BU HAL MUHAL YA YENİ HAL YA DA İZMİHLAL!? (IV)

Kimse hakikati gizlemesin!? Ve kimse de pembe tablo çizmesin... Kimse de, bize felaket tellallığı yaptığımızı, söylemesin… Ki görünen köy kılavuz istemez… Toplumun mevcut hal-i pür melali, hiç ama hiç sağlıklı değil... İyi bir hal yaşanmadığı gibi, yarına dair ümit verici bir gidişat da ve de ışık yok… Her şey “kör döğüşe” galebe çalmış misali debelenip duruluyor!

***

İster siyasal, ister ekonomiksel, ister toplumsal, ister aile birliği ve dirliği noktasında!? Yani yaşamın tüm kulvarları ve kademelerinde, vahim bir “cehalet” anlayışı söz konusudur… Fakr-u zaruret hırla... Korkunç bir “kültür emperyalizmiyle” hem insani, hem de ahlaki tüm değerler asimile edilmiş durumda… Merhamet denilen olguyu yitirmiş haldeyiz…

***

Şiddet mi, terör mü, kan ve gözyaşı mı? Yolsuzluk, usulsüzlük, keyfiyet, zorbalık... Rüşvet... Hak ve hukukun ihlali mi? Kurumsal politize olmuşlar mı?.. Siyasetin çıkar odaklı politikası mı?.. İşte, çarşı pazarın, işyerlerinin, hatta evlerin hali, “huzuru, istikrarı, güveni” ve daha nice olumsuzlukları içeren hadiselerin arenası gibi! Cinayet mi, intihar mı, vurup, kırma mı? Hepsi hırla…

***

Tüm bunlar şu hakikati haykırıyor! Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir toplumun, mabetleriyle İslam diyarı olan Türkiye, “nasıl oluyor da, böylesi bir girdabın içerisinde, özünü, temel değerlerini, milli kültür ve medeniyetini unutur hale geldi?” İslam’a ve iman edilen Kur’an-ı Kerime sırtını dönmüş, ilahi olmayan beşerin getirdiği bir sistemin fırtınasına kapılmış gidiyor… Ne yazık ki toplum kendini toparlama adına samimi ve ihlaslı bir iradeden de yoksun…

***

Bakınız hep ifade ediyorum! Bir toplumun en büyük sermayesi, gücü ve yarınlarının teminatı, gençleridir... Yani nesildir... Eğer ki nesli mevcut yıkıcı ve yakıcı ortamdan alı koymazsanız, onu maneviyatla buluşturmazsanız, iman etmiş olduğumuz Kur’an-ı Kerim’le tanıştırmazsanız, ona iman şuurunu ve Peygamber sevgisini aşılatmazsanız, insani, vicdani ve rahmani ahlaki üstünlükle, eğitimini ve öğretimini temin etmezseniz! Bilmiş olmalısınız ki, hem kendinizi, hem geleceğinizi “peşinen kaybetmişsinizdir?”

Ki bugünkü hal-i perişanlığımız da bundandır… Dolayısıyla gençlik elden gitmesin diyoruz. Bu gençliği ilim, irfan, kültür, iman nokta-i nazarında donatmamız gerekir. Yepyeni bir gençliği oluşturmak için örf, âdet, gelenek göreneklerimiz aba ecdadın bin yıllık terbiye ve kültürüne odaklandırmamız gerekir… O büyük ecdatlar, Osman Gaziler, Osmanlının büyük devlet kahramanları, Selahaddin-i Eyyubi’ler ve onlar gibilerin İslam için aktif çalışmalarını, onların zihinlerine aktarmamız gerekir!

***

Nasıl ki Onlar İslam’la vaktini geçirirken, gençliği İslam kültürüyle yetiştirerek dev adımlarla ilerlediler… Viyana kıyılarına kadar at koşturdular… Bizim de aynı rotada ilerlememiz gerekir... Ve bu ilerlemeyi de gençlerimizle yapmamız ancak mümkün… Devletin milletten, milletin de devletten beklediği, böylesi bir sürecin işlem görmesidir…

***

Yani, iman nokta-i nazarında bir araya gelip Kur’an’la tanışmak gerekir… Kur’an’ın ana çizgileri ve dayanak noktaları bilinmelidir ki birliğin ve dirliğin oksijenidir... O oksijen yaşam iksiridir… Yeter artık demeliyiz… Aksi takdirde, badirelerden badirelere sürükleneceğimiz gibi, ekseriyetini kaybettiğimiz gençlerimize, mevcut eldeki gençleri de kaptırmış oluruz…

***

Bakınız, bir örnek hadise vermek istiyorum…

Ki gazete manşetlerine de yansıdı…

Atina’da motosikletle suikast, 6 ölü var.

Bunlar Türk’türler.

Artık uyuşturucu mafyası mı, insan kaçakçısı mı ne ise bilinmiyor.

Televizyonlar “Atina’da uyuşturucu pususu: 6 ölü” diyor.

Bu uyuşturucu çetesi, nasıl oluyor da İslam memleketinde üreme gösterebiliyor?

Böylesine haram işlere neden bulaşılıyor..

İnsanlarımız nasıl oluyor da haramdan zengin olma ümidi içerisine giriyorlar…

Bu vakıa, neslin geldiği aşamayı göstermeye yeter!

***

Vaziyet bu iken... Sormak istiyorum, kendimize çekidüzen vermemiz gerekmiyor mu?

Osmanlı ahlakıyla, İslam ahlakıyla gençliğimizi donatmamız gerekmiyor mu?

Ne zamana kadar bu halle yaşayacağız, bu hal bizi nerelere götürecek?

Toplumsal olarak çok büyük ümitsizlikler içerisindeyiz. Hiçbir şey nazardan kaçmaz.  Herkes görüyor, duyuyor, işitiyor ve yaşıyor.  Memleketin bu haliyle bir yere varacağını zannetmiyoruz.

***

Ülke olarak, insanlar olarak Kur’an ahlakına sarılmadığımız müddetçe, toplumun önemli kesimlerini uyuşturucudan, fuhuştan, kumardan kurtaramayız. Teknoloji olarak bir ilerleme yok, ahlaki olarak bir ilerleme yok, maddi manevi olarak herhangi bir ilerleme elde edemiyoruz. Sonumuzun da nereye varacağını bilemiyoruz?  Kendi kendimizi sorgulamamız gerekmiyor mu?  Devlet büyükleri ne yapıyorlar, ne düşünüyorlar onu bilemiyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.