1 MİLYAR VARİL REZERV SEVİNCİ!? (III)

Sohbet serimiz devam ediyor.. Bugün üçüncü gün.. Yazı başlığı, yerini koruyor.. Çünkü, muhtevası ve değer ölçüsü, tarihseldir.. Sosyo, ekonomik anlamda büyük bir zenginliğin, gün ışığına çıkartılmasıdır.. Ve bu zenginlik, ülkemiz için, insanlarımız için büyük kazanımdır.. Doğusuyla, batısıyla, Acemiyle, Kürdüyle, Türküyle tüm Türkiye insanı için sevinçtir, ümittir, güvendir..

***

Bunu başaran da, hiç kuşkusuz ki Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır.. Onun inancının ve dahilinin yanısıra, halkın da göstermiş olduğu yüksek dozajlı teveccühünün, ürünüdür Gabar Dağında “1 Milyar Varil Petrol Rezervinin” bulunması…. Ümitvarız ki, niceleri peşi sıra halkın kazanımları olarak, gün ışığına çıkarılacaktır..

***

Tarih sayfalarını çevirdiğimizde, böylesi gelişmelerin yaşanmadığını görüyoruz.. Cumhuriyet tarihinde, Türkiye Erdoğan’ın sayesinde, ilkleri yaşıyor.. Önceki iktidarların dönemlerine baktığımızda, hep günlük politikalar, zamana göre stratejiler benimsenilmiştir.. Ülkenin ve milletin ali menfaatine denir ya, “çivi çakılmamıştır?”

***

Hele hele Cumhuriyet Halk Parti zihniyetinin hükümranlığında, ülke ve millet bir arpa boyu kadar ilerleme kaydetmemiştir.. Halkı ümitlendiren, sosyal, ekonomik, kültürel yönde gelişimine, öncülük etmemiştir.. Bilakis, gerileme adına, devlet ile milleti bir birine düşman belleyen, batıla ve batıya odaklı siyaseti, dikte etmiştir… Laiklik adına, Kemalizm adına!..

***

Hep ifade ediyorum!.. “İZM’ler” adına ne yapılması gereken varsa, yapmaktan imtina etmemiştir.. Onun içindir ki, halk olarak bize düşen görev hiçbir zaman Erdoğan’dan vazgeçmemek olmalıdır.. İyilikleri ve kötülükleri adil bir teraziye alırsak, “iyilikler” ağır basıyorsa, o yoldan şaşmamak gerekir…

***

Aksi takdirde, Cumhuriyet Halk Parti’nin Kılıçdaroğlu’na “devleti yönetme anahtarı teslim” edilirse halk geçmişteki “vesayetçi” anlayışın, kabusu altından kalkamaz… Memleketin tüm ümitleri alt üst olur. Zira bu millet tarih boyunca Cumhuriyet Halk Parti’ye iktidar vermemiştir, görev vermemiştir ve o hakkı tanımamıştır.

***

İlla ki liberal de olsa sağ liberal partilere oy vermişler iktidara getirmişlerdir… Cumhuriyet dönemi hep böyle geçmiştir. Yüzyılın seçiminde, eğer ki halk, günlük duyguların etkisiyle bu kez bu yörüngeden çıkıp CHP iktidarına imkan tanıyan rotaya girerse, bilinmelidir ki Türkiye yine yüz yıl geri bırakılacaktır.

***

Dış etkenleri bir kenara bırakalım.. Sadece Kılıçdaroğlu’nun kendi varlığı, büyük kayıplar yaratır.. Çünkü, herhangi bir devleti yönetme kültürü yoktur. Ülkeyi idare edebilme kabiliyeti haiz değildir… İyi niyetli olabilir, ancak olayların üstesinden gelme kabiliyeti apayrı bir mahirlik ve tecrübe ister…

***

Bu itibarla biz de diyoruz ki; gerçekten yine memlekete güven veren, ümit getiren Erdoğan’dır. Erdoğan’ın devlet ve siyaset deneyimi her liderde yoktur. Yirmi yıldan beri memleketi yönetmektedir, her şey büyük bir müreffeh bollukla memleket geçiniyor.

***

Lakin, bir gerçeği de dile getirmek lazım.. O’nu da gözardı edemeyiz.. Son yıllarda, toplumda yaşanan ve kemiren ahlaki çöküntülerin varlığı, inkar edilemez bir gerçektir… Yaşamın her alanında bir erozyon söz konusu.. Gayri ahlaki bu çöküntülerle nasıl başa çıkılabilir, memleket bundan nasıl kurtulabilir derseniz, dün de ifade ettim, bugün de altını çizerek, aktarıyorum!

***

Eğitim ve öğretim müfredatımızı yepyeni, ter-ü taze, milli ve yerli bir anlayışla, düzenlemeliyiz.. Bunu yapacak olan da, AK Parti’dir..  Eğer ki, böylesi bir değişim ikmale gelmezse, AK Parti için mevcut durum “son bir şans” teşkil eder..

***

Demem o ki, nesli erozyona uğratan, benlik kaybı yaşatan çürümüş, batıla odaklı eğitim ve öğretim sistemini yenileme adına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir şans daha vermek gerekir..  Halk deyimiyle son bir şans olsun.. Sağa sola dağılmamayı tercih edelim, oylar bölünmesin..

***

AK Parti’ye oylar giderse bize göre Türkiye için büyük bir şanstır… Tabi yine halkın takdiri her şeyden üstündür. Halk neyi takdir ederse o olur elbette… Zaten görünen köy kılavuz istemez.. Erdoğan gerçekten deneyimli bir devlet adamıdır. Kırk yıldan beri siyasetten gelen bir insandır, gerek kültür olsun, gerek siyasi kültür olsun, her alanda üstün bir vasfa sahiptir… Toplumsal bir bütünlük arz ediyor..

***

Endişemi tekrar ederek, halk Erdoğan’ı değil de Kılıçdaroğlu’nu tercih ederse, memlekette “karla zararı veyahut ilerlemeyle gerilemeyi” karşı karşıya getireceği gibi, eski zihniyet söz konusu olabilir. Her şeyden evvel Cumhuriyet Halk Partisi’nin tescil defterinde din düşmanlığı söz konusudur.

***

Bir milleti yöneten zihniyet diniyle, imanıyla, örf adetiyle barışık olmadığı takdirde, kaos oluşur.. Ona oy vermek, onu işbaşına getirmek, bile bile “lades” demektir.. Millet için en tehlikeli badirelerin yaşanılır hale gelmesi demektir… Milli kültürle, milli inançla, yerli felsefeyle hareket eden AK Parti ve AK Parti’nin başında Erdoğan olma hasebiyle tercih, “doğru adamda” kılınmalı…

***

Gelirsek, Diyarbakır’ımıza ve Güneydoğu illerimizdeki siyasi gelişmelere.. “Doğru adamla” yol almak gerekir sözünü ifade ederken ne yazık ki, AK Parti’nin Diyarbakır cephesinde, pek ikmale geldiğini söyleyemiyorum.. Parti içerisinde, AK Partili değil, AKP’liler vardır… İnkar edilemez bir gerçektir bu.. Onun için de, AKP’liler olduğu müddetçe halk Diyarbakır ekseninde AK Parti’den uzak duruyor..

***

Geçmiş dönemleri hatırlamak lazım!.. Bu dönemde, Parti’de bir değişim, yenilik öze dönüş var diyebilirim… Şöyle ki, birinci sıradaki aday Galip Ensarioğlu, ikinci sırada Mehmet Sait Yaz hocamız ve üçüncü sırada da Suna Kepolu Ataman var…

***

Bu her üç aday da gerçekten, doğru bir tespit.. Üçü de tanınmış asil ailelerin çocukları olduğunu halk biliyor ve oyunu da veriyor diye düşünüyorum. Sayın Ensarioğlu’nun zaten oyları belli, yeri de bellidir.

Ancak bize göre oyları çoğaltan Mehmet Sait Yaz hocanın potansiyelidir. Keza Suna Hanımın da  tanınmış bir ailenin kızı olması münasebetiyle çevresi geniştir..

***

Daha önce de aktardım.. Bu her üç ismin ön plana alınması isabetli olmuştur… Bazı AKP’liler veyahut Mehdi Eker ve çevresi bu insanların çıkmaması için, özellikle Sait Yaz hocanın seçilmemesi için büyük çaba gösterdiği duyumlarını alıyoruz… Ama çabaları boşuna olacaktır…

***

Partinin seçmiş olduğu bu ilk üç sıradaki şahsiyetler, “güvenilir insanlardır.” Birileri çıkıp da çamur atma veyahut onları çıkarmamak için, hele hele Sait Yaz’ı önemli bir insan olmakla beraber onun çıkmaması için çaba gösterenlerin, gayretleri bu halk tarafından “şamarla” karşılık bulur…

***

Demem o ki, Sait Yaz ilmiyle, irfanıyla, medrese eğitimiyle, minberdeki hitabıyla bölge halkının gönlünde, taht kurmuş bir isim.. Güvenilir, itibar edilir.. Ki Galip Ensarioğlu, bilinen, tanınan, asaleti belli, oy potansiyeli derseniz, tartışılmaz!.. Keza Suna Kepolu Ataman da; babasından kalan bir terbiye mirasıyla, yetişmiş, siyasetin  bir çok merhalesinde yer almış biri.. Ne diyor “bir Diyarbekir hikayem var..” Özü itibariyle, Diyarbakır seçmeninin onları tercih edeceğini düşünüyorum… Öyle inanıyorum ki, geçmişteki seçimlerin aksine ciddi bir potansiyel oluşturacaklardır?…

***

Memlekette unutulmaz HDP’nin dediği “PKK bizim arka bahçemizdir” yönünde hareket edilirse, bilmeliyiz ki kaybeden ülkemiz, Diyarbakırımız olacaktır… Yanlış bir adım atılmış olunur… Diyarbakır’da, AK Parti çok ama çok iyi çalışması gerekir… İl ve ilçe teşkilatları samimiyetle, meseleye sarılmaları lazım…

***

Ne yazık ki, dost acı söyler kabilinde, “bazı adaylara karşı” il teşkilatının sıcak bakmadığı yönünde bilgiler alıyoruz.. Dışlayan bir politika güdülüyor.. Bu da, apayrı bir harekettir ve aynı zamanda da düşündürücüdür. Oysa ki il teşkilatı genel merkeze bağlıdır. Genel merkezle ters düşmemesi lazım. Genel merkez kimi göstermişse onların da o yönde çalışması gerekir. Çalışmaması halinde genel merkezle ters düşmüş olur, bu da partiye ihanettir. Onun için de şahıslardan ziyade teşkilatların da aynı zihniyette yürümesi gerekir.

***

Hasılı kelam, AK Parti Diyarbakır’da olumsuz bir sonuç alırsa, mevcut milletvekili sayısını korumazsa, bilinmesi gereken gerçek şudur ki, bunun müsebbibi İl Teşkilatıdır, sahada aktif olmayışıdır.… Ki şahıslar üzerinde de durmamak gerekir.. Şu şahıs olur, bu şahıs olmaz diye bir şey de yok. Madem ki genel merkez bunları belirtmişse demek ki bildikleri bir şey var. Ve teşkilatların onların etrafında kenetlenmesi gerekir.. Hal bu iken, yanlış düşünceler bize göre partiye zarar verir.

En derin saygı ve sevgilerimle…