YOL MEDENİYETTİR
Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, sık sık yol medeniyettir diye tekrar eder, gidemediğin, göremediğin yerler senin değildir der.
Uçak yolculuğu hariç araba ile yaptığım seyahatlerde okumayı sevmem. Çünkü arabaların belli bir rotası olmadığından ve sürekli olarak insanı sağa sola savurmasından ötürü önce kafam, sonra midem karışır. Bir de önüme/istikametime/bakmasam allak bullak olurum. O nedenle mecbur kalmadıkça araba seyahatlerinde okumam.
Ama bu defa öyle değil.
Sabah erkenden Adliyeye gittim.
Yine benden önce Adliyeye gelen Avukat yoktu.
Vekilliğini yapacağım kişinin dosyasının fotokopisini aldım.
Yüzlerce sayfa ifade ve doküman.
Siirte gidinceye kadar dosyanın okunması lazım.
Hadi istediğim kadar başım dönüyor, midem bulanıyor diyeyim.
Çare yok, okumam lazım.
Adliye önünden hareket ediyoruz.
Dosyaya dalıyorum.
Bir ara başımı kaldırıyorum, aaa Çınar yoluna gelmişiz bile.
Sonra yine dalıyorum.
Bismil sapağındayız.
Türkiye’nin her tarafına gidiyoruz. İkili yollarda büyük başarılar elde edilmiş.
Ama bizim yollarımız sadece ikiye ayrılmış.
Çukurlar, su birikintileri, ha bire bize zikzak yaptırıyor.
Ben yine dosya arasındayım.
Sarsıldıkça lahavle çekiyorum.
İşler bizde niye hep böyle olur.
Neden doğru dürüst bir iş yapmayı beceremeyiz.
Neden şehirler arası yol statüsünde inşa edilmesi gereken yollarımız, yapımı üzerinden bir yıl geçmeden çakıl yığınına döner.
Bu işlerin bir kuralı yok mudur? İnceleyeni bakanı kimlerdir?
Karayolları ilgilileri yapıldıktan, teslim alındıktan sonra bir daha bu yollardan hiç geçmezler mi?
Sevgili dostlar bakın, artık bu dünyada satıcılar, satılan tüm malların belirli bir kalitede olmasını garanti ederler, alıcılar da bu garantiler olmadan mallara ellerini sürmezler. İnsanlar artık sattıkları mallarda iki yıl değil, 5 yıl, 10 yıl gibi garantiler veriyor.
Yurt dışından gelen veya yurt içerisinde üretilen mallar üzerinde CE damgası olmadan artık çocuklar bile bir malı almazlar.
Siz trilyonlarca lira paralar vererek yol yaptırıyorsunuz, ama o yollar üzerinden bir iki sene geçmeden sarata dönüyor.
Zaten yola baktığınızda ciddi manada asfalt namına bir şey görmüyorsunuz. Yolda bırakın asfaltı, kömür karası bir renk bile görülmüyor.
Çınar yol ayrımından sonra Bismile giden yol kötü, Bismil Batman arası daha kötü, Batman Kurtalan, Kurtalan Siirt arası daha da kötü.
Arabayı kullanan Cengiz bey “ağabey ne yapalım, bizim kaderimiz hep böyle, görüyorsun işte kaçacak delik arıyoruz” diyor.
O bunları söylerken kendimizi greyderin toprak zemin üzerinde çalışma yaptığı ve ana yolla irtibatı kesen bölümünde buluyoruz.
Birden yol bitiyor.
Hadi oradan gerisin geriye dönüyoruz ve yeniden ana yola giriyoruz.
Şöyle düşünüyorum.
Bizim bu yollarımızı yapan müteahhitlerin nerede ise tamamı kendi bölgemizin insanları.
Ve şu anda yol müteahhitliği yapanların nasıl da serveti samana ulaştıklarını hepimiz biliyoruz.
Ulaşsınlar, Allah daha da servetlerini artırsın ama, yaptıkları işin bir kalitesinin olması gerektiğini de bilsinler. Servet, mal biriktirmenin sonu yok. Kim biriktirdiklerinin zerresini alıp gitmiş ki?
Ama o yollardan çalınan asfaltlar ahrette kara bir zift olur insanın alnına yapışır, çıra gibi yakar insanı.
Diyarbakır’da özellikle Çermikliler Adıyaman yolunu soruyorlar, araştırmadayım.
Daha önce Çermik tarafından Mart ayında ihale ve yapım işleminin başlatılacağını öğrenmiş ve size bilgi aktarmıştım.
Buradan geri dönüşü asla kabul etmeyiz.
Genel Müdürlüktekilerin zihni karışık.
Diyarbakır Bölge Müdürlüğünü aradım, arazideymiş.
Bugün yarın döner, oradan alacağım bilgileri sizinle paylaşırım.
Yol medeniyet, Yolcu Medeniyetin çocuğudur.