YAPACAK DAHA ÇOK İŞİMİZ ALACAK DAHA ÇOK YOLUMUZ VAR(1)
Allah korkusu olmayan herkesten korkacaksın. Onlara sırlarını vermeyeceksin. Hatta mümkün ise onlarla konuşmayacaksın. Selamı sabahı keseceksin. Bir şekilde yolunuz kesiştiğinde, bir yolunu bulup oradan sıvışacaksın. Allah(c.c) da öyle söylüyor zaten. "Onlar, cahillerle karşılaştıkları zaman selam diye oradan ayrılıp giderler"
İnsanların kalbini yarıp Allah(c.c.) ya iman edip etmediklerini nereden bileceksiniz. Elbette bunun imkanı yok. Ama Mü’min feraset sahibidir. Kısa zaman içerisinde olmasa da belirli bir süreçte kim dost, kim düşman anlayabilir.
Tabii bir de dostluklarından zerre kadar şüphe etmedikleriniz vardır. Onlar da insanı can evinden vururlar mı?
Evet tabii, hem de nasıl.
Böyle bir halde ne yapmak gerekir?
Artık işi Allah(c.c) bırakmaktan, onun yardımına müracaat etmekten başka çare yoktur.
3 Şubat 1994... Albay, her zaman olduğu gibi ikindi namazını kıldıktan sonra ellerini açıp uzun uzun dua etti. Yükselip alçalan sesinin, kapıdaki görevli subay tarafından duyulduğu bilgisi sonradan ortaya çıktı.
Son zamanlarda canına "kastedileceğine" dair şüpheleri iyice artmıştı.
Zaten Tunceli'ye geldiğinden beri birileri ölümü için her türlü yolu deniyordu. Son anda şüphelenip binmediği helikopter düşmüş ve üç subay şehit olmuştu.
Namazdan sonra makamından çıktı. Evine gitti.
Ama ne hikmet ise birilerinin aklına Tunceli Jandarma Ala Komutanı Albay Kazım Çillioğlu’nu aramak düştü.
Kapısı kırıldı içeri girildi.
Otopsi ekibi ve Savcı da hazırdı.
Sağ elini kullanan Albay Kazım Çillioğlu sol tarafından başından beylik silahı ile vurulmuştu. En küçük hadiselerde kılı kırk yaran Askeri Makamlar bu ayrıntıya hiç dikkat etmediler, gerek de görmediler. Sağ elini kullanan bir insan sol tarafından kafasına nasıl kurşun sıkar, demediler.
Sağ elinde veya sol elinde barut izi var mı? yok mu? araştırılmadı. Avuç içi ve el üstü Svapları alınmadı. Tutanaklara bu yönde bir bilgi de intikal etmedi. Atışın bitişik mi, yakın atış mı, yoksa uzak atış mı olduğu belirtilmedi.
İntihar etmiş denildi, dosyası kapatıldı.
Yalnız Albay’ın yanında "Bu Türklüğün var olma mücadelesidir. Bir an önce geniş kapsamlı düşünmeliyiz" yazılı bir not bulundu.
Namazlarını sürekli kılan ve bunu aleni yapmaktan çekinmeyen Albay Kazım Çillioğlu evine askeri botları ile girmişti. Dünyanın neresinde olursa olsun, namaz kılan insanlar evlerine ayakkabıları ile girmezler.
Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen, inançlı bir insan olan babalarının o mevkiye geldikten sonra intihar edebileceğini ailesi hiçbir zaman kabullenmedi. Ama elleri kolları bağlı idi. Kim Askeri Makamlara, yanlış yapıyorsunuz, diyebilirdi?
Türkiye’de "ŞEMDİNLİ" de Seferi Yılmaz’ın dükkanına bomba atıldığı ana kadar, kimse Askerlerin yanlış yaptığını söyleyemezdi.
İlk defa TBMM si İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun bazı üyeleri büyük bir açık yüreklilikle işin üzerine gittiler. Bunlar organize işlerdir, serçe parmak bir şey yapar ise, yanındaki diğer parmakların haberi olur, başparmak her şeyi planlayandır, sorumluları hesap vermelidir, bu Türkiye’ye kurulan bir tuzaktır, bu tuzağın farkında olunmaz ise iş işten geçer ve biz sonu gelmez faili meçhul cinayetlerin kurbanı oluruz, elimiz kolumuz bağlanır, bu yolla korumaya çalıştığımızı zannettiğimiz ülkemiz, elimizden sabun köpüğü gibi kayıp gider, iş işten geçer dediler.
Kulp’ta taa 1993 yılında Şenyayla’dan peynir yapmaktan dönen köylülerden 11 kişinin nasıl katledildiğini ortaya çıkardılar.
Şırnak’ın Andaç köyünde sigara kaçakçılarının terör örgütü üyesi süsü verilerek, Jandarmaca haksız yere öldürüldüklerini delilleri ile ortaya koydular.
Gümüşhane ili Şiran ilçesi Elmaçukuru köyünde 17-18 yaşlarında iki gencin öldürülmesi, 5-6 sının onulmaz biçimde yaralanmalarının hesabını Askeri Yüzbaşıdan sordular ve 30 yıl ceza almasını sağladılar.
Ak Partiye açılan kapatılma davası bardağı taşıran son damla oldu. Parti kapatılmaktan son anda kurtulunca, var oluş mücadelesi verdi. Bayrağı düştüğü yerden kaldırdı. Zekeriyya Öz gibi Savcılar da bu mücadelede tarihe geçecek kararlılıkla Ergekoncuların, Balyozcuların üzerine gitti. Yarın devam edelim. İnşaallah
Not. Dünkü yazımın ilk cümlesi "Yargıtay C.Başsavcısı tarafından 2007 yılında DTP aleyhine kapatılma davası açıldı" olacaktı,düzeltirim.