YENİ ANAYASA

Yeni yıla yeni bir Anayasa ile girmiş olsaydık, ne kadar güzel olurdu. Nerede ise bir yıldan beri devam eden yeni bir Anayasa için komisyon çalışmaları maalesef istenilen mesafeyi alamadı.

40-50 maddelik Anayasa Metni üzerinde mutabakat sağlandığı, ancak Yasama, Yürütme ve Yargı ile ilgili konularda bir sonuca ulaşılamadığı ortaya çıktı.

Ana Muhalefet partisi CHP si , Ak Partinin Başkanlık Sisteminin ülkeye getirilmesi ile ilgili Anayasa önerisinin masaya sürülmesinin süreci kilitleyen bir sorun haline geldiğini iddia etti.

Ak Parti yetkilileri ise buna anında cevap verdiler, biz Başkanlık veya Yarı Başkanlık sisteminin ülkeye uygulanması yolundaki teklifimizi komisyona sunduk, ama bunun süreci kilitleyen bir yanı olduğunu düşünmüyoruz, önerimiz masada kalsın, tartışılsın, taraflar kabul eder veya etmez, zaten kararlar oy birliği ile alınmıyor mu? Henüz bir sürü çözüme kavuşturulmayan madde var, mesela Yargı, mesela yasama. Bunlarda da bir sonuca ulaşmak mümkün olmadı.

Bizim başkanlık sistemi ile ilgili öneriniz kabul edilmez ise, bu Ak Partinin masadan kalktığı anlamına çekilmemeli. Biz hiçbir zaman masadan çekilen taraf olmayacağız, tek başımıza Anayasa yapmaya Milletvekili sayımız itibariyle, gücümüz yetmiyor, zira asgari 330 kabul oyuna ihtiyaç bulunduğu biliniyor.

Biz kim masadan kalkarsa kalksın, kalanlarla yeni bir Anayasa yapmaya ve Meclisten geçirmeye kararlıyız dediler.

Meclis Başkanı Cemil Çiçek beyin yılın son günlerinde başlattığı sürecin daha iyi işletilmesine yönelik Siyasi Partileri ziyareti, yeni yılın ikinci gününde CHP ile devam edecek.

Hiç kuşkunuz olmasın siz bu yazıyı okuduğunuzda Cemil Çiçek bey CHP ile görüşmesini yapmış ve son olarak iki aylık sürede Anayasa Komisyonunun çalışmasına devam etmesi yönünde karar almış olacaklar.

Fakat bu neyi değiştirecek.

Yeni Anayasa yapma çalışmalarına başlandığında yazdığım yazıda bu işin çok zor olduğunu söylemiş ve bir anekdotumu aktarmıştım.

Ak Partinin 12 Haziran 2011 Genel seçimleri öncesinde Milletvekili adaylarını belirleme komisyonunda ilgililere aynen şunları söylemiştim. “ Burada en mühim konu kim veya kimlerin milletvekili seçileceğinden ziyade, partinin tek başına Anayasayı değiştirecek en az 340 sayısını bulmaya çalışmasıdır. Gayretler bunu temin etmeye yönelik olmalıdır. Yoksa ülke ve parti menfaati üstüne çıkan kişisel tercihler, partiyi de ülkeyi de zora sokar, aman buna dikkat edin” demiştim de isim vermeyeyim bir yetkili 370-380 söyle demişti. O bir acı tebessüm anı idi. İnşallah demekle yetindim.

Fakat maalesef parti diğer seçimlere göre daha fazla oy almasına rağmen 326 da kaldı.

Yeni yapılacak Anayasa’nın halk oyuna sunulması biçiminde de olsa kabulü için 330 oya ihtiyaç var.

Şimdi sıra Parlamentoda gurubu bulunan muhalif üç siyasi partinin durumlarına kısa bir göz atalım.

En küçüğünden başlayarak yola çıkalım.

BDP.

Bu parti en azından Anayasal vatandaşlık kavramının Anayasa metnine girmesini, hiçbir etnik guruba üstünlük tanıyacak kavram ve ismin Anayasa metninde yer almamasını, Türkiye’de konuşulan Ana Dillere her alanda özgürlük tanınmasını, bölgesel özerklik imkanının getirilmesini, seçim barajının aşağıya çekilmesinin Anayasada yer almasını Anayasaya oy vermek için şart koşuyor.

Onların bu isteklerinin belki de çoğunu Ak Partinin, CHP sinin ve hele MHP sinin kabul etmesi mümkün değil.

Gelelim MHP ye.

Bu parti Türk ve Türklükle ilgili Anayasa metninden çıkarılmasına yönelik adımları asla kabul etmemektedir ve özellikle BDP nin taleplerinin bu parti tarafından kabulü mümkün görünmüyor.

Ana Muhalefet Partsi CHP, Atatürk, laiklik gibi konularda çok hassas. Özellikle son Anayasa değişikliği ile Yargıya ve Yürütmeye tanınan yetkiler ile, başkanlık sistemi veya yarı başkanlık sistemi gibi kurumlara kesinlikle karşı.

Yeni bir Anayasa yapmanın en önemli görevi olduğunu düşünen iktidar partisi ise daha uzlaşmacı bir tavır izliyor ve muhalefet partilerinin karşı çıktıkları konuların tümünün tartışma konusu yapılabileceğini, mühim olanın bu ülkenin sivil siyasetinin yeni bir Anayasa yapabilme konusundaki iradesini göstermesi olduğunu beyan ediyor.

Ve,

Masadan hiçbir zaman kalkan taraf olmayacağını açıklıyor.

Ancak hemen soralım, Ak Parti Türk ve Türklük gibi kavramların bütünü ile Anayasadan çıkarılmasına göğüs gerebilecek mi? bunu kendi partisi içerisindeki Milletvekillerine kabul ettirebilecek mi? Bölgesel Özerklik, Ana Dilde Eğitim gibi müesseselere imkan verecek düzenlemelerin yapılmasına geçit verebilecek mi?

Bunların kolay şeyler olmadığı ortada.

Ancak fikrimi söyleyeyim, Ak Parti tüm zorluğuna rağmen özgürlükçü bir Anayasa yapma konusundaki iradesinden vazgeçmemeli, önce MHP yi, sonra BDP yi buna icbar etmelidir. Baksanıza Ak Parti iktidarda olmasına rağmen, özel bir firmadan baş örtüsü ile çalışan Gıda Mühendisi bir hanım, başı açık resim vermediği için, meslek kuruluşu gerekli sertifikayı vermiyor, işyerine önce ceza kesiyor, eğer işyeri başı örtülü mühendis hanımı çalıştırmaya devam ederse, müesseseyi kapatacağını söylüyor. İş Müessesenin kapanmasına vardığında, o bayan mühendisin, tamam buraya kadar deyip, işten ayrılma kararı vereceğini herkes biliyor.

Yani,

Ak Partinin iktidarı devam ederken hal böyle ise, özgürlükleri genişleten bir Anayasa yapmanın siyasi Saiklere kurban edilmemesi gerektiğinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor.