YAPACAK DAHA ÇOK İŞİMİZ ALACAK DAHA ÇOK YOLUMUZ VAR(2)

Ülkenin demokrasisine olan güvenç artınca, babalarını, evlatlarını faili meçhule kurban verenler bir bir ortaya çıkıp hesap sormaya başladılar.
9 Haziran 2011... Oğlunun resmî başvurusu ve Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı'nın kararıyla, Albay Kazım Çillioğlu'nun Düzce'de bulunan mezarı açıldı. Yapılan ilk otopsi incelemesinde albayın kaburgasının iki yerden kırıldığı ve kürek kemiğinde bir kurşun yarası tespit edildi. Bu durum intihar iddiasını çürüten önemli delil oldu. Savcılık, şimdi dönemin tanıklarını ve vakanın oluşumunu inceliyor. İlk kanaat, albayın ölümünün intihar olmadığı yönünde.
Albay Kazım Çillioğlu, son görev yeri olan Tunceli'de nasıl ve kimler tarafından öldürüldü?
Çillioğlunu Yeşil Kot adlı Mahmut Yıldırım mı öldürdü?
Mahmut Yıldırım şimdi nerede? Yaşıyor mu , öldürüldü mü?
Yaşıyor ise nerede, öldü ise kim öldürdü, mezarı nerede?
Bu kişinin Jandarma Genel Komutanlığına bağlı olarak çalıştığı, Jitemin de bu komutanlık içerisinde bir birim olduğunu artık kör nineler gördü, sağır sultanlar duydu.
Jandarma Genel Komutanlığı İç İşleri Bakanlığına bağlı. Yapılan işlerin her birisi hiç kuşku yok ki, tutanaklara bağlanmış ve arşivlenmiştir. Bu komutanlığın Kozmik odası niye açılmıyor?
Mehmet Ağar ben bildiklerimi açıklar isem, Devletin altından büyük bir tuğla çekilir, Devlet çöker,
Yani İsyan Günlerinde Yaşadığımız Aşkın Hesabını Kimse Bize Sormasın demişti.
Allah aşkına böyle bir şey olabilir mi?
İnanın Devlet var olacaksa, Medeni Uluslar arasındaki saygın yerini alacaksa, bu daha çok köprü, daha çok baraj, daha çok hastane yapmaktan geçmeyecektir.
Sovyetler Birliği döneminin Moskovası mimari ve estetik yönünden çok gelişmiş bir dünya kenti olmasına rağmen,
İSMİ, İNSANLIK NAZARINDA DEMİRPERDE İDİ.
Sovyetler çöktükten sonra Moskova üzerinden Demirperde kalktı, insanların huzur ve mutluluk içerisinde yaşadığı bir yer haline geldi.
Bizim de bunu yapmamız lazım. Medeniyetimizin, ümranımızın temeline, korumak amacıyla orasını burasını ellemekten vazgeçmediğimiz ve bu sebeple bir türlü dikiş tutturamadığımız Devleti değil, insanı koymamız, onu aziz tutmamız lazım.
Devletin resmi görüşünün, terör örgütünün uygulamalarından daha acımasız olduğu bu süreçte bütün yönleri ile ortaya çıktı.
Şehit Albay’ın oğlu Gökhan Çillioğlu, babamı Yeşil Kod. Mahmut Yıldırım öldürdü diyordu. Devletin resmi yapılanması içerisinde hiçbir görevi olmayan, beyni yıkanmış, otomatik adam öldürme makinesi haline gelen birisi, çağdaş, medeni devletlerden hangisinde, bırakın böyle eylemler yapmayı, yaşama hakkı bulur.
Adam yaşıyor veya öldü/öldürüldü. Bu bizi hiç ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren husus, bunca gelişmeye rağmen, hala bu ismin kim olduğu, kendisine bu işleri yapma yetkisinin kimin tarafından verildiği ve hangi eylemleri yaptığının bir türlü "resmi olarak" açıklanmaması ve ona bu görevleri verenlerin yargı önünde hesap vermemeleridir.
İnsanlarımızı asıl korkutan da budur.
DEVLETTE BU ŞEFFAFLIĞIN SAĞLANAMAMASI TÜRK GLADYOSU VEYA JİTEMİNE KARŞI DUYULAN KORKU İSE, YANDI GÜLÜM KETEN HELVA.
17 Şubat 1993 günü Ankara’nın zemheri soğuğunda kalkan ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’i taşıyan helikopter, kalkışından 7 dakika sonra yerle yeksan oldu.
Şehit Komutanın katlinden bir yıl sonra, aynı ekipten olan Albay Çillioğulu da bir cinayete kurban gitti.
Orgeneral Eşref Bitlisin uçağı düşürülerek katledildiğinde, olay yerine ilk yetişenlerden birisi de Jitem guruplar Komutan vekili Kıdemli Binbaşı Ahmet Cem Ersever’di.
Manzara karşısında dehşete kapılan Binbaşı Ahmet Cem Ersever’in ağzından ilk dökülen "EYVAH KOMUTANIM" sözleri oldu. Ardından "Komutanımın uçağının düşmesinin sebebini araştıracağım, bulacağım ve hayatım pahasına dünyaya açıklayacağım demişti.
Gördüklerine daha fazla dayanamayan Ahmet Cem Ersever ordudan ayrıldı ve o da bir gün Ankara’da faili meçhul bir cinayete kurban gitti.
Evet yapacak daha çok işimiz ve alınacak daha çok yolumuz varken, uğraştığımız şeylere bakın.