YASSAHH HEMŞERİM

Gerek Yeni Ceza Kanunu ve gerekse Ceza Muhakemesi Kanununu çıkarırken Meclisteydik.

Mesleğimizi çok yakından ilgilendirdiği için her iki kanunun çıkarılışı sırasında bütün maddelerini sonuna kadar okuyan vekillerdendim.

Her iki kanunun çıkarılışında Avrupa Birliği normlarına olabildiğince dikkat edilmeye çalışıldı, onların hak ve özgürlüklerin genişletilmesinde ileri sürdüğü bütün hususların kanun maddeleri haline getirilmesine gayret edildi.

Bu konuda en önemli hususlardan birisi Avukatların vekalet görevini üstlenmeden, yani Noterler tarafından tanzim edilmiş vekaletname almadan soruşturmanın her evresinde soruşturma evraklarını inceleyebilme hakkının getirilmesi idi.

Ceza Muhakemesi Kanunun 149.maddesi ve takip eden maddelerde Müdafilik ve Vekalet görevinin nasıl üstleneceği hükme bağlanmış.

Ceza Muhakemesi Kanunun149.maddesinde “şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla “müdafiin” yardımından yararlanabilir, kanunu temsilcisi varsa o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir”

Burada anahtar kelime müdafidir. Müdafi, acaba kendisine noterden tanzim edilmiş vekaletname verilen kişi midir, yoksa henüz sanık veya kanuni temsilcisi tarafından vekaletname verilmeden, sanık veya şüpheli hakkındaki soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında onun adına hareket etmekle görevlendirilmiş, Avukat sınıfından bir kamu görevlisi midir?

Ceza Muhakemesi kanunun bir çok maddesinde müdafiin vekaletname alsın almasın, sanık veya şüphelinin hukukunu korumak amacıyla Avukatlık mesleğini icra eden kişinin sözlü veya yazılı biçimde görevlendirdiği meslek mensubu olduğu açıkça belirtilmiştir.

Mesel: “Ceza Muhakemesi Kanunun 151.maddesinin Ek 3 üncü fıkrasında 149.maddeye göre seçilen veya 150.maddeye göre görevlendirilen ve Türk Ceza Kanunun 220 ve 314 üncü maddesinde sayılan suçlar ile terör suçlarından tutuklu ve hükümlü olanların MÜDAFİLİK veya VEKİLLİK görevini üstlenen Avukat hakkında bu fıkrada sayılan suçlar nedeniyle kovuşturma açılması halinde tutuklu veya hükümlünün müdafilik veya vekilliğini üstlenmekten yasaklanabilir” hükmü var.

Burada açıkça görüldüğü üzere “müdafilik” ve “vekillik” ayrı ayrı kurumlar olarak düzenlenmiş, böylece gerek “savunma” görevini yapan AVUKAT ve gerekse kendisine hukuki yardım almaya karar veren “ŞÜPHELİ veya SANIK” için geniş imkanlar sağlanmıştır.

Yani Avukat olarak resmi bir sözleşme ile sanığı temsil etme konusunda karar vermeden önce mesleğini icrada, savunmacıya imkan sağlanmış, resmi sözleşme yapıp, kimi mükellefiyetler altına girmeden davayı takip edip etmeyeceği hususunda olanak verilmiştir.

Keza sanık veya şüpheli tarafına da aynı imkanlar verilmiştir.

Fakat burada üzerinde durulması gereken en önemli konu, ikincil tarzda ifade etmeye çalıştığımız bu fikri ve maddi kaygılardan uzak, görev almanın/görevlendirilmenin/ ötesinde, savunma erkini yerine getiren Avukatın hiçbir zorluğa katlanmadan, büyük bir serbesti içerisinde görev yapmasına kanun koyucunun imkan vermesidir.

Zaten Ceza Muhakemesi Kanunun 153. Maddesinde “Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir. Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, C.Savcısının istemi üzerine, Sulh Ceza Hakiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.

Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz. (Yani bu konuda hiçbir gizlilik kararı verilemez, belgelerden örnek alınmasına karşı konulamaz.)

Kanun böyle ama, uygulama nasıl?

Dün Diyarbakır’da Bismil ilçesinden gelen bir soruşturma evrakının en azından fezlekesini okumak istedim.

Yasssahhh hemşerim, çay içer misin dediler.

Yok çay içmem, niye yassahmış dedim.

Başsavcı öyle talimat verdi.

Ama Başsavcı kanun üzerine çıkamaz ki, kanun ne diyorsa o, yoksa herkesin her dediği kanun haline gelir, o zaman da kaos olur, anarşi çıkar.

Valla biz bilmeyiz, gidin Başsavcı vekili ile görüşün.

Gidecem Başsavcı vekili ile görüşecem…

Öyle laf olsun diye değil, harbiden ve hakkını vererek 34 yıllık mesleğimi icra etmişim, kanunların çıkarılışında bulunmuşum, gideceğim de başsavcı vekili ile görüşeceğim, dil dökeceğim, kanun böyle, usul şöyle diye anlatacağım.

Ama o sonunda yine bana dönüp diyecek ki.

Yassahh.

Adalet yassahh diyorsa yassahtır.

O halde biz hala niye Hakim ve Savcıların 28 Şubat sürecinde Genelkurmaya çağrılarak talimatlandırılmalarını soruşturuyoruz, hak ve adalet nasılmış diye göstermeye çalışıyoruz ki.

Bizim oğlan bina(Arapça eğitimine başlayan kişinin ilk okuduğu kitap) okur, döner döner yine okur.