YALAN TÜSİAD GERÇEĞİ

Üretim söz konusu olduğunda, istihdam gündeme geldiğinde ve doğal olarak bunların getirisi olan paranın Devletin kasasına giren vergisi konuşulduğunda, BATI, DOĞUYA KARŞI HEMEN EFELENİR, manzara ortada kardeşim, hem üretmiyorsun, hem vergi vermiyorsun, hem bizim vergilerimizden yapılan hizmetlerden tepe tepe istifade ediyorsun, hem de Devlete baş kaldırıyorsun der.

Düz bir mantık ile bakıldığında doğru gibi görünen bu anlayış, aslında koca bir yalandan ibarettir.

Türkiye’nin en büyük iş adamlarını bağrında "besleyen" TÜSİAD’IN bu ülkede toplam 799 büyük sanayi kuruluşu bulunuyor. Bu kuruluşların 600  tanesi Ankara’nın batısında, 150 tanesi Ankaranın doğusunda, 49 tanesi ise ülkenin doğu ve güneydoğusunda.

TÜSİAD yatırımlarının % 80 ini Ankara’nın batısına, % 15 ini Ankara’nın doğusuna, % 5 ini de Doğu ve Güneydoğuya yapmış.

Bu kuruluşa mensup iş adamlarının Doğu ve Güneydoğuya yaptıkları % 5 oranındaki yatırımı içeren sanayi kollarında 3500 kişi çalışıyor. Bu üç bin beş yüz kişi bölgeye dağılmış vaziyette değil. Bunların 2500 ü Gaziantep ilinde, geriye kalan 1000 kişi ise bölgenin tamamında istihdam ediliyor.

Hemen belirtelim bu 3500 kişiye istihdam sağlayan tesisler TÜSİAD tarafından kurulmuş değil. Çoğu çimento ve Enerji üretimi ile alakalı ve çok az sayıda istihdam yaratan tesisleri Devlet yapmış, tüsiadçılar ucuza kapatmış. Olay bu.

Ben kesin olarak bilmiyorum, ancak araştırılmasında fayda görüyorum, acaba TÜSİAD a üye olan bu iş adamlarının kaçı doğulu ve güneydoğulu ve bu kişiler hangi servet ile batıya kapağı atmışlar, servetlerini nereden edinmişler?

Sizce bu insanların en azından yüzde yirmibeşi doğulu ve güneydoğulu değil mi?

Neden bu insanlar bölgelerini terketmişler,  servetlerini batıya taşımışlar, ora insanına iş ve istihdam yaratmışlar? Bunun tabiiki pek makul olarak öne sürülen cevabı, bölgede istikrar yok, sermaya ürkektir, güveni sever, o sebeple para sahipleri, bölgeden elde ettikleri kazançları batıya aktarmışlar, yatırım yapmışlar,gittikleri bölgeyi kalkındrırır iken, ayrıldıkları bölgenin  FAKİRLEŞMESİNE SEBEP olmuşlar.

Türkiye Özal ile birlikte ekonomide serbest rekabet rejiminin gereği olarak "özelleştirme"ye hız verdi ve Devlet elinde olan bitenin büyük çoğunluğunu sattı.

Mesala ilimizde çok önemli istihdam sağlayan Halı/Şayak/ fabrikası,İçki fabrikası,İplik Fabrikası gibi kuruluşlar özelleştirmede ilk sırada yer aldı.

Özelleştirme sonrasında binlerce işçi çalıştıran bu fabrikalar şimdi tamamen kapalı.

Bu ilde her çalışanın en azından 7-8 kişiye baktığı gerçeği göz önüne alındığında, 3 bin kişinin çalıştığı bu kurumlardan 24 bin insan,demek ki ekmek yiyormuş. Bu fabrikaların ihtiyacı olan maddelerin/ham madde, yarı mamul madde gibi/ sağlanmasında çalışanlar da hesaba katıldığında, üç fabrika 50 bin kişiye ekmek kapısı imiş.

 

Türkiyenin bu önemli kuruluşları özelleştirilir iken, alan kişilerin ek yatırım yapması, kapasite arttırımına gitmesi,istihdam arttırıcı önlemler alması, ardından yeni yatırımlara girişmesi öngörülüyordu.

Ama, evet maalesef ama, bu kuruluşları satın alanlar fabrikaları kapattılar, makinalarını sökerek batı illerine götürdüler, arazileri rant getiren inşaat alanına dönüştürdüler. Yani halkın elinde avucunda olan paraları da alarak kambur üstüne zambur oluşturdular.

Teknolojik gelişmelere paralel olarak sanayinin gelişmesi, iş ve istihdam alanlarının çoğalması gerekirken, başta Diyarbakır olmak üzere doğu ve güneydoğu geriye gitti.

İngilizlerin bir sözü var,Hungry Man İş An Angry Man-Aç adam kızgın adamdır,

Hz.Peygamber (S.A.S) "Kadel Faqru En Yekuvne Küfren" Az kaldı fakirlik küfür olacak, diyor.

Ben görevim icabı imkan bulduğum her platformun en üst kademesindeki insanlarına bunları hiç çekinmeden anlattım. Gerekli tedbirin alınmasın istedim.

Maalesef iş adamlarımız gerekli yatırımı bölgeye yapmadılar, Devlet ise, bu tür yatırımlardan el çektiği için herhangi bir girişimde bulunmadı.

İş adamının korkusunu anlarım, Devlet neden çekindi acaba?

İşsizliğin, aşsızlığın insanları nerelere sürüklediği bütün çıplaklığı ile ortada  ve bunun ülkeye maliyetinin hesap edilmeyecek kadar büyük zararlara yol açtığı her yönü ile kendisini gösteriyor iken,Devlet neden yatırım yapmadı?

Söylenen şu: Türkiye serbest rekabet ekonomisinin kurallarına göre yönetilmeye başlandı, biz Devlet olarak yatırım yapmayız.

Ya kardeşim senin ileri sürdüğün bu argüman Allah’ın ayeti mi? ki değişmesin.

Su kaynaklarının % 80 i doğu ve güneydoğuda, ama sulanan arazi oranı % 12. Ankaranın batısı ülke su kaynağının % 20 ine sahip, sulanan arazi oranı % 70 ila 80. Bunları da mı özel girişimci yaptı? Geçin Allah aşkına.

Özel girişimci yapmasın, Devlet yapmasın, peki bu insanlar hayatlarını nasıl sürdürsünler?

Özel girişimcinin korkusunu üzerinden atması için Devletin de ortak olacağı ANONİM ŞİRKETLER, MODERN SANAYİ TESİSLERİ KURSUN, ucuz istihdam gücünden yararlansın,ÇİN gibi dünyanın dört bir yanına mal satsın, olmaz mı?

Aslında çok net biliyorum, terör ve onun peşinden koşanların büyük bölümü, zaten bu yatırımların yapılmasını istemiyor.Olanlar da kapatılsın, işsizlik artsın, aylak gezinen insanlar çoğalsın, isyan bayrakları dalgalansın, ayrışma gerçekleşsin, biz kendi yatırımımızı yaparız.

Özel teşebbüs yok, Devlet destekli yatırımlar da daha fazla gecikir ise, bu millet kimin kime hizmet ettiğini gerçekten anlamakta güçlük çeker.

Her yatırım haberi ortaya çıktığında, birileri, konu yatırım değil diyor da. Bu bile dikkatinizi çekmiyor mu?