YUSUF GİBİ OLMAK

Hz. Yusuf Aleyhisselam Bünyamin ile anaba baba bir kardeştiler. Yakup Aleyhisselamın Yusuf ve Bünyaminden başka 9 çocuğu daha vardı.
Hz.Yakup Yusufu diğer çocuklarından daha çok severdi ve bu durum kardeşleri arasında kıskançlığa sebep olmuştu.
Bir gün kardeşleri Yusufu bitirmeye karar verdi.
Babalarına gidip *biz bütün kardeşler şehir dışında oynamaya gideceğiz, Yusufu da bizimle birlikte gönder, gelsin oynasın, en azından elbiselerimize bakar* dediler.
Yakup bu işin altında bir çapanoğlu olacağını hissetmiş olsa da, çocuklarının ısrarına dayanamadı ve Yusufu onlarla birlikte kırsala oynamaya gönderdi.
Yusufun kardeşleri ilk iş olarak onu kör bir kuyuya attılar. Dönüşte babalarına *biz oyuna dalmışken Yusufu bir kurt yedi, işte kanlı gömleği* dediler.
Yusufu bulunduğu kuyudan ,  oradan geçmekte olan bir kervan kurtardı ve götürüp Mısır kralına satıldı.
Hikaye uzun.
Yusuf zamanla Mısırın Hazine emirliğine getirildi.
Çevrede 7 yıl süren kıtlık baş gösterdi.
Yakubun çocukları gıda almak üzere Mısıra geldiler.
Yusuf Kardeşlerini tanıdı ve onlara çok hoş muamelede bulundu.
Sonra bir yolu bulundu, Yakup ki, diğer ismi İsraildir, bütün ailesini alarak Mısıra yerleşti.
Yusuf kendisini yok etmek isteyen kardeşlerine, öylesine lütufkar, öylesine merhametkar davrandı.
Şimdi ülkenin her tarafında 12 Haziran seçimleri için çalışmalar başlatılmış durumda.
Siyasete yoğun ilgi var.
Ben bu ilgili çok önemsiyorum.
Diyarbakır özeline bakıldığında, tarihinde olmadığı kadarı ile iktidar partisine insanlar büyük alaka gösteriyor.
Dün sabah Ak Parti Diyarbakır il teşkilatı , partilerinden aday adayı olan kişilere bir kavaaltı verdi. İl Başkanı Av. Halit Advan bey kısa bir sunuş konuşması yaptı. Daha sonra adaylar kendilerini çok kısa bir biçimde tanıttılar.
Ben aday adaylarımızın özellikle eğitim düzeylerine baktığımda, çok yüksek bir seviyenin tutturulmuş olduğunu gördüm.
Mühendisler, Doktorlar, Avukatlar, İş Adamları, kaliteli meslek mensubu hanım adaylar.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu ilgiden çok memnun kaldığımı belirtmeliyim.
Samimi olarak söylüyorum, bir ara bu arkadaşlar bir başlarına TBMM sini alıp götürürler dedim. Böylesine  yeteneklere sahip  Ak Partili Aday adaylarının Diyarbakırdaki profili hiç kuşkusuz tüm Türkiyenin bu alandaki durumunu izah ediyor.
Eğitim seviyesinin oldukça yüksek olduğu bu gelişme, siyasete de kalite kazandıracaktır.
Tabii bir çok kişinin şu anda gözümün içine bakmakta olduğunu görüyorum ve bu insanlar sanki seviye bundan önce dahamı düşüktü ki, şimdi seviyenin yüksekliğine seviniyorsun diyorlar.
Doğru.
Eğitim seviyesinin yüksek olması, insanların her türlü erdeme, ahlaka, vicdana sahip oldukları anlamına gelmiyor.
Nice eğitimli insanların suç profiline bakıldığında, eğitim seviyesi yüksek olan kişilerin daha büyük çaplı yolsuzluklara bulaştıkları, tabir caiz ise en büyük vurgunu yapan kesimin bunlardan oluştuğu sır değil.
Peki ne yapalım.
Denemeden başka çaremiz yok.
EMİN, GÜVENİLİR OLDUĞUNA inanmak için insanların gözünün içine bakmak kafi gelmiyor. Yıllara ihtiyacımız var.
Ancak tecrübelerimizin bize kazandırmış olduğu bilgi birikimini terkimizin bir tarafından çıkarıp, yeniden kantara oturtmak zor değil.
Şimdi siyasete soyunan tüm insanlarımız, kardeşlerinin Yusufa yaptığını değil, Yusufun kardeşlerine yaptığını yapmalı diyorum.
AİLE HEKİMLİĞİ
İnsanlarımızın arasındayız.
Batı illerimizden şehirlerde oturanlar aile hekimliği uygulamasından şikayet ediyorlar. Ne yani, yanı başımızda Hacettepe, Yüksek İhtisas, Gata gibi hastahaneler durur iken, aile hekimine mi gideceğim. Zaten çoğu yeni mezun olan doktorlar, bir büro tutmuşlar, alet araç ve gereçleri sınırlı. Onlara gitmeden daha üst seviyedeki hastahanelere gidemiyoruz, bu da zorumuza gidiyor diye şikayetlerini dile getiriyorlar.
Ama kırsal kesimde oturanlar aile hekimliği uygulamasından çok memnunlar.
Yasanın çıkmasına vesile olanlara inanılmaz biçimde dua ediyorlar.
Doktorların köy köy dolaşmaları, her bir doktorun bakmakla yükümlü olduğu aileyi bilmesi, onların her türlü hastalıklarına çare olmak için gösterdikleri gayret vatandaşta çok büyük sempatiye sebep olmuş.
Doktorun hastasanın ayağına gitmesi, hasta olmasa bile onun koruyucu hekimliğini yapması, burası Avrupa mı dedirtmeye başlamış.
Bu arada insanlarımızın nerede ise bütününün sağlık profili görünmeye başladı.
Hiç farkında olmadığımız, aile içinde kapalı kalmış nice hastalıklarla boğuşan insanlarımıza
ulaşıyoruz.
Daha dün bir anneyi tedavi etmek üzere eve giden koruyucu hekim kardeşimiz, anneye bakayım derken ailenin diğer fertlerinin de açlıktan, yoksulluktan oluşan bir hastalığa maruz kaldığını tespit etmiş.
Aile hemen korunmaya alınmış ve bir taraftan karınları doyurulur iken, diğer taraftan tedavileri yapılmış.
Hani Hz.Ömer dönemini hatırladım.
Ömer, zaman zaman Medineyi gece yarıları gezer ve insanlarımın durumunu öğrenmeye çalışırmış.
Meşhur olayı hepiniz biliyorsunuz. Ama hatırlatmakta fayda var.
Çocuklarına yemek bulamayan ananın iniltilerine mukabele etmek için gecenin bir yarısı bir eve giren Ömer ateş üzerinde taş kaynatan bir anne ile karşılaşır. Ne bu diye sorar. Hanım ne olacak, Allah Ömerin ...... sını versin. Madem yapamayacaktı, neden emirliği üstlendi. Çocuklarımı aç yatırdım, taş kaynatıp, onları teskin etmeye çalışıyorum der.
Ömer unu, iç yağını yüklenir, gece hanımın imdadına yetişir.
Türkiye şimdi bu dönemi yaşamaya başladı.
Helal olsun.