ZÜLÜMLER VE ZİNDANLAR İÇİN ÖZÜR

Kongreyi unutmuş değilim.Yazmamam olmaz. Kayıtlara geçirdiğim şu sözleri bir kez daha paylaşmamak hakkaniyete aykırı olur.
Kongre salonunun dizaynı, herkesin oturacağı/bulunacağı/yerin en küçük ayrıntısına varıncaya kadar belirlenmesi,konuklara ayrılan yerde herhangi bir sıkıntı yaşanmaması,81 vilayeti kendi özgün/folklorik/ kıyafeti ile temsil eden genç kızların tiyatral oyunlarındaki becerileri ve 8 köşe kasketli genç erkeklerin aynı ekip içerisinde yaşatmaya çalıştığı Anadolu havası ve tabiiki sahnenin mükemmel denilecek biçimde düzenlenmesi, görselliğin tavan yaptığı coşkuyu en iyi biçimde ifade etti ve bu herkes gibi bu resim benimde çok hoşuma gitti.
Sayın Başbakan 2 saati bulan konuşmasında hemen her konuya değindi.
Satır başları hepimizin problemlerini anlatıyor ve bunlara ne tür çözümler üretildiğini ifade ediyordu.
Sayın Başbakan Kıbrıs’ın satılmadığını, bunu söyleyenlerin beyanlarının altında kaldığını,Kabrıs’ta 21 bin olan Üniversite öğrenci sayısının 60 bine çıktığını, Ada’da bir tek karış yerin kimseye verilmediğini,tek bir Askerin çekilmediğini,İslam Konferansı Örgütüne Kıbrıs’ın bu dönemde üye olduğunu, KKTC de  ABD,Fransa ve İngiltere başta olmak üzere 15 ülkenin direkt temsilcilik açtığını, KKTC nin de buna paralel olarak yabancı ülkelerde açtığı temsilcilik sayısının 7 ye yükseldiğini,Türkiye üzerinden KKTC ye deniz altından döşenen kanallarla su verilmeye başlanacağını,

AB liğine üye ülke statüsü ile görüşmelerin iktidarları döneminde başladığını ,35 fasılda tarama yapıldığını, bir faslın açılıp kapatıldığını, 10 fasılda görüşmelerin devam ettiğini, Kopenhag siyasi kriterlerinin gereğini yerine getirmeye çalıştıklarını, bu amaçla çıkarılan yasalarla sistemli işkencenin Türkiye’nin tarihinden silindiğini,AB nin Türkiye’nin önüne yeni kurallar koyması halinde daha fazla buna tahammül edemeyeceklerini , reformları yapmaktan geri durmayacaklarını,

Güvenlik, eşitlik, özgürlükten taviz vermeyeceklerini,

Etnik, bölgesel, dinsel ayırımcılık yapmadıklarını,

Aldatan ve aldanan olmayacaklarını,

Kimseyi dininden, milliyetinden, inancından, etnik kimliğinden, siyasetinden ve sosyal meselelere olan yaklaşımından dolayı dışlamadıklarını, bu türden dışlama yapanları kınadıklarını,

Anadoluda yaşayan insanların hamurunun sevgi,şefkat, merhamet, hoşgörü üzerine kurulu bulunduğunu, binlerce yıldan beri devam eden iyi ilişkilerin bundan sonrada devam edeceğini, kitabımızda sınıf çatışmsına yer olmadığını,

Komşular ile düşmanlık üzerine kurulu bulunan konseptin, dostluğa çevrildiğini, düşmanı çok olanın dostunun , dostu çok olanın düşmanının azalacağını,

Ulusal, bölgesel, küresel alanda güdülen politikalar ile Türkiye’yi dünyada hakkettiği yere oturttuklarını, Türkiye’yi üzerinde gündem belirlenen değil, gündemi belirleyen ülke haline getirdiklerini,

Türkiye’nin,NATO’nun, AB liğinin, AGİT’in Down Konferansının, İKO’nun üyesi olduğunu,

Türkiye’nin zulüm gören, zulme uğrayan Gazze’de , Filistin’de, Afganistan’da, Irak’da, Bosna’da insanlara her türlü yardım elini uzattığını,

Sorunlu bölgelerde Uluslar arası bir aktör olarak arabuluculuk görevi yaptığını,

Gazzelilerin maruz kaldıkları insanlık dışı saldırılarda bütün dünya kör, sağır, duygusuz bir hale geldiği sırada Türkiye’nin en gür sada ile bu saldırılara mertçe, dürüstçe karşı çıktığını,Şarm El Şeyh’te dünya devletlerinin 4,5 milyar dolar olarak söz verdikleri parayı hala Filistin’e  göndermediğini, bunun takipçisi olacaklarını,

Ermenistan ile Azerbaycan arasında dağlık Karabağ’dan kaynaklanan sorunu çözmek ve birinci dünya harbi öncesinde Osmanlı’da yaşanan tehcir olayına ilişkin Ermenilerin ileri sürdükleri iddiaları ortadan kaldıracak argümanları geliştirdiklerini, Dağlık Karabağ ve çevresindeki Azeri yerleşim birimlerindeki Ermeni işgalini sona erdirmek için yoğun çaba içerisine girdiklerini ve Ermenistan ile Türkiye münasebetlerinin tarihin hiçbir noktasında olmadığı kadar sıcak bir ilişkiye sokan gelişmeleri hazırladıklarını,

İran’ın nükleer enerjiye sahip olmasının hakkı olduğunu, onun nükleer silahlar yapmasını istemeyenlerin bu konuda empati yapmaları gerektiğini, İsrail’in güvenliği kadar, Filistinlilerin de güçvenliğinin sağlanmasını, İsrail’e komşu ülkelerin İsrail’in sahibi olduğu nükleer silahların tarassutundan nasıl kurtulmak gerektiğini hesaplamalarını,

Nükleer bir bomba olan Fosfor bombalarının Gazze üzerinde insanların canını aldığı zaman neden ses çıkartılmadığını,

Türkiye’nin yatırım, turizm, ticaret alanlarında bölgesinin parlayan yıldızı durumunda olduğunu söyledi

Ve

Mevlanasız bir Türkiye, ruhsuz,
Sabahat Akkiraz’sız ,Türküsüz,
Takyos efendisiz. bestesiz,
Cem Karaca’sız, ülkesiz,
Hoşça kal iki gözüm diyen Ahmet Kaya’sız şarkısız,
Mehmet Akif’siz , destansız,
Saidi Nursi’siz, maneviyatsız,
Nazım’sız, sevgisiz kalır dedi.

Doğru, çok doğru.

Ama zihnime takılan bir şey var.
Takyos Efendiler için 6/7 eylül,
Sabahat Akkiraz’lar için Sivas,
Cem Karaca için 12 Eylül,
Ahmet Kaya için, 28 şubat,
Saidi Nursi için memleket zindaları,
Nazım için sürgünler,
Kürtler için Diyarbakır’ı,
Türkler için Mamak’ı,
Demirel, Ecevit, Baykal,Erbakan için Hamzakoy’u
Recep Tayyip Edoğan için Pınarhisar’ı "cezaevi" yapmış, olayları yaratmış bir toplumuz.
İşin bu noktasında da olsa kadir kıymet bulmayı küçemsemiyorum. Yanlış anlaşılmasın.
Vefa kalbimde benden üç kat daha büyüktür.
Ama diyorum ki, Takyos efendilerin başına 6/7 eylül hadiseleri, Sabahat Akkirazlar için Sivas olayları, Cem Karaca için 12 Eylül,Ahmet Kaya için 28 Şubat ,Nazım için sürgünler, Kürtler için Diyarbakır Cezaevi ,Türkler için Mamak Cezaevi ve saidi Nursi için memleket zindanlarını yer, yurt, mesken yapmamış olsaydık, onların kıymetini o günlerde bilse idik bunca acıyı yaşarmı idik.

Varın her şeyi buna göre kıyaslayın. Şimdide aynı hataları niçin tekrarladağımızı bir düşünün.
Ya 10 sene sonra bir başka Başbakan çıkar da bugünler için özür dilerse…