URLAAAA AKLINI BAŞINA TOPLAAAAA

Onlarrdan birisi ortaya çıksa “ erkekseniz teke tek gelin, ulan sizin bininizin, ulan sizin alayınızın hakkından da gelirim, iki tane sallayınca evlatlarınızın cenazeleri kucağınıza düşer, o zaman hanyayı, konyayı görürsünüz, aklınız başınıza gelir dese” ve Allah korusun yeniden eski günlere dönülse daha mı iyi olur?

BDP İzmir Urla’da seçim bürosu açılışı yapacak. Yüze yakın insan toplanmış, Abdllah Öcalan posterleri açmışlar. Hoooppp hara lubma şara bumba bin kişi toplanmış, taşlı sopalı bir şekilde bu insanlara, yani Kürtlere saldırmışlar, kafa göz yarmışlar, emniyet harekete geçmiş, daha fazla zayiat verilmemesi için gayret içerisine girmiş! Zaten burada toplanan insanlar da tamam tamam anladık deyip, tası tarafı toplamışlar ve mekandan ayrılmışlar.

Toplanan kalabalığın emniyet yetkililerince önü kesilmiş, siz büyüksünüz, siz ağasınız, beysiniz, paşasınız, daha da ötesi efesiniz, sizden büyüğü yok demiş, gençleri!!! teskin etmişler.

Ardından ya size ne gerek var, biz buradayız, haklarından geliriz, görüyorsunuz işte tası tarağı toplayıp gittiler, siz sakin sakin yerinizde oturun demişler.

Eğenin yiğit delikanlıları efeler !!! de tamam abi bak bu son olsun, yoksaaa haklarından geliriz, evirir çevirir döveriz, kafa yarar göz çıkarır, bacak kırarız, olmadı ciğer sökeriz, dalak, böbrek ne varsa fahşederiz, de iç yüzlerini ortaya çıkarırız, ONLARIN BURADA NE İŞİ VAR demişler.

Tamam diyordu dün akşam CNN de Sırrı Süreyya Önder, bizim oralarda işimiz yoksa, iki günde çekilir gideriz, bu mudur istediğiniz, hani şehitler ölmez, vatan bölünmez diyordunuz, biz çekilip topraklarımıza dönünce, nasıl olacak vatanın birliği, nasıl sağlanacak beraberlik, kim bölücü, kim kışkırtıcı, kim vatanın, milletin bütünlüğünden yana,

Urla sizin babanızın malı mı, çok ilerilere gitmeye gereke yok, zeytin ağaçları Rumların, toprak Türklerin, buralara siz de sonradan gelip yerleştiniz. Rumlardan miras aldığınız zeytin ağaçlarını, üzüm bağlarını bir bir elinizden çıkarıyorsunuz, yerlerine beton binalar dikiyorsunuz, bu mudur Milliyetçilik?

Şimdiye kadar zeytinlerinizi, üzümlerinizi toplamak için Kürt Memmedi nöbete çağırıyordunuz, onlar da kıl çadırları omuzlarında gelip size hizmet ediyorlardı, paşa keyfinize limon sıkılmasına engel oluyorlardı,

Ne var. Seçim yapılacak, bu insanlar siyaseten oy hakkına sahip, partilerinin flamalarını açmışlar, hadi diyelim Abdullah Öcalan posterini de açmış olsunlar, bu suç mu, Yargıtay defaatle verdiği kararlarda Abdullah Öcalan posterlerini açmanın mücerret/bir başına/ suç teşkil etmeyeceğini karara bağlamadı mı? ne olur yüz

aileden 50 oy da BDP ye veya HDP ye verilse, sandığın dibi mi delinir? Sandıktaki diğer oylara Verem mi bulaşır?

Kimmiş ülke bütünlüğünden yana, kimmiş bölücü. Bir buçuk senedir bir tek şehit doğuya veya batıya anaların kucağına düşmedi. Gencecik ömürler ziyan olmadı, babalar kahrolmadı. Bunun bir ehemmiyeti yok mu? Bir de dönüp Kürtler ne istiyor diyorsunuz, ya ne isteyeceğiz, adam gibi, herkesin sahip olduğu haklara sahip olmayı, birlikte kurduğumuz, birlikte bugüne kadar yaşattığımız Cumhuriyette, eşit haklara sahip özgür bireyler olarak insanca yaşamak istiyoruz, çok mu bu?

Sırrı Süreyya Önder’e bu yapılanlara karşı Emniyetten, Valilikten veya İç İşleri Bakanlığından arayan oldu mu diye sorulduğunda, tam anlamı ile parladı. Yav ne araması, ne taraması, kimsenin bizden haberi yok. Biz ancak ekmeklerine yağ olacaksak bizi ararlar, yoksa yokuz. İnsanlarımızın kaşı gözü, başı yarılmış, bin bir zorlukla ilçeyi terk etmişiz, bir siyasi hareketiz, seçim çalışması yapıyoruz, demokrasi, insan hakkı, özgürlük, vatanın, milletin birliği demişiz, imanımız gevremiş, bir bardak soğuk suya sizin de hakkınız var kimse dememiş. Hani kardeşim toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünü şimdi nereye koyacağız. Partililerimize yapılan saldırıda yaralananlar, kaşı gözü patlayanlar oldu. Emniyet bunlarla ilgili nasıl bir işlem yaptı, olay faillerinin kaçı Savcı, Hakim önüne çıkarıldı, bunları bilmek hakkımız değil mi? (Bu olaydan dram tarzında güzel bir film çıkar.)

Sırrı Süreyya bunları söyledi ve İstanbul Belediye Başkanlığını kazandığı takdirde İstanbul’u da Özerk yönetime kavuşturacağını, Aysel Tuğluk ve Selahattin Demirtaş ile bu konuda aynı noktada durduğunu ifade etti.

Onun bu beyanına karşı konuyu biraz açması istendiğinde Gazetecilere döndü, ya Sağlık kuruluşlarının, Eğitim Kurumlarının yerinden yönetilmesinde, Urla’lı kardeşimin anasının ak sütü gibi helal olan tarım arazilerinin ona buna peşkeş çekilmesinde yaşadığı sıkıntıların aşılması konusunda yerinden yönetim, özerk yönetimin ne zararı olur dedi.

Sırrı Süreyya’nın önüne çıktığınız zaman cevabını bilmediğiniz soruları sormayacaksınız. Zira o, aşkın, lirik, dokunaklı konuşması ile sizin bütün bildiklerinizi hiçe çıkarabilir, mat olur kalırsınız.

Mesela Özerk yönetimin ne anlama geldiğini, onun anlattığı gibi arazileri iyi kullanmak, sağlığı ve eğitimi en güzel bir şekilde idare etmek anlamına mı geldiğini, yoksa ondan aşka manalar mı içerdiğini bilmeniz lazım. O açıdan toplantıya katılan gazeteciler, hatta birisi/Hüseyin Yayman/ siyaset Bilimcisi idi zannediyorum, DTK sinin yayınladığı ve BDP nin de kabul ettiği Demokratik Özerkliğin ne anlama geldiğini içeren bildirisini okusalardı, daha değişik bir yorumda bulunma imkanını elde ederlerdi.

O bildirinin 6 ncı maddesinde, “Bayrak ve Resmi Dil tüm Türkiye Ulusu için geçreli olmakla birlikte her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik öz yönetimini oluşturmasını öngörür,(Bayrak Meselesi)

7. maddede Demokratik özerk yönetim, bölge meclisi(Yerel Parlamento), olarak örgütlenir ve meclislerde görev alan kişiler de bölge meclis temsilcisi olarak tanımlanır(Milletvekilleri). Meclis hem Meclis Başkanını(Yerel Başbakanı) hem de görevli olduğu alandaki işleri yürütecek yürütme kurulu üyelerini ayrı ayrı seçer. Başkan(YEREL BAŞBAKAN) ve Yürütme Kurulu(Bakanlar Kurulu) üyelerinin, meclisin aldığı kararların(Çıkardığı Kanunların) icrasından sorumlu olmaları öngörülür.

8.maddede “Bölgelerin her biri o bölgenin özel adı(Kürdistan, Lazistan) veya bölge Meclisinin yetki sınırları içinde bulunan en büyük ilin adıyla anılacaktır.

9.madde de “Demokratik özerklik modelinde il Valileri, hem merkezi hükümetin hem de bölge yürütme kurulunun(yerel hükümetin, bakanların) aldığı kararları uygulamakla görevlidir. Bakanlıkların taşra teşkilatları da aynı prosedüre tabi olacaklardır.

Bu maddelere bakıldığında Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartlarını aşan taleplerle karşı karşıya kalındığı görülecektir. Demek ki, Özerk Yönetimlerden kast edilenin sadece sağlığı, eğitimi ve arazinin nasıl kullanılacağı hususlarını içermediği, daha geniş manası ile Federasyon Kapısının aralanmaya çalışıldığı ortaya çıkmaktadır. Talep edilenin bunlar mı olduğu, bu taleplerin gerçekleşmesi halinde ülkenin kaç parçaya ayrılacağını gazeteciler hazırlıksız oldukları için soramadılar.

Sırrı da Van ilinde Ak Partililerin her yola çıktıklarında taşlanmalarını masum kılıflara sokarak rahatlıkla izah etti. Yüksekova’da, Şemdinli’de, Başkale’de MHP nin seçim büroları açmaları halinde Sırrı beyin vereceği garantinin ne olacağını soramadılar bile.