VİZESİZ GEÇİŞLER
Türkiye’nin 2009 yılı içerisinde en fazla hız verdiği konuların başında özellikle komşu ülelerle karşılıklı olarak vize muafiyeti sağlamak geliyor. Yani her komşu ülkenin insanı Konsolosluklardan vize almadan Türkiye’ye elinde pasaportu ile rahatlıkla girsin ve buna mukabil kendi insanımız da bu ülkelere aynı koşullarda seyahat edebilsin.
Ülkeler arasında vize muafiyeti sağlamanın en mühim tarafının turistik seyahatler için olmadığını burada hemen belirtmemiz gerekiyor. Çünkü turistik seyahatlerde vize alarak yurt dışına çıkmak ufak tefek bir takım sorunlar yaratsa da, bunların üstesinden gelmek o kadar zor değil. Zaten yurt dışına turist olarak gidecek bir kişi vize zorluğu ile karşılaşır ise, umurunda mı, hemen yönünü bir başka ülkeye çevirir.
Vize muafiyetinin daha çok bir başka ülkede iş, aş peşinde koşan insanlar bakımından önemi var.
Avrupalılar Schengen anlaşması ile nerede ise kıtanın tamamında biri birleri ile serbest geçiş anlaşmasını 1985 te imzaladılar. 1990 konvansiyonun imzalanması ile anlaşmaya taraf ülkeler arasında vizesiz geçişler tam bir mutabakat ile neticelendi. 1995 yılında ise bu anlaşmaya taraf olabilecek ülkelerin konumu ele alındı.
Sayın Başbakan her komşu ülke ile vizeyi kaldırmanın gayreti içerisinde. Bu konu yakın zamanda gerçekleşen ve Suriye ile vizesiz geçişleri kayıt altına alan ziyaret sırasında gündeme geldiğinde, Avrupalıların Schengen anlaşması varsa, biz de Şamgen(Suriye Başkentine telmihte bulunarak) anlaşmasını yaparız ve böylece münasebetlerin en üst seviyede geliştirilmesini temin ederiz dedi.
Sayın Başbakan son Moskova ziyaretinde de bu konuyu gündeme taşıdı. Rusya’nın henüz hazır olmaması sebebiyle bu yönde bir anlaşma imzalanmadı, ama , Başbakanın bu iyiniyet jestine, Rusya tarafının olumlu karşılık vereceğine dair mesajlar elimize ulaştı.
Türkiye’nin komşu ülkelerin tamamı ile gerçekleştirmeyi düşündüğü vizesiz geçişler, bölgenin bütün ülkeleri tarafından bir anlaşma ile neticelendirilebilir ise(Tabiiki ismi Şam Protokolü olabilir, Şamgen olmaz/o bir latife idi/ çünkü Schengen Lüxsemburg’da bir şehir adı) suyun yatağında aktığına bir kez daha şahit oluruz.
NÜKLELER ENERJİ MESELESİ.
Rusya Federasyonu Nükleer enerji konusunda dünyanın en önde gelen ülkelerinden birisi.
Türkiye en azından iki nükleer santral kurmak istiyor. Buna ziyadesi ile ihtiyacı var. Ülkemiz enerjinin üretimi ve halka ulaştırılmasında zengin bir konumda değil. Tüketmiş olduğumuz enerjinin nerede ise % 80 nini yurt dışından karşılıyoruz. Ve tabii olarak gelişen sanayi sektörüne yeterli , ucuz enerjiyi sağlamakta büyük zorluklarımız var.
Nükleler santrellerin kurulması bu konuda kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak karşımızda duruyor.(Diyarbakır Söz Gazetesinde 2001 yılında yazdığım bir yazıda Türkiye en azından 4 tane Nükleer santral kurmak zorundadır demişim)
Türkiye 2008 yılında Nükleer Santrellerin kurulması için , Uluslar arası bir ihaleye çıktı. Sadece Rusya Devletinden bir firmanın başvurusu oldu.ABD, İngiltere, Fransa,Almanya,Çin gibi devletler ihaleye katılmadılar. Bu ülkelerin neden ihaleye katılmadıklarını anlamak mümkün olmadı. Rusya’nın verdiği teklifin bazı maddeleri Danıştay tarafından iptal edildi ve ihale düştü.
Sayın Başbakanın Rusya ziyaretinde bu konuda işbirliği anlaşmasının imzalandığını öğrendik. Kasım ayı içerisinde esas anlaşmanın imzalanabileceği belirtiliyor.Hadi hayırlısı, inşallah gerçekleşir. Zira her biri 20-25 Milyar dolar tutarındaki Nükleer Santreller için ihaleye çıkılmadan, anlaşma suretiyle bir firmaya vermek mümkün mü, prosedür buna uygun mu? onu bilmiyorum.
Bu son ziyaretin çok başarılı geçtiği , özellikle Sayın Başbakan ile Rusya Başbakanı Putin’in karşılıklı olarak sağ ellerini havaya kaldırıp, parmaklarını açarak, 5 yıl içerisinde iki ülke ticaret hacminin 100 Milyar Dolara çıkartılması hususundaki zafer işaretleri çok şeye gebe.
2006 yılında Moskova ziyaretinden dönüşte gurupta yaptığım konuşmada, Rusyadaki gelişmelere işaret etmiş ve çok yakın zamanda bu ülkenin yeniden süper bir güç haline geleceğini Sayın Başbakanın huzurunda izah etmeye çalışmıştım. Bizler iki zengin ülkenin fakir bekçiliğini yapıyoruz, bu kabul edilemez demiş ve ardından Rusların "akıllı insanlar içerisine düştükleri hatadan çabuk sıyrılmasını bilenlerdir, ama irfan sahibi kişiler böyle hatalara düşmezler bile" ata sözlerini aktararak konuşmamı bitirmiştim. Kapalı guruptaki bu konuşma, adet harici birkaç kez alkışlarla kesilmişti.
İşte aklın yolu bir. Türkiye ile Rusya Devletleri 5 yıl içerisinde yıllık ticaret hacimlerini 100 milyar dolara çıkartabilirlerse, ortadoğuda yepyeni bir gücün oluşumuna tanıklık etmiş olacağız.
Bu tür ilişkiler "güçlü liderlikleri" ve "istikrarlı yönetimleri" gerektiriyor.
Rusya,Putin ve Medvedev ikilisinin uyumlu çalışması ile gelecek 10 yılı sorunsuz atlatacak gibi.
Türkiye de bu dengeyi bozmaz ise, Ortadoğunun yeni bir güç odağı oluşuna şahitlik edeceğiz.
Şimdi "irfan" zamanı.