ÜTOPYAYI AŞABİLECEKMİYİZ

30 yıldan beri devam eden savaşın ana gayesi, Kürtlerde ulusal bilinç oluşturmak, T.Cumhuriyet Devletini bıktırmak, büyük bir kargaşa ortamı meydana getirerek, uluslar arası kuruluşların bu işe müdahil olmasını sağlamak, ardından Devlet kurmak, olmaz ise, en azından Fedarasyona gitmek veya bunun biraz yumuşatılmış biçimi olan ve şimdi çokça üzerinde durulan BÖLGESEL ÖZERKLİK formülasyonunu harekete geçirmek.

Bu argümanlar üzerinde durmakta büyük fayda var.

Kürtlerdeki ulusal bilinç aslında hiçbir zaman kaybolmadı.

Her ne kadar şimdi insanlar PKK olayı ile bu bilincin oluşmaya başladığını söylese de , bu büyük bir yanılgıdır.

1960 lı yıllarda Diyarbakır İmam Hatip Okulunda bile Erivan Radsoyusunu dinleyenler kimlerdi?

Sakın kimse benim bu yayınları insanlar niye dinlediler, yapılan yanlıştı biçiminde bir algı içerisinde olduğumu düşünmesin.İnsanların ana lisanları ile yapılan yayınları dinlemelerinden, bu yayınlar sırasında çalınan şarkı ve türkülerle halay çekmelerinden daha tabii bir şey olduğunu düşünmüyorum.

Türkiye üzerine düşeni yapmayınca, arılar çiçeğe değil, istenmeyen varlıklar bala kondu.

Ermenistan Asala örgütü vasıtası ile Türkiye’nin yurt dışında yaşayan büyükelçilerini, konsolaslarını , havaalanlarında vatandaşlarını vurunca, bu işten ülkenin çok etkilendiği, hatta vatantdaşların "bu da nereden çıktı, ne oluyoruz, acaba Asala adı altında aslındauluslar arası bir saldırı tehlikesi ile karşı karşıyamıyız" korkusuna kapıldıklarına şahit olduk.

Asala terör örgütünün eylemlerini Türkiye dünya kamuoyuna "ERMENİSTAN DEVLET TERÖRÜ" olarak ve doğru biçimde yansıtınca, Asala kaynaklı eylemler durdu, Türkiye rahat bir nefes almış idi ki, bu defa ilk aşamada ASALANIN EĞİTTİĞİNE inanılan PKK lı militanların eylemleri ile tanışmış olduk.

Ermenistan’ın Asala’yı kullanmak suretiyle Türkiye’nin hem iç dünyasında ve hem de dünya kamuoyu ile olan münasebetlerinde yarattığı terör, daha organizeli bir şekilde PKK tarafından icra edilmeye başlanınca ülkenin siyasi kompozisyonunda derin çatlaklar oluştu.

Siyaset yolu ile Devletin idare edilemez hale geldiği inancı ile bu ülkede bir çok darbeler yapıldı, muhtıralar verildi, süreçler yaşandı.

Süreçler biri birini tetikledi. PKK eylem yaptıkça,  Ordu her alanda büyük inisayatif kullanma imkanına kavuştu.

Kürt ulusal bilincinin aldığı mesafe, anadolu insanında milliyetçilik bilincinin ırkçılığa evrilmesine sebep oldu. bu bilincin en önemli temsilcisi olan MHP bu ülkede % 2-3 ler seviyesinde oy alırken, birden bire % 15 le % 20 arasında bir banda oturmaya başladı. Bu bilinç PKK terörü arttıkça ivme kazanıyor, azaldıkça kendi kabuğuna çekilme istidadı gösteriyor. Anadolu insanının bu bilincinin tepkisel olduğunda hiç şüphe yok.

İşin Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere bakıldığında da değişen bir şey görünmüyor.

Devletin olayların üzerine gidiş biçimi, Kürt sorununun çeşitli merhalelelere evrilmesine sebep oluyor.

Devletin şiddet görüntüleri arttıkça, örgüt yanlısı insanların sayısında artış,azaldıkça hiç kuşku yok azalışlar meydana geliyor.

Kürtlerin Kürtçüleri ile Türklerin Türtkçüleri sayısal konular göz önüne alınarak bir kayıslama yapıldığında, bunların ORANLARININ BİRİ BİRLERİNE İNANILMAZ DERECEDE EŞİT OLDUKLARI GÖZE ÇARPIYOR.

YANİ ORTALAMA ORAN HER İKİ TARAFTA DA % 15 LER SEVİYESİNDE.

Özellikle doğu ve güneydoğuda Ak Partiye verilen oylar Kürt olmakla, Kürtçü olmanın başka şeyler olduğunu ortaya koyuyor.

Aynı şey Anadolunun dört bir yanında yaşanıyor. Türkiyenin her tarafına dağılmış vaziyette yaşayan Kürtleri, Anadolu insanı/aşırılıklar hariç/kendinden zerre kadar ayırt etmiyor. Böyle bir durum onların Türklüklerine zarar getirmiyor.

Bu görüşlerden çıkarsamamız gereken şey, 1980-2000 arasında yaşanan şiddet sarmalında, Devlet PKK nın ekmeğine yağ sürecek biçimde terörize olmuş, faili mechul cinayetlerin oluşumuna göz yummuş,köyleri boşaltmış, ormanları yakmıştı. Ama 2000 lere gelindiğinde bu yaptıklarının nasıl da kurgulanmış bir oyunun piyonu olmak gibi bir görevin kendisine verildiğinin Devlet farkına vardı ve KÜRT HALKI İLE BİR MÜCADELESİNİN OLMAYACAĞINI/OLAMAYACAĞINI ORTAYA KOYDU. Terörist ile vatandaşı kesin bir biçimde biri birinden ayırdı.

Ak Parti iktidarlarında bir tarafta çıkarılan uyum paketlerinde insan haklarına, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne aykırı mevzuatın kanunlardan temizlenmesi ve diğer taraftan Kürt insanının , her insan gibi bir takım hakları bulunduğunu ve bu hakların vazgeçilmez, devredilmez haklar olduğunu "fehmetmesi" sonucu aldığı iyileştirci kararlar,HALKLARI BİR BÜTÜN OLARAK BİRİ BİRİNE DÜŞÜRMENİN İMKANSIZLIĞINI gösterdi.

Ben Türkiye’de yaşadığım,tanıdığım her iki kesim insanlarının kahir ekseriyetine baktığımda, makalemizin birinci paragrafında sözünü ettiğimiz süreçlerden olan halkların biribirine düşürülmesi,bunun üzerine Uluslar arası kuruluşların olaya müdahil olmaları ve bunun sonucunda yeni bir Devlet, olmaz ise federasyon, o da olmaz ise ileride devlete götürecek bölgesel özerkliğin "ÜTOPYA" olduğunu düşünüyorum.

Türkiyenin genelinde çok yanlış bir algı var.

Doğu ve Güneydoğu denilince , sadece Kürtlerin yaşadığı, başa ırklara mensup insanların bulunmadığı gibi bir yanlışlığa düşülüyor.

Çok çok spesifik özelliğe sahip birkaç il veya ilçeler bir tarafa bırakılacak olur ise, Anadolu ile doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan insanlar arasında "nitelik ve nicelik" bakımından çok fazla bir farkı görmek imkansızdır.

Şimdi sorarım size, Elazığ’ın merkezinde ve bir kısım ilçelerinde yaşayan insanlar kendilerini hangi ırktan görüyorlar.

Şanlıurfa, Gaziantep, Kahraman Maraş, Adıyaman,Malatya,Erzurum, Erzincan, Kars,Ardahan,Iğdır,Bitlis(Adilcevaz, Ahlat ilçeleri dahil), Mardin, Siirt, Muş(kısmen) merkezinde yaşayan insanlar acaba kendilerine hangi ırkın mensubu olarak bakıyorlar.

Bu açıdan Diyarbakır ili bile değerlendirmeye değer.

Buna göre,

Abdullah Öcalan’ın dediği/istediği üzere,

Bölgesel özerklik verilen yerler neresi olacak?

Bunu kim belirleyecek?

Bu yerlerin belirlenmesinde Plebisite mi başvurulacak?

Güneydoğu Anadolu bölgesinde Mardin ,Adıyaman, Şanlıurfa,Gaziantep, Siirt bu işe hayır derse, o bölge neresi olacak? Doğu Anadoluda Erzincan,Erzurum,Ardahan,Iğdır, Muş(kıssmen), Bitlis merkezleri bu işe hayır derse, o bölgenin sınırları nereden çizilecek?

Son gelişen fikir doğrultusunda bölgesel özerklik talebi bile ütopik iken, bölgesel özerklik oluştuktan sonra, o bölgenin Maliye, Ekonomi, Hukuk,Eğitim, İç ve Dış Siyaset, Uluslar arası kuruluşlar ve Devletlerle ilişki kurmayı tartışmaya açmak gerçekten çok zor.

Ben bu alanda hayallarin zorlandığını düşünüyorum.

Ama Kürt kimliğinin Anayasal bir hak olarak tanınması,isteyen herkese Kürtçe eğitimin verilmesi ve bunun Türkiye genelinde olmasının sağlanması ve bu minvalde atılacak adımların her geçen gün iyileştirilmesine gayret gösterilmesi, seçim barajının bir ilk adım olarak en azından % 7 ler seviyesine çekilmesi de düşünmekten kendimi alamıyorum.