ZEHİR HAFİYE

Fethullah Gülen hareketini, İran’daki Humeyni hareketine benzetenler çok olmuştur. İmam Humeyni, İran şahlığının despot rejiminden kaçmış,önce Türkiye’ye(Bursa) gelmiş, ardından Fransa’ya gitmiş, İran’daki rejim aleyhtarı eylemleri organize etmiş,halk Şahlık rejimine karşı ayaklanmaya başlamış,ayaklanmalar baskı ve zulümle bastırılmaya çalışılmış, her baskı, her işkence rejim karşıtı eylemlerin daha büyük boyutlara ulaşmasını tetiklemiş, sonunda Şah ülkeyi terketmek zorunda kalmış ve İmam Humeyni Fransa’dan İran’a geri dönmüş, İran İslam Cumhuriyetini kurmuş…

Fethullah Gülen de Türkiyenin baskı rejiminden sağlık gerekçeleri ile ABD ye gitmiş, bir daha geri dönmemiş. Şimdi orada İran’dakine benzer biçimde hareketini organize ediyormuş, bir gün gelip, Humeyni gibi Türkiye’ye dönecekmiş ve ardından yeni bir İslam Devleti kuracakmış.

Şii İslam anlayışı ile Hanefi İslam anlayışı arasında çok büyük farklar olduğu "bilen" kişilerin malumudur.

Fıkhi ve Kelami meseleleri buraya taşımanın bir anlamı yok.Ancak İran İslam rejiminin kurulması ile batı dünyası çok büyük bir olay ile karşı karşıya kaldı. Bu olayı kavramak için İran İslam rejiminin kuruluşuna şöyle bir bakmakta yarar var. Olaya bu açıdan bakabilir isek, İmam Humeyni hareketi ile Fethullah Gülen hareketi arasında herhangi bir ilinti kurmanın imkansızlığı ortaya çıkar.

İmam Humeyni,1979 Şubatında  Şahlık geleneğine daha doğrusu 2500 yıllık saltanata dayalı siyaset geleneğine  son vererek dünya literatürüne yeni bir siyaset anlayışı getirdi.

Sürgün hayatı yaşadığı Fransa’dan  İran’a dönen İmam Humeyni, Beheşti Zehra’da yaptığı tarihi konuşmada kuracağı devletin „İslam Cumhuriyeti" olacağını açıklıyordu. İmam Humeyni gerçekleştirmiş olduğu bu devrimle hem batı dünyasını hayrete düşürmüş hem de İslam aleminde bir ilke imza atmıştı.

İran İslam Devrimi bir taraftan şahlık sistemini tarihin çöplüğüne atarken diğer taraftan şimdiye kadar kimsenin anlayamadığı bir devlet sistemi getiriyordu. Batılılar İslam devleti olarak tanıdıkları İran’daki rejimi asla çözemediler çünkü onların tanıdığı İslam’da böyle bir devlet sistemi yoktu.

Sünni İslam anlayışında bir devlet sisteminin olmayışı, beşeri sistemlerin karşısında alternatif bir İslam devlet modeli ortaya koyamayışları, devamlı mevcut hükumetleri benimsemelerine ve onları meşru bilmelerine sebep olmuştur.

Şii İslam anlayışı tarih boyunca Kur’an kaynaklı olmayan hiç bir devlet sistemine boyun eğmemiş devamlı dönemin sistemlerine karşı kıyamlar ve ayaklanmalar gerçekleştirmiştir.

35 yıldır başlangıcından günümüze kadar ne doğu ne de batı blokuna yaslanmayan ve doğu bloku çöktükten sonra tek güç kalan batıya da boyun eğmeyen İran İslam Cumhuriyeti’nin özünü ve belkemiğini oluşturan VELAYET-İ FAKİH  sistemidir. Şimdiye kadar kimse bunun nasıl bir sistem olduğunu anlama hünerini gösterememiştir. Batı emperyalizmi bu rejimi yıkmak için savaş, ambargo, baskı gibi her türlü yolu denedi ama başarılı olamadı.

Bu bilgilerden sonra Fethullah Gülen hareketine dönecek olur isek, Sünni İslam anlayışı gereği Fethullah Gülen de bir Devlet kurma, o Devleti ele geçirme algısı yoktur. O bu güne kadar yaptığı bütün konuşmalarda sevenlerine önce iyi birer insan olmalarını, bunun yanında iyi bir mü’min olarak hal ve hareketlerini kontrol etmelerini, "DEVLET’E"sahip çıkalmasını, onun yıkılmasına müncer olacak her hareketten kaçınılmasını, Devletin başında kim olursa olsun büyük saygı gösterilmesini, bunu İslamın ULULEMRE İTAAT kuralı gereğince yerine getirmeleri gerektiğini, Bediüzzamanın dediği gibi bu ülkenin üç büyük probleminin  Cehalet, zaruret, vifak(çatışma), bunun da üç çaresinin  Okumak, çalışmak ve ittifak(işbirliği) olduğunu, anarşiden, terörden şiddetle kaçınılması gerektiğini salık verir. Konuşmalarında bir insanı yaşatmanın bütün insanlığı yaşatmak olduğunu, bir insanın ölümüne sebep olmanın da bütün insanlığı öldürmüş gibi olacağı "İLAHİ VAHYİN" kuramından asla taviz verilmemesi gerektiğini söyler.

Gençlerin okumalarını, hem de en iyi biçimde okumalarını öğütler. Allah(c.c) nun bir emri olarak Kainat kitabını okumalarını, Kainatın,Fizik, Kimya, Matematik ilimleri üzerine kurulu olduğunu ve ilmi ezelinin ölçütlerine göre hareket ettiğini, Müslümanların bu alana olan ilgisizliklerini kınamının ötesinde levmeder, bu ilimleri herkesten daha iyi bilmeyenlerin iyi bir Müslüman olmasının imkansızlığını anlatır.

Esnafa da memleket evlatlarının cehaletten kurtulması için maddi ve manevi destek olmalarını, bunun için her zamankinden daha fazla çalışma, üretme, ürettiğini pazarlama, bu yönü itibariyle dünyaya açılma ve dünya insanlık muvazenesinde iyi bir yer tutmanın görevleri olduğunu hatırlatır.

Fethullah Hocanın bir de Sufi yanı vardır. Allah’a karşı olan vazifelerini yerine getirir iken ilahi, müteal/aşkın/duygular içerisine girer. Adeta Hallacı Mansur, İmamı Rabbani, Bediüzzaman Saidi Nursi olur. Mesela Namaz kılmayı önce Fikreder, namaz onu Zikre götürür, arkasından ne kadar Şükretsek azdır der.

Bütün bunları Nevzuhur yazar Emniyet Görevlisi Hanefi Avcı’nın kitabındaki gerçekten değersiz, değerlendirmeleri için yaptım. Ordan alma, burdan çalma, şurdan çırpma, o dedi, bu dedi, ne dediden başka bir mahiyet taşımayan "eserin"e koyduğu başlık aslında herşeyi ele veriyor. Haliçte Yaşayan Simonlar, Dün Devlet Bugün Cemaat kitabın başlığı.

Hanefi Avcı Cemaatin Devleti ele geçirdiğini, ama bizlerin Deniz kıyısında pis kokular içerisinde yemeğimizi yemeye devam ettiğimizi söylemekle kalmıyor, kendisi o pis kokulardan uzaklaşmak için, MUHBİRLİK GÖREVİNİ YAPMAYA HAZIR OLDUĞUNU VE İLGİLİ YERLERE DİLEKÇELER VERECEĞİNİ açıklıyor.

Seni gidi Zehir Hafiye. Demek muhbirlik yapacaksın. Devlet gitmiş de yerini cemaat almış.

İhtilaller,

Muhtıralar,

Süreçler,

Light Muhtıralar,

Ergenekon çeteleşmesi,

Ay ışıkları, Yakamozlar,Oraj, Suga, Kafes, Balyoz,

Danıştay saldırısı,

Aydınların katliamları,

Şemdinli saldırısı,

Rahip Santaro cinayeti, Malatya Katliamı, Göz göre göre Hırant Dink’in öldürülmesi, JİTEM, faili meçhül onbinlerce ölüm.

Anayasa Mahkemesinin kendisini herşeyin(TBMM sinin bile) üstünde gören anlayışı, HSYK nın ceberrut tutumu, polis dernekleri bile kapatılır iken yargı içerisine YARSAV diye bir oluşumun yerleştirilmesi Cemaatin işi mi?

Sabah akşam AİHM sinden bu eylemleri sebebiyle Mahkumiyet kararı alan bu Devleti koruyalım, insan hakları, hukukun üstünlüğü adına atılan adımları görmezden gelelim…

Kel başa şimşir tarak.

Zehir hafiye.