UZATMALARIN İKİNCİ DAKİKASINDAYIZ

İskenderun Deniz Üssüne gece yarısı yapılan saldırıda 6 askerimizin şehit olduğunu,bir o kadarının da yaralandığını maalesef öğrenmiş bulunuyoruz.

Verilen ilk bilgilerde eylemin PKK tarafından işlenmiş olduğu vurgulanıyor.

PKK kaynaklarından bu konuda alınmış olan bir haber yok. Olay bizatihi süregelen PKK eylemlerinden birisi mi, yoksa PKK bu eylem için taşeron olarak mı kullanıldı, bunu birkaç gün içerisinde belki detayları ile öğrenme imkanı bulacağız.

Neden PKK nın taşeron olarak kullanılabileceği yolunda şüphelerim var, onu hemen söyliyeyim.

Ben İsrail siyasetini,siyasetçilerini, hemen her konuda yetiştirmiş oldukları stratejistlerini çok önemsiyorum.

Hayatı tam bir santranç oyunu biçiminde görüyorlar.

Bir adım attıklarında 5 adım sonrasını hesap ediyorlar. Bu da onlara çoğu zaman mevzi kazandırıyor.

Gazze’ye giden yardım gemilerine eylem yapacaklarına ve bunu en delicesine yerine getirmekten çekinmeyeceklerine karar vermişler.

EYLEM YARDIM GEMİLERİNE FALAN DEĞİL,DOĞRUDAN DOĞRUYA TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNE YÖNELİKTİR.

Çünkü gemiler daha yola çıkmadan İsrail Devleti tarafından açıklamalar gelmiş ve bu girişimin "NE PAHASINA OLURSA OLSUN ENGELLENECEĞİ" deklare edilmiştir.

Bu ne pahasına olursa olsun açıklamasının anlamı, zor kullanmaktan çekinmeyeceğim demektir.

İsrail’in başvurduğu "ZORLARDAN" birisi terör örgütlerini, işine geldiği zaman, ihtiyaç duyduğu anda  istediği gibi kullanabilmesidir.

Yardım gemilerine saldırı anında, İskenderun gibi bir ilçemizin en önmeli askeri alanına roketatarlı, kaleşnikovlu saldırıyı örgütün yardımsız, desteksiz, plansız, proğramsız gerçekleştirebilmesini kesinlikle düşünmemeliyiz bu bir, Deniz Üssüne saldırının doğrudan doğruya bir İsrail eylemi olabileceğini hatırdan çıkarmamalıyız bu iki.

ENTEBBE HAVAALANINA YAPTIKLARI SALDIRI GİBİ GELİP,VURUP DÖNDÜLER İSE…

AMAN ALLAH’IM.

İsrail, İHH gibi kuruluşların uluslarası yardım dernekleri ile birlikte koordine ettiği girişime saldırıp insanları katlederken, uşakları da İskenderun Askeri tesislerini aynı biçimde vurdular. Bununla seni istediğim an vurabilirim, halkını sana karşı kışkırtacak daha nice planlarım var(terör eyleminin içeride siyasi iktidara karşı nasıl kullanıldığını artık hepimiz çok net biliyoruz), sen kendi derdine düşerken, benim eylemlerimi göremezsin bile demektedirler.
Mesajların çok yönlü olduğunu anlamayanlar,büyük hata işlemiş olurlar.

İskenderun saldısının arkasında SİYONİZMİN PARMAK UÇLARI bütün ağırlığı ile kendisini gösteriyor.

Bu açıdan Türkiye’ye baktığımızda, akıldan çok duygularımızla hareket ettiğimiz bal gibi ortada.

Türkiye’deki sivil inisiyatif kurumlarının(başta İHH olmak üzere)Gazze’ye İnsani yardım götürme harekatı ile ilgili olarak İsrail’den ardı arkasına açıklamalar geldiğinde, birilerinin PARDON DEMESİ ve Türkiye’nin bu alanda önemli stratejistlerininin, askeri yetkililerinin oturup konuşması, plan,proğram yapması gerekirdi.

Yardım gemilerimiz yüzlerce insanı da beraberine alarak yola çıkmış. İçlerinde kadın ve çocuklar ve elbette yaşlı durumda olan insanlar var. İsrail’in bunlara müdahale edeceği sözleri ortada dolaşınca, behemehal bunun en kötü biçimde gerçekleşmesini masaya yatırmak ve böyle bir durum meydana geldiğinde atılacak adımları hesap etmek gerekirdi.

Bu aktivistlerin can güvenliğini tehlikeye düşürecek eylem yapması ihtimalini dile getirenlere,

"Yok canım daha neler, İsrail en kötü ihtimalle yardım gemilerine el koyar, aktivistleri İsrail’e götürür, bir süre onları orada tutar, yardım mallarını da bir başka yolla Gazze’ye ulaştırır, yapacakları bundan başka bir şey olmaz" düşüncesini herkeste oluşturanlar, bir kez daha yanıldılar.

Bu algıya İsrail sebebiyet verse de, güvenilmemeli ve insan ölümlerinin gerçekleşmesi halinde neler yapılacağı kararlaştırılmalı idi.

Maalesef bu yapılmadı ve onlarca insanımız göz göre göre hayatını kaybetti.

İşin kötüsü yüzlerce insanımız İsrail’in elinde esir durumda.

Bunların içlerinde Milletvekilliği gibi önemli görevler ifa etmiş olanlar var.

Ne yapacağız, bunların israil’in elinde esir kalmasına müsaade mi edeceğiz?

Uluslar arası kanallar nasıl işleyecek?

ABD, Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere’den gelen açıklamalar ne doğrultuda olacak.

İsrail’i kınayan açıklamalar yaparak işi geçiştirecekler mi? yoksa Uluslar arası platformda İsrail’in cezalandırılmasını gerektirecek bir takım kararlar alınacak mı?

Mesela BM Güvenlik Konseyi derhal toplantıya çağrılacak mı?

İslam Konferansı Örgütü bugün olağanüstü toplanmayacak ise ne zaman toplanacak?

Bir taraftan yüzlerce soru akıllara hücum ederken, diğer taraftan sağda solda One Minute sözünün karşılığının ne olduğu ortaya çıktı, israil bunun hesabını sordu sözlerine doğrusu ne cevap vereceğiz, bilmiyorum.

Sayın Başbakan İsrail Cumhurbaşkanına "siz adam öldürmeyi çok iyi bilirsiniz, bu konuda engin tecrübeniz var, Gazze’de binlerce Filistinliyi , çoluk çocuğu katlettiniz, bütün dünya bunu gördü" sözleri , o meşhur One Minute cümlesinin arkasından gelmişti.

Hepimiz göğsümüzü gere gere bu cümleyi kullandık.

Sayın Başbakanın tasvir ettiği "ölüm tezgahları" na , dindaşlarımızdan sonra şimdi de kendi evlatlarımız düştü.

Olayın siyasi adımlar atılması suretiyle geçiştirilmesi halinde ülke olarak telafisi imkansız yara alırız.

PEKİ NE YAPACAĞIZ.

İsrail’e savaş mı ilan edeceğiz?

Bilmiyorum, işin o boyuta gelmemesi için birşeyler yapmalıyız.

BUNU YUTAMAYIZ.

Pişman olmamak için uzatmaların İKİNCİ DAKİKASINDAYIZ.