tepelerini İsrail’e bağışlayacak, ardından İsrail’i tanıyacak öyle mi?

Buna kargalar bile güler. Halk daha bir örgütlü şekilde sorunlarını tartışma imkanı bulacaktır. ABD bunu mu istiyor?

Hiç kuşkunuz olmasın ABD nin de, İsrail’in de tek istedikleri şey İstikrarsız bir Suriye, İstikrarsız bir Irak, İstikrarsız bir İran ve kendi coğrafyasından koparılarak Arizona çöllerine atılmış kolu kanadı kırık bir Türkiye.

Olay budur.

Türkiye eğer bir karar verecek ise, bu Nato’dan çıkma kararı olmalıdır. Allah izin verir ise, yarın devam ederiz.

İTİRAZ : İran ziyaretinin ilk gününde Sayın Başbakanı İran Dışişleri Bakanı ile basın toplantısı yapmaya kim çıkardı? Olur mu?