3 SAC AYAĞI ÜZERİNE İNŞA EDİLMEKTE OLAN BİR TÜRKİYE!?

Evet, sevgili okurlar...

Malumunuz üzre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Salı günkü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın en önemli başlıklarından birisi “Ekonomide istikrar”, diğeri ise “Yargıda reform” oldu...

Elbette ki, Türkiye’de aklıselime dayalı kamu vicdanı yıllardan beri, bu minvalde “çözüm” bekliyor..

Ama gelip giden nice politika bezirgânlarının hiçbirisi Erdoğan gibi cesaret göstererek, yiğitçe çıkıp bu gerçekleri dile getirmemiştir.

Neden mi?

Bunun yanıtı çok basit!

Zira Türkiye Cumhuriyeti; şu üç ana unsur üzerine kurulmuştur.

Bu ana unsurlar; birincisi Kemalist anlayış, ikincisi sekülarist yani laikçilik ve son olarak ta liberal demokrasi!...

İşte bu üç ana unsur, üzerine inşa edilmiş bir sistem söz konusu...

Cumhuriyetin bu üç ana sac ayağından hiç kimse vazgeçemez!.

***

Gerçek şudur ki; cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte tasarlanan ana hedef bir yıl sonra Hilafet-i İslamiye’nin ilgasısıydı...

Yani, İslamiyet’i ortadan kaldırıp, ümmet olarak bilinen aziz bir milleti "yozlaştırma cihetiydi.."

Başta cumhuriyetçiler dâhil olmak üzere, yani CHP’den tutun da diğer siyasi partilere kadar, siyasi düşünceleri hep bu rotayı benimsemiştir.

Cumhuriyetin bu üç sacayağı olan Kemalizmi, Sekülarizmi ve Liberalizmi “birer tabu” haline getirildi…

Büyük bir etkiyle, tabulaştırılmış birer put gibi, bu üç saç ayağına tapmaktan başka hiç bir şey yapmadılar..

Gelen gideni, hep aratır oldu...

Ne yazık ki hiçbiri kanayan yaraya  merhem olmadı..

Olmaya dair de irade ortaya koyan olmadı…

Her ne kadar, 18 yıldan beri devleti elinde tutan Başkan Recep Tayyip Erdoğan, rejimin kökenine yerleştirilmiş bu üç ana bozuk tabulara rağmen, büyük çaba göstermişsede, ancak zaman zaman engellere takılmıştır.

Gerek Başbakanlığı döneminde, gerek Cumhurbaşkanlığı döneminde çok iyi niyetle devleti yönetmek istediğinden hiç kimsenin şüphesi yoktur, ki olduğuna da inanmıyorum..

***

Kemalizm, Sekülarizm ve Liberalizm..

Bu üç olgu, cumhuriyetin dibine birer dinamit kalıbı gibi yerleştirilmiş olduğu gerçeği tartışılmazdır...

Gelen giden iktidarlar bunlara dokunmazken Sayın Erdoğan, dokunmaya çalışıyorsa da, mevzu derin!...

Henüz kökenine inebilmiş değil...

Bakınız, Salı günü partisinin grup toplantısındaki yaptığı konuşmada, tarihi üç engele rağmen, büyük yüreklilik göstererek kamuoyuna şunları açıklamıştır Sayın Erdoğan...

“Ekonomi politikalarımızı, fiyat istikrarı, dengeli büyüme ve makro ekonomik istikrar olmak üzere 3 sac ayağı üzerinde inşa edeceğiz.

Hükümete geldiğimizden beri demokrasi ve kalkınma merkezli bir anlayışla ülkemizi güçlendirme amacının arkasında bu gerçek yatıyor. Son 1 yıldır yeni reformu hayata geçiriyoruz. Yaptığımız her reform yerli ve uluslararası yatırımcılara da hitap ediyor. Önümüzdeki aylarda öngörülebilir, kolay erişilebilen yargı sistemi için yeni adımlar atacağız. Yapısal reformların içindeyiz. Ülkemiz yatırım hukuku standartlarına sahiptir. Hukuk sistemimizin taraflarıyla, ekonominin tüm temsilcilerinin istişareleri ile ortaya çıkacak ihtiyaçları süratle hayata geçirerek ülkemizi yeni döneme hazırlayacağız. Yatırım iklimini olumlu yönde geliştireceğiz.”

***

Denir ya, bu beyanlara karşı Sayın Başkan Erdoğan daha ne söylesin?..

Evet daha ne desin!?..

Bu ifadeler, halkı ve tüm kamu vicdanını rahatlatmıştır, ümitlendirmiştir.

Cumhuriyetin kuruluş tarihinden, 2002 yılına kadar gelen-giden  iktidarların hiçbirisi, Erdoğan gibi “milli iradeyi” ortaya koyan cesareti sergilemediği gibi, yüreklilikte göstermemiştir...

Bırakın, somuta dair bir adım atmayı, akıllarına bile getirmemişlerdir...

Başta söylediğimiz gibi, cumhuriyetçilerin birer tane sacayağı durumunda olan Kemalizm, Sekülarizm ve Liberalizm anlayışına hep münhasır kalmışlardır.

İleri veya geri bir adım atamamışlardır...

Bugün aynı anlayışı kendine politika edinen siyasi muhalefette, özellikle ana muhalefette hala da “çözüm arayışı” burada görülüyor..

Bunlarla yetiniliyor..

Halkı her zamanki gibi kandırmaya çalışıyorlar…

Makyajlı, kalıplaşmış birer klişe halini alan konuşmalarını utanmadan, “yaldızlaya, yaldızlaya” halka enjekte etmeye çalışıyorlar..

Farkında değiller halkın, Türk milletinin zihninden “tekçi, vesayetçi” fikriyatın mimarı olan CHP tarihinin hiçbir zaman silinmeyeceği gerçeği!…

Kamuoyu artık muhalefete itibar etmiyor.

Öyle inanıyoruz ki Erdoğan’ın berrak ve gerçek açıklamalarına itibar ediyor.

2023’ü de inşallah büyük başarıyla atlatırlar.

***

Şu noktayı da dile getirmeden geçmek istemiyorum...

Sayın Erdoğan’ın kurduğu cümlelerden dikkat çeken en ilginç ifade, “ekonomide istikrar ve yargıda reform” dedik ya!.

Evet, ekonomide istikrar ne kadar mühimse, bize göre yargıda reform daha bir mühimdir.

Yargı deyip geçmeyelim..

Yargı toplumun omurgasıdır..

Eğer ki ekonomiksel hayatta faize ve faiz lobilerine karşı dayanılmaz bir hal yaşanıyorsa, adil ve hukuka dayanmayan yargılama şeklinin de, sorumluluğu burada çoktur...

Çünkü toplumun ahlakını, vicdanını, ümidini tamamıyla altüst etmektedir, “adil olmayan” yargılama arızası!

Yargıda çok yanlışlıklar yapılıyor.

CHP’nin kalıntısı olarak hukukla, demokrasiyle hiç bağdaşmayan yargı kanunları derhal “reforme” edilmelidir…

Hele hele bu Avukatlık mesleğine dair dokunulmazlık kanunu…

Hele hele bazı kötü niyetli Baro mensuplarının kayıt dışı kazandıkları para ve acımasızca halktan aldıkları ücretler..

Hele hele iş mahkemelerindeki davaları kendilerine rant alanına dönüştüren, işçileri kandırarak işverenle karşı karşıya getiren KCK’lı Avukatların varlığı…

Güneydoğu’da, Diyarbakır’da kol geziyorlar.

Batıl ve haksız yere mahkemeleri yanıltıyorlar...

Yanıltıcı yanlış savunmalarda bulunuyorlar..

Ve bunlar, kazandıkları davalarla hem istihdam yaratan iş çevrelerini mağdur ediyorlar, hem de, kazandıkları davalarda, davacı konumundaki işçilerin paralarını da zimmetine geçirerek, dolandırıyorlar..

İşte bu münasebetle Cumhurbaşkanımızın ekonomide istikrar, yani faiz lobilerinin dizginini çekerek tefecilik halinden alıkoyup, normal insanca para kazanma yolunu göstermesi...

Bir de yargının hukuk dışı antidemokratik keyfi veya ideolojiye dayalı kararların da önüne geçmesi...

Bu iki hamle, ülkenin ve milletin, huzuru, güveni, istikrarı ve ahlaki bütünlüğünün “teminatı” olmada önem arz eder...

Aksi takdirde bu her iki ana unsur düzeltilmediği takdirde Türkiye kendini düzlüğe çıkaramaz.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar...