YİNE KAYIP, YİNE İHMAL
Askeri birliklerin başarısızlığı, karşımıza PKK nın başarısı olarak çıkıyor.
Şu ana kadar PKK nın büyük başarısı olarak karşımıza çıkan bütün saldırılarda, Askeri birliklerin gerekli önlemi almadığı, kendilerine verilen istihbari bilgileri değerlendirmediği, teknik bilgi ve donanımdan istifade etmediği,silah, araç ve gereçlerini zamanında kullanmadığı anlaşılmıştır.Dağlıca’da, Beytüşşebab’da, Şemdinli’de ve diğerlerinde vukubulan bütün saldırılarda artık her birlikte bulunması gereken teknik araç ve gerecin ya yeterince bulunmadığı veya bu araçların bozuk!!!olduğu ortaya çıkmıştır. (Bu alatler Danıştay saldırısında da bozuktu, Allah’tan gözü pek bir polis memuru sanığın üzerine atlayarak oyunu bozdu. Tansel Çölaşan’ın kulakları çınlasın)
Daha önce yazmıştım. Dağlıca saldırısında gazi olan insanlardan birisi Diyarbakır’lı bir hemşehrimizdi. Kendisini Gata’da ziyaret ettiğimde, Kekliktepe’de gece boyunca nöbette olduğunu, 48 saatlik nöbetinin bitimi üzerine, aşağıya karakola indiğini, Cuma günü gündüz gözü ile birden bire dört bir yandan saldırıya maruz kaldıklarını söylemişti.
O saldırıda da karakolun termal kameralarının bozuk olduğu iddiası ortaya atıldı. Termal kamera bozuk veya değil. Hiç önemi yok. Çünkü “gazi” olan kişi bana “ sabaha kadar bize taciz amaçlı atış yapıldı, biz cevap verdik. Sabaha doğru atışlar kesildi. Karakola indim.Cuma günü idi. Namaz için hazırlık yaptığım sırada, birden dört bir yandan karakolumuz baskına maruz kaldı. Arkadaşlarımızı şehit verdik, ben karnımdan giren belimden çıkan kurşun ile yaralandım.Bağarsaklarım parçalandı. Aç olduğum için kurşun girip çıkmış,3 saat öyle kalmışım, sonra gözümü hastahanede açtım. Tok olsaydım, bağırsaklarımın parçalanmasından ötürü zehirlenecektim. Açlık beni kurtardı” dedi.
Atışlar size sınır ötesinden mi yapıldı? Diye sordum. “Yok vekilim, karakolumuz sınıra uzaktır. Gündüz gözü ile karakolu sarmışlar ve biz zayiatı karakolda verdik” dedi. Ya kameralar dedim… Gündüz gözü ile kamera ne işe yarayacak ki, diye cevapladı.
İşte son 7 Askerin hayatını kaybı ile neticelenen Çukurca saldırısında, yine termal kameraların çalışmadığı,sensörlerin faaliyette olmadığı,uzaktan kumandalı aydınlatma mayınlarının devreye girmediği,helikopter desteğinin de geciktiği haberleri veriliyor.
Terör gurupları Zap kampından 10 gün önce gelmişler, hakim tepelere lojistik yığınak yapmışlar, istihbarat toplamışlar. Eylemlerini koymuşlar, 6 askeri şehit etmişler, 17 sini ağır biçimde yaralamışlar, üstelik bir kısım silah ve askeri mühimmatı da yanlarına alarak kamplarına geri dönmüşler. Bu kadarına da vallahi pes doğrusu.
Şu açık ve net olarak görülüyor ki, Askeri birlik tam uykuda iken yakalanmış ve ne olduğunu anlayamadan bu kadar zayiat vermiştir.
Bu birliğin terör gurubuna karşı silahla mukabele ettiğini/edebildiğini hiç zannetmiyorum. Orası Kayseri’den giden donanımlı bir birlik falan değil,tam bir yol geçen hanı imiş.
Yoksa terör gurupları askeri silahlar ile mühimmatları nasıl olur da alıp götürürler? Demek ki, birliğin içerisine kadar girmişler, buldukları ne kadar canlı var ise taramışlar, sonra silah ve mühimmatı alarak sırra kadem basmışlar.
ŞİMDİ HERKES GÜÇLÜ ORDU, GÜÇLÜ TÜRKİYE SLOGANININ NE ANLAMA GELDİĞİNİ BİR KEZ DAHA DÜŞÜNMEK ZORUNDADIR.
Türkiye herhangi bir ülke ile savaşmıyor. Sadece kendi içinden çıkmış kimi terör guruplarına karşı mücadele veriyor. Herkes gayet iyi biliyor ki, Devletin elindeki silahlarla, örgütün elindeki silahların mukayesesi bile yapılamaz. Ona rağmen bu kayıpların izahı nasıl yapılacaktır. Ya karşımızda bizim kadar elinde silah, mühimmat bulunan bir ülke ile savaşa girsek, halimiz nice olur? Diye herkesin gerçekten çok, ama çok düşünmesi lazım.
Termal kameralar çalışmıyor, ısıya duyarlı sensörler faaliyette değil, aydınlatma mayınları bir baskın anında otomatik olarak faaliyete geçmiyor, asker uyuyor, baskın yiyor, 6 kayıp, 17 yaralı veriyor ve elindeki malzemeler örgüt militanlarınca alınıp götürülüyor…
O BÖLGENİN KOMUTANLARI GÖREVLERİNE DEVAM EDİYORLAR…(Bölge 3.Ordu Komutanlığına bağlı. Komutan Saldıray Berk Ergenekondan sanık olarak yargılanıyor. O komutan hala görevine devam ediyor, olacak iş değil)
Geçen İhsan Dağı bey Askerin PKK ya karşı neden başarılı olamayacağına dair bir sürü gerekçeyi acı acı sıraladı. Bunlara katılmamak mümkün değil. Siz eliniz kolunuz sağlı bir şekilde sırt üstü istirahatte olursanız, PKK nın başarısı dillerden dillere destan olur.
Samimiyetimle söylüyorum, O askeri birliğin yerinde, bunca silah araç gerece sahip, düşmanları olan bir köy olsaydı, ne o terör gurubu köye yaklaşabilirdi ve ne de bu kadar zayiat verdirebilirdi. Cesaret edip saldıranlar, üyelerinin yarıdan fazlasını kaybederdi.
KARACADAĞ
Daha fazla geciktirir isem özelliği kaybolacak. Dün bahsettiğim gibi geçen hafta sonunu Diyarbakır Karacadağ’da geçirdik. Alatosun Belediye Başkanı Ak Partili Ahmet Karacadağ, telefonla davet etti.Festivalimiz var. Seni muhakkak aramızda görmek istiyoruz. Çünkü burası senin bölgen dedi.
Gerçekten öyledir.
30 yıldan beri Karacadağ bölgesinde Şeyh Süleymanların, Şeyh Nurullahların, Şeyh Ahmetlerin, Hacı Hasan’ın ve daha bir çok ailenin avukatlığını yaptım. O sebeple Sevgili Ahmet Karacadağ’ın davetine icabet ettim. Pazar günü erkenden Karacadağ’ın tepesine çıktık.
Çadırlar kurulmuş, binlerce kişi festival alanına akın etmişti.
Tarım Bakanı Mehdi Bey’in de arkadaşları ile geleceğini orada öğrendim.
Onları bekler iken diğer arkadaşlar ile sohbetimiz koyulaştı.
DSİ 10.Bölge Müdürümüz ile Çermik Kale,Çüngüş ve Ergani sulama barajlarını ve pek tabii Silvan Baraj Kompleksini konuştuk. Müdür bey Silvan Baraj kompleksinin bir anlamda start aldığını söyledi.
Bu bizi mutlu etti.Ancak Silvan Baraj temelinin,Sayın Başbakan tarafından ne zaman atılacağı önemli.
22. Dönem Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaplan bey de Siverek tarafından gelerek bize katıldı.
Daha sonra Sayın Bakan Mehdi Eker Bey, Abdurrahman Kurt bey, Osman Aslan Bey, Kutbettin Arzu bey ve Ali İhsan Merdanoğlu bey, Sayın Valimiz ile birlikte geldiler.
Onların gelişi meydanı harekete geçirdi. Davullar vuruldu, zurnalar çalındı.
Delilo oynandı, halaylar çekildi. Alatosun Belediye başkanı Ahmet Karacadağ bir tanıtım konuşması yaptı ve bize Karacadağ’ı anlattı. Ahmet Beyin konuşması çok anlamdı idi. Sayın Bakan da yaptığı konuşma ile dünyada ilk kez buğdayın bu bölgede yetiştiğini ve buradan dünyaya dağıldığını, ABD de yapılan bir araştırma sonucundan bahsederek, anlattı. Ardından ,
Yüzlerce tepsi Karacadağ pirincinden yapılmış pilav ile başları üstünde kuzu etleri servis edildi. Ben bir anlamda ev sahibi olarak,bir kuzu başını ellerim ile parçalarına ayırdım, etini arkadaşlara, beynini Sayın bakana ikram ettim. Tecrübemi konuşturdum. Bu arada bol bol Karacadağ koyun yoğurdundan yapılmış ayran içtik.
Daha sonra 2 bin adet kekliği tabiata saldık.
Karacadağ festivali ilk olmasına rağmen çok başarılı idi. Ancak bundan sonraki festivalin, Karacadağ’dan çıkan bir su kenarında yapılması gerekir ki, biz bu bölgede yapılması düşünülen 7 gerdanlık biçimindeki sulama barajlarını yetkili ve ilgililere daha rahat anlatabilelim.
Karacadağ bir dağ değil, bir kültürdür, bir medeniyettir, insanlık aleminin bir aydınlık yüzüdür. Yoksa 3 bin kişiyi en güzel biçimde hoş amedi etmek, yedirmek , içirmek başka türlü nasıl mümkün olur.
“Dağlarının dağlarının ardı nasıl anlatsam,ağaçsız kuşsuz, gölgesiz vay kurban”