“BİR TEK GAYEM VAR?!”

Yazı başlığımızı bu kez Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi hazretlerinin hayat hikâyesinden aldık… Ne yazık ki son yüz yıla baktığımızda, Üstad gibi nice İslam ulemasına, din adamlarına karşı, maddi ve manevi işkencenin sergilendiği, tartışma götürmez bir gerçektir…

***

Hayatlarına kast edildi.. İlimlerine, ilimlerini yaymalarına engel olundu.. Daima tarassut ve gözlem altında tutuldular.. Mevcut düzenin antidemokratik, insan temel hak ve hukuku kadar, özgürlüğüne ters düşen uygulamalarına maruz kaldı… Ki, Şeyh Sait gibi, daha nice din adamları, “darağaçlarına” çekildiler... Kimine sürgün, kimine zindanlar, kimilerine de idam fermanı çıkardılar…

***

Özetle, İslam dinine mensup ve İslam dinine hizmet etmekten başka bir gayesi ve amacı olmayan büyük İslam alimlerinin, hakları, hukukları ellerinden alındı.. Küçük düşürüldüler, hor görüldüler, milletin gözünden düşürmek adına envai-i kurgulu iftira içerikli söylem ve eylemlerle, onları prangalamaya çalıştılar…

***

Nitekim son yüzyıla baktığımızda, Kur’an ilmini, tefsir, fıkıh ve İslami ilimleri tamamıyla, milletin yaşam kültüründen, medeniyetinden çıkarmak adına, elden gelen ne olduysa yapıldı… İslam diyarında dile kolay, Ezan-ı Muhammedi’yi dahi ortadan kaldırmaya çalıştılar.. Türkçeleştirme zırvalamasına giriştiler.. Bunu da CHP döneminin küfür yobazları yaptı.. İslam’ı Müslümanların kalbinden söküp atma gayreti içerisinde oldular işte o hainler!

***

Allah’a şükürler olsun ki tüm bu engellemelere rağmen millet uyandı... Ki 1950’de Menderes’i iktidara getirdi bu millet.. Oyunu Menderes’e vererek, iktidarda milli iradenin temsiliyetini sağladı... İsmet İnönü haini Menderes’i idama götürdü. Dikkat edilirse, CHP o günden beri iktidar yüzünü bir daha görmemiştir. Milletin bundan sonra da onlara o yolu açmayacağı inancı içerisindeyim!

***

Peki, bugün, hal-i durum neyi içeriyor? Doğrusu, millet yaşananlara karşı uyanık, ders-i ibret noktasında da hassasiyete sahip... Lakin bazı eksikliklerimiz hala var. Oyumuzu verdiğimiz Demokrat Parti’den bugünkü AK Partiye kadar, ne kadar sağ partiler varsa onları iktidara getirdik... Ki onlar da milletin arasına girip beklentiler açısından söz vermişlerdir, ama seçildikten sonra, ne hazindir ki sırt döner olmuşlardır. “Milletin gerçek manada milli iradesini gerçekleştiriyoruz ve millete sunuyoruz” demişlerse de dedikleri hep tozlu raflarda kalmış, unutulmuş, yerine getirilmemiştir.

***

Değişen bir şey yok… Her şey olduğu gibi yerinde sayıyor… Cumhuriyet döneminin ilk Anayasası olan, 1924 Anayasası daha yumuşak, daha samimi, daha ihlaslı bir dille hazırlanmıştı… Ama sonrası, değişti... Her ne kadar Anayasa’daki maddelerin değişikliğine gidildiyse de, referandumlar yapıldıysa da, “Toplumun milli iradesini temsiliyet noktasında” bir değişiklik yapılmış değil.. Maddeler aynıdır.

***

Hep derim! Allah korusun bir gün CHP iktidara gelirse yine aynı anayasayı kullanır. Çünkü onun anlayışını, siyasi kültürünü, batı ve batıla odaklı felsefesini diri tutan maddeler hala Anayasa’da kendini “dokunulmaz” olarak koruyor… Demek istediğim şu, sağ partiler iktidara gelmek için millete söz veriyorlar, fakat milletin iradesinin ana hükümlerini kulak arkası ediyorlar, tozlu raflara kaldırılıyor. Hiç olmamış gibi verilen sözler hep unutuluyor.

***

Öyle olmasaydı memleket 1950’lerden sonra illaki milli iradenin gerçekleştirilmesiyle bin yıllık bir milli ahlak, milli kültür, milli terbiye, milli örf âdet, gelenek görenekler gerçekleştirilecekti.  Ama ne yazık ki hangi sağ parti iktidara geliyorsa, her ne kadar isimleri sağcı ve muhafazakâr gibi gösteriliyorsa da CHP’nin terazisinden geçen Anayasa’dan kıl payı kadar ayrılmıyorlar, onun yolundan çıkmıyorlar. Aynı yörüngeden geçiyorlar, sadece “dostlar alışverişte görsün” misali tablo söz konusu…

***

İşte, AK Parti dönemindeki mevcut ahlaki çöküntüler… Korkunç bir düzeyde... Önemli bazı kesimlerdeki bazı kadınların büyük çapta baştan çıkmaları, ahlaki çöküntülere neden olmaları, kimsenin gözünden kaçmıyor... Ve bunlar yetkililerin gözü önünde yapılmaktadır. Ürkütücü olan da hiçbir kanun, hiçbir yasa, bu milletin ahlakını bozan, ahlaki çöküntülere sebep olanlara herhangi bir yaptırım uygulamamaktadır.

***

Peki, verilen sözler nerede kalıyor o zaman? Millet gerçekten bunu merak ediyor?

Çarşı pazara bakıldığında, birçok muhafazakâr aile utanıyor ki yetişkin kızlarını, kadınlarını, gelinlerini çarşı pazara rahatlıkla göndersinler. Kapalı olanlar da ya bazı yerlerde üryan kadınlar tarafından hakaret görüyorlar veyahut da hor görünüyorlar. Kimse de buna sesini çıkarmıyor.

***

Bu itibarla diyoruz ki bu durumlar çok yanlıştır. Hiçbir muhafazakâr parti verdiği sözü göz ardı edip unutmamalıdır... AK Parti biraz daha yumuşak, biraz daha suhulet hali var ise de bu yeterli değil diyoruz… Tez elden, bu milletin aba ecdadının kültürüyle yaşama şeklini kanunlaştırmak ve bir ilke altına almak gerekiyor.

***

Bakınız, sevgili dostlar.

Bediüzzaman Hazretlerinden esinlenerek oluşturduğumuz yazı başlığımızla ilgili o büyük Üstadın sözlerini sizlerle paylaşarak yazımıza son vermek istiyorum... Üstad şöyle sesleniyor…

“Bir tek gayem vardır: O da mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda Bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâmın iman esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücâdele ederek gençleri ve Müslümanları imana dâvet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum.

Bu mücahedemle inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da korkarım ki Bolşevikler olsun. Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir. Beni serbest bırakınız, el birliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allah'ın birliğine hizmet edeyim.”

En derin saygı ve sevgilerimle.