YİNE BİR UĞUR OLAYI

Uğur Kaymaz’ı hatırladınız mı? Hani Kızıltepe’de güvenlik güçleri tarafından öldürülen çocuk.

Uğur henüz 12 yaşında idi. Baba oğul ayaklarında terliklerle bir arabaya yük yükledikleri sırada baskına uğramışlar ve baba oğul hayatlarını kaybetmişlerdi.

İddiaya göre Uğur Kaymaz’ın babası örgüt üyesi imiş, kırsal ile şehir arasında aracılık yapıyormuş, o gün evlerine gelen iki kişiyi kamyona yükleyecekmiş!!!(zahar adamlar paket), yükleme işi gerçekleşir iken, kolluk güçlerini görünce ateş etmişler, tabii ki kolluk da karşılık vermiş, Uğur Kaymaz ve basası ölmüştü.

Bu olay Türkiye’de çok büyük ses getirdi. Uğur Kaymaz henüz 12 yaşında ve ayağında babası gibi terlikler vardı. Bu halleri ile örgütsel bir eylem veya faaliyet içerisinde olmaları söz konusu olamazdı. Üstelik dağa götürmek üzere araca paketledikleri!!! kişiler de ortada yoktu.

Uğur Kaymaz ve babasının bulunduğu yere konulmuş bir kaleşniokov silahtan ve bununla kolluk güçlerine ateş edilmesinden söz ediliyordu.

Ama kolluk güçlerinin ne kendilerinde ve ne de arabalarında herhangi bir kurşun izine rastlanmamıştı.

Mardin Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava, daha sonra Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesine nakloldu. Bu Mahkeme olayda yargılanan sanıkları meşru müdafaada bulundukları gerekçesi ile beraat ettirdi. Yargıtay bu kararı onadı.

Senaryo aynı ile, yani kurgulandığı gibi oynandı. Polisler Uğur Kaymazların evi önünde örgüt faaliyetini önlemek için tedbir almışlar, silahlı saldırıya maruz kalınca cevap vermişler, böylece meşru müdafaa halleri söz konusu olduğundan Mahkemenin beraat kararını Yüce Yargıtay tasdik etmişti.

İş gerçekten bu dünyaya kalsa, ahiret olmasa, işimiz haraptır harap.

Uğur Kaymaz ailesinin maruz kaldığı acıyı kim nasıl sineye çekebilir, ne yapalım, oldu bitti diyebilir. İyiki ahiret var, iyi ki hesap var. Başka türlü insanın galeyana gelen hislerini törpülemesi, başına gelenleri sineye çekmesi mümkün değildir.

Şimdi yine bir Uğur olayı ile karşı karşıyayız. Bu defakinin ismi Uğur Kantar.

Kıbrısta vatani görevini yaparken, arkadaşı ile tartışıyor, onu DİSKO’YA atıyorlar.

Burada gardiyan kılıklı iki asker tarafından işkenceye maruz kalıyor. Güneşin çatında saatlerce tutuluyor, su verilmiyor. Fenalaşınca Gata’ya getiriyorlar. 2,5 ay tedavi görüyor ve maalesef Uğur Kantar 21 yaşında, hayatının baharında ölüyor.
Ya burası nasıl bir ülke? Kendileri gibi asker olan iki arkadaşı!!! Nasıl oluyor da, bir insana saatler süren işkence yapabiliyor, güneşin çatında bir nevi ölüme terk edebiliyor.

Ona bu muamele yapılır iken komutanları nerededir?

Söz konusu işkence haneyi kim hangi yetki ile kurmuştur? Buraları kimler tarafından denetlenmektedir?

DİSKO’DAN sorumlu komutan kimdir?

Uğur Kantar’a işkence yapan iki askerin tutuklandığını öğrendik. Umarız yapılacak yargılama neticesinde bu iki asker de meşru müdafaa halinde işkence yaptılar kararına varılmaz.

Ama o da ne?

Kafayı çektiği iddia edilen ve sayıları 20 civarında olduğu belirtilen taşlı sopalı kişiler Uğur Kantar’ın evini basmışlar ve ailesi üyelerini darp etmişler.

Niye ki?

Bunun iki sebebi olabilir. Birincisi gelenler işkencecilerin yakınıdır. İşkencesi yakınlarının tutuklanmasına tahammül edememişlerdir. İkincisi bizim askerimiz ne yaparsa yapar, kimse ona hesap soramaz sakil mantığına sahip olan faşist yaratıklardır.

SİZ DE İSRAİLİN AVUKATLIĞINI YAPIYORSUNUZ.

Geçen hafta İran ile ilgili olarak, ABD nin hareketlenmesinde bize çıkarılan uygulama planını biraz olsun deşifre etmeye çalışmıştım.

Batı dünyası özellikle ABD, Müslümanların istedikleri kadar namaz kılmaya hakkı olduğunu, istedikleri kadar haccedebileceklerini, istedikleri kadar oruç tutabileceklerini,  ekonomik zaafa düştüklerinde istedikleri kadar kesenin ağzını açabileceklerini, hatta bunu ne kadar çok yaparlarsa, o kadar iyi Müslüman olabileceklerini söyler, eylemleri ile destekler.

Petro dolarların bankalarına yatırılması halinde daha da iyi Müslüman olduklarını, ellerini, ayaklarını öperek gösterirler.

Ama Müslümanlar, batıdan bağımsız bir şekilde hareket eder, onlarla olan münasebetlerinde menfaatlerini ön plana çıkarır, zenginlik kaynaklarını ona buna peşkeş çekmez iseler, bunlar İslam Radikalizmi peşindeler damgası ile yaftalanırlar.

ABD, İngiltere, Rusya, Fransa, Çin nükleer enerjiye sahip olursa iyi, Müslümanlar sahip olursa kötüdür.

Bu “Beşi Bir Yerde” yavruları İsrail ile birlikte Atom Bombasına sahip olurlarsa haklarıdır, İslam ülkeleri ve özellikle İran sahip olursa, teröristtir.

Irak’a saldırı kararı veren ABD Meclisi Demokrat, gel bizimle birlikte sende insanları katlet emrine inkiyad etmeyen Türkiye dönektir!!!.

ABD yeniden bastırmaya başladı. Güya İran, Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçisine suikast yapacakmış, önemli kaynaklardan aldıkları bilgiler bu istikametteymiş, İran’a karşı bu sebeple gerekli tedbirlerin alınması gerekiyormuş, falan filan.

İran’ın hem dini lideri Ali Hamaney ve hem de Cumhurbaşkanı Ahmedi Necad yaptıkları açıklamalarda isnadı komik bulduklarını, İran’ın medeni bir ülke olduğunu, böyle bir şeye kalkışmaları için herhangi bir sebebin olmadığını açıkladılar.

Gerçekten gerek Ali Hamaney ve gerekse Ahmedi Necat konu ile ilgili açıklama yaparken, isnatların ne kadar komik olduğunu yüzlerindeki jest ve mimikleri ile ortaya koydular. Böyle basit işlerle uğraşmanın İran’a kazandıracağı herhangi bir şey olmadığını açık yüreklilik ile belirttiler.

ABD nin tezgahında ustalaşan kimileri hazırladıkları senaryo ile İran’a böyle bir iftira atabilir. Yarın bir gün Guantanemo deneyimini yaşayan biri müfteri “İranlılar bana böyle bir görev verdi” itirafında da bulunabilir…

ABD lilerin başta dışişleri bakanları olmak üzere bir koro halinde İran’a yüklendikleri bir sırada, böyle biri iftirayı ortaya atmaları çok komik…

Bu bir savaş taktiği.

Bu isnada insanların inanmasını bekliyorlar ise, gerçekten hata ediyorlar.

İran devrimden bu yana başta El Kaide olmak üzere hangi radikal örgüt ile işbirliği yaptı?

Hangi ülkeye bu bağlamda bir zarar verdi?

İran bunların hiçbirisini yapmadı, ama İran gerçekten çok büyüğe oynadı. Ellerindeki Uranyumu % 20 ler seviyesinde zenginleştirdi iseler, batılıların derdi budur.

Çünkü Uranyum bu oranda zenginleştirilmiş ise, Atom bombası yapma imkanı elde edilmiş demektir.

İran, biz Atam Bombası imal ettik diye Dünya Atom Enerjisi Kurumuna başvurduklarında iş işten geçmiş olacaktır.

O halde yapılması gereken şey, İran’a bir saldırı düzenlemek ve onu bir yirmi otuz sene daha geriye gitmesini sağlamak…

Hikaye budur.

Bu hikayeye Türkiye üzerinden hesap yapılmasına Sayın Başbakan , ABD başkanı Obamanın “Siz İran’ı koruyorsunuz” sözüne “SİZ DE İSRAİLİN AVUKATLIĞINI YAPIYORSUNUZ” sözü ile çok doğru bir karşılık vermiştir.

Suriye’de olup biteni asla kabul etmemekle birlikte, batı dünyası İslam ülkelerine, İran’a, yapmayı tasarladığı saldırıları bizim üzerimizden gerçekleştirmek istiyor ise, avucunu yalar.

O günler çok geride kaldı.