Yatak Pozisyonu

Anayasanın 145.maddesinin değiştirilmesi, geçici 15.maddesinin bütünü ile kaldırılması sonrasında Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında ihtilal yapmak, Yürürlükteki Anayasa’yı tümden ortadan kaldırmak ve bu arada göstermelik bir yargı kararına bağlansa bile, özünde, iki genç insanı durduk yere asmak, binlerce insanın işkencehanelerde canına kıymak,isnatlarından ötürü açılan davanın yargılaması sırasında, Ankara’da yatak pozisyonunda Hakim karşısına çıktılar…

                     

Kenan Evren’in 94, Tahsin Şahinkaya’nın 84 yaşında oldukları biliniyor. 94 yaş ileri bir yaş ama, 84 yaşına ne olmuş ki, adam süklüm püklüm, salya sümük yatakta ve ifade vermeye gelmedi. Pek tabii yargılama sırasında kendilerini GATA’lara attılar. Rapor aldılar ki, bu adamlar hestedir, ifade vermeye gelemezler. Gata kadar başınıza Gat düşsün.

Hani Ahmet Arif’in

Vurulsam kaybolsam derim,

Çırılçıplak bir kavgada,

Erkekçe olsun, erkekçe olsun isterim,

Dostlukta düşmanlıkta,

Hiçbiri olmaz halbuki,

Geçer süngüler namluya,

Başlar gece devriyesi jandarmaların.

Hırsla kibriti çakarım,

İlk nefeste yargılanır cigaram…

Dediği gibi, gerçekten insan her şeyin erkekçe olmasını istiyor…

Ama nerede.

Berfo Nine 104 yaşında.

Oğlu Cemil Kırbayır karakol mazgalları altında can vermiş ve nereye gömüldüğü bile belli değil.

Yarı bellerine kadar kefene bürünmüş gibi yataklarında oturan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’ya yönelerek, bunlar niye duruşmaya gemliler, bah ben nasıl gelirem, ben onlardan daha yaşlıyam, neden korhiler, korhilerse silahı alıp milletin canına düşmiyelerdi dedi.

Ne diyelim Berfo ana bundan sonra takip edip bakacağız, adamların yatak pozisyonu devam mı edecek, yoksa bir iki gün içerisinde kirişi kırıp dışarıda fink mi atacaklar…

                        DİNİ BİLGİLERİ İÇEREN KUR’AN!!!

Evet 28 şubat ve onu takip eden süreçte, çeşitli yerlere yapılan baskınlarda aramalar yapılmış, kendilerine suç isnadında bulunan kişilerin silah, yasak yayın, örgütsel döküman vesaire bulundurup bulundurmadığı araştırılmış, tutanaklar tanzim edilmiş…

Suça konu olabilecek herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmamış, ama bir Kur’an-ı Kerim bulunduğu yerden alınmış ve tutanağa aynen şunlar yazılmış. “yapılan aramalarda herhangi bir suç unsuru rastlanmamakla birlikte dini bilgiler içerdiğinden bir adet Kur’ana el konulmasına ve emanete alınmasına” karar verilmiş… dini bilgiler içeren Kur’an nitelemesi ve el konulma kararı… Altında da askeri yetkililerin imzası.

Ben Türkiye’de ilk defa bundan 3 yıl önce yazdığım makalelerde, esas sorunun Askeri liseler ile Harp okullarında verilen eğitime bir bakılmamasından çıktığını ifade ediyorum, bu okullarda acaba bir tek Kur’anı Kerim okumasını bilen öğrenci var mı? diyelim ki ilk okulda hasbelkader Kur’an okumasını öğrenen, yüce dinimizin kitabını alıp askeri okuluna gidebilir mi, orada okuyabilir mi? Bunların eğitimi neden Türk Milli Eğitiminin dışında tutuluyor, Milli Eğitim Bakanlığının bir görevi de tevhidi tedrisat kanununa göre eğitimin yapılmasını sağlamak değil midir? Demiş ve gerekli tedbirin alınmasını istemiştim.

Aradan üç yıl geçti, nihayet Askeri Okullara seçmeli de olsa Kur’anı Kerim  ile Siyeri Nebi(Peygamberimizin hayatı) dersleri konuldu.

Bu dersleri seçen öğrenci sayısı 24 müş.

Hiç olmaz ise bundan sonraki operasyonlarda en azından bu 24 kişi “dini bilgiler içerdiğinden ötürü Kur’anı Kerime el konulmasına” gibi gerçekten insanın nevrini ters çeviren belgeler düzenlemeyecek ve bu türden belgelere imza atmayacak.