NOEL BABA VE TÜRKİYE!!! (II)

Evet sevgili okurlar!

Bilindiği üzere 2019 yılını devirdik, 2020 yılına girdik.

Her şeyin hayırlısını insanlardan daha öte bütün beklentilerimizi yüce kudret sahibi olan Allah’tan diliyoruz...

Geleceğimizi hayırla, duayla, ibadetle, ahlakla geçirmeyi, Allah’tan temenni ediyoruz..

Geçmişe yönelik de bir yıllık değil, geçirdiğimiz daha nice yıllar içerisinde Allah’a karşı yapmış olduğumuz günah çeşitlerinden af diliyoruz...

Hele hele, yaşamın zaman dilimi içerisinde, kebair günahlar var ise...

Yani büyük günahlar işlenmişse...

Özellikle, insan hakları ihlalleri olmuşsa..

İnsanları ezerek, hak hukuk, ırz, namus, borç, alışveriş vs. gibi tüm günlük hayat akışları içerisinde olup biten günahları da büyük bir istiğfarlarla, tövbelerle, niyazlarla, yüce Allah’a yalvarıp af dilemek gerekir..

Ki bu tövbe edip, af dilemek, inanan her kişinin başlıca “kurtuluşa” dair, iman nokta-i nazarında;  olmazsa olmasıdır....

Bir ölçüde, nefis muhasebesidir..

Yoksa geçtiğimiz bir yıl değil, ömür boyu geçirdiğimiz yılların “günahlarıyla” hesaba çekiliriz..

Yapılan günahları unutup, vurdumduymazlığa gelinirse, Allah’ı vicdanlarımızda, ruhi derinliklerimizden, kalplerimizden atıp kendimizi boşluğu atarsak; “imansız” bir kula döneriz.. Ki maazallah..

Yani imansızlık seviyesine düşürsek Allah korusun geleceğimiz hem bu dünyada hem ahrette karanlık olur...

Zifiri karanlıktan ve derin badirelerden, kendimizi kurtaramamış oluruz.

Tüm bunları sizlerle paylaşırken netice itibariyle Allah’a hamdu senalar olsun ki bizi yüce bir İslam diniyle tanışmış bulunuyoruz..

İslam ruhuyla bizi yaşatmıştır,...

İslam ve iman nimetleriyle bizi perverde etmiştir..

Ki bu din sadece ahrete yönelik bir din  değil...

Allah’la insanlar arasında bir inanç meselesi de değil...

Kişisel ibadetten ibarette değil...

Çünkü bu din, hem ahiret için, hem bu dünya için, hem kişi için, hem ailesi, çevresi, toplumu, milleti, devleti için; “bir bütünlük” arz etmektedir...

Kısacası öbür dünyayı kazanmak için ne kadar önemli bir din ise de, ona gitmeden önce bu dünyada da inancımızı, günlük hayat akışlarıyla pekiştirerek daima Allah korkusuyla hareket etmemiz gereken bir dindir...

Kişi, hayatı boyunca yaptığı işlerde, helali ve haramı iyi bilmelidir...

Birey, salt kendinden sorumlu değil.. Ailesinden, çevresinden, mahallesinden, devlet idaresinden bile; sorumludur...

Kişi, şeref ve haysiyetine, aile saadetine, birlik ve dirliğine yakışır bir şekilde, o iman ve inanç aynasına dikkat etmelidir...

Kirletmemeli, paslandırmamalı, kırmamalı, çatlatmamalı, en önemlisi de; “hakkı, hukuku, adaleti, devlet nizamını, bilmelidir?”

Yaşamı da, varlığı da, düşüncesi de, fikir beyanları da; “topluma ve ümmetine” yaşam hakkı noktasında, yakışır olmalıdır...

Onun için yüce İslam dini, hem dindir, hem devlettir, hem ahrettir, hem dünyayı tüm gerçekleriyle bize aydınlatan; bir yaşam manzumesidir...

İslam’ın ve inancın şeref ve haysiyetini eğer ki kişiliğimizde koruyabilirsek, bu da ne mutlu bize!!.

Çünkü, dünyamızı da, ahretimizi de, insanlarımızı da ve toplumsal aile mezbutiyetimizde korumuş, kolamış, sahiplenmiş oluruz...

Bölünmüşlük söz konusu bile olamaz.

Kendimizi aziz kılarız, üstün kılarız?..

Zira Müslümanız.

İslam’ın izzet ve şerefi ne kadar üstünse, inanan insanlar da o şeref ve haysiyet üstünlüğünün gölgesinde kendini korumalıdır...

Yaşamını, bu ilkelerin paralelinde idame etmelidir.

Eğer o olmazsa kupkuru bir İslam kelimesiyle kendimizi teselli etmekle bir yere varamayız.

Evet  sevgili dostlar!

Bakınız önceki gece, geçirdiğimiz “yılbaşı kutlamaları” olarak tanımlanan süreç,  ne yazık ki yüce İslam dininin hiçbir zaman kabullenmediği ve İslam’ın gölgesinde bile geçmeyen, bir hal-i vaziyettir...

Nedeni de, geceyle alakalı organize edilen eğlencelerin, “şuursuzluğunun ve ahlaksızlığının” en şeytani “karakterle” yerine getirilmesidir...

Ne kadar ahlak dışı kirlenme şekli varsa “bu gecede” bazı insanlarımız tarafından, “yaşanmış, yaşatılmış, yaşamışlardır”...

Daha doğrusu yaşamakla yetinilmemiş; “benlik” kaybına uğratılmıştır...

Böylesi, İslam’la bağdaşmayan, toplumu iman nokta-i nazarında, kötülüklerin tüneline sokan organizasyonlar külliyen yersizdir, haramdır, sonuç vermez, başımızı çok büyük badirelere  sokandır....

Ki hali alem meydandadır.

Yıllar yılıdır bunu söylüyoruz.. Ama kime dersin..

Ne kendimizi dinletebiliyoruz, ne de anlayabilen, dinleyen var?...

Çünkü, toplum hızlı bir şekilde “benlik” kaybı yaşıyor..

Bakınız, “Noel Baba” deyip duruyoruz..

Peki, İslam’da “Noel baba” diye bir kavram, gelenek var mı yok...

İslam’da, gayri ahlaki “eğlence” tertipleri var mı yok.

İslam, kumara, zinaya, uyuşturucuya “caiz” diyor mu?.. Hayır..

Bilakis tüm kötülüklerin; “anasıdır” bu üç ana, kötü ahlak!...

En büyük pişkinlikte...

Kumarhaneler açılıyor, ki içerisi tıklım tıklım dolu.. Şişeler devriliyor.. Kadehler tokuşturuluyor.. Kadınlar, “erkeklerin” kucağında, dansözler sahnede, “cinsellikleriyle”, zihinleri de, kalpleri de, ruhları da, “kirletip” duruyor...

Sonra hiçbir şey olmamış gibi; “tüm iğrençliği” yapanlar pişkin pişkin, ahkam keserek “Biz Müslümanız Allah bizi korusun” gibi laflar ediyor...

Ha bir de, “tövbe ediyorum” diyor, diğer gün aynı “şirretliğine” devam ediyor.. Allah af eder mi?..

Ne demiştik yukarıda,  “kebair” günahlar, işlense de “samimi bir şekilde, Allah’tan af dilenmelidir, tövbekar olunmalıdır?..”

Maalesef, “tövbekârlıkta” bile, kendi kendimizi kandırıyoruz...

Beşerin affedilebilmesi için mutlak surette sapasağlam ihlaslı bir dinle yaşaması gerekir...

Bir yandan Noel Baba’yı yaşatacaksın...

Bir yandan kişisel ibadetini yapmak için camilere gideceksin...

Halk deyimiyle; Allah bunu kabul eder mi?...

Neyse, hali perişanlığımız orta yerde.. Ama onu da, görmezlikten geliyoruz.

İşte kadın hakları...

İslam hukukunun tanıdığı bir hak var.. Ki en üstün seviyede verilmiş bir hak..

Annelik vasfı...

Siz bu vasfı, “cinsel” objeyle değiştirirseniz..

İslam’ın kadına tanıdığı “hukuku, hakkı” görmezden gelip, beşerin fikriyatıyla, “kadınları” savunuyorum deyip, “emtia” haline getirirseniz; onu  “dört duvar” arasına sıkıştırır, “paranın pulun” kölesi haline getirirsiniz...

Bu itibarla diyoruz ki:

Allah encamımızı hayreyleye!

Sağlıklı sıhhatli, haram işlemeden, günah işlemeden nice yıllar diyoruz.

En derin sevgi ve saygılarımla…