BU HAL ÜLKEYİ NEREYE GÖTÜRÜYOR?! (II)

Kim ve kimlerin yanıtı ne olur bilmem? Ama benim hayat tecrübem, ilim yönündeki bilgim ve birikimim ve tabi ki ülkenin 1,5 asırlık tarihi seyrine baktığımda, “Bu hal ülkeyi nereye götürüyor” sorusuna verilebilecek yanıt bulamıyorum!

***

Çünkü önümüz tamamıyla kapalı durumda. Ne dersek, nasıl bir yanıt verirsek verelim, yanlış konuşmuş oluruz. Bu soruya aranan cevap; tek kelimeyle koskocaman harflerle “MUAMMA” diyebiliriz... Ötesi yok!

***

Ancak şunu net ifade edebiliriz. Tevhit inancı toplum içinde hâkim olmadığı takdirde, bu hal artık o memleketi mutlak suretle badirelere götürür, çıkmazlara sokar. Huzuru, güveni, istikrarı temin edemez hale gelir! Ki bugün hal-i âlem meydanda…

***

Yüz yıldan beri bu memleket Tevhit inancı dışında yaşamaktadır. Münferiden bireysel olarak inancını muhafaza eden birçok ailenin varlığı tartışılmazdır… Ama toplum olarak, sistem olarak, yönetim olarak İslam’dan fersah fersah uzak olduğumuz gibi “tevhit inancına” vahim şekilde sırt dönmüş durumdayız...  Bu hal de bizi tezbetez amacımıza götüremez.

***

Peki bizi bizden eden ana etken nedir? Neden, “tevhit inancından” uzaklaştık? Elbette ki Kültürümüzden, inancımızdan, kitabımızdan, örf, âdet, gelenek ve göreneklerimizden uzaklaşarak “batı ve batılılaşma anlayışıyla” zehirlenmemizden kaynaklıdır?

***

Peki, çare ne? Bize göre kurtuluş çaremiz, 7’den 70’e kadar yine aba ecdadımızın yolunu tutmamızdır. Avrupa’ya Viyana kıyılarına kadar at koşturan o kahraman ecdat Tevhit inancıyla nasıl yola çıkmışsa, bizim de aynı iman şuuruyla yola çıkmamız gerekir... O tarihimizi, o kültürümüzü, o medeniyetimizi yakalayıp, yeniden yeşertmeliyiz!

***

Eğer ki 1,5 asırdan bu yanadır yaşanan “ıraklaşma” haline devam edersek, tevhit inancından uzaklaşmayı sürdürürsek, dün olduğu gibi bugün de o tarih de bizden kaçar, o kültür de bizden kaçar, o inanç da bizden kaçar. Ki bugün öylesine vahim şekilde uzaklaşıyoruz ki hiçbir değer ölçümüz kalmış değil?

***

Cumhuriyetten sonra kasıtlı olarak, “Cumhursuz” bir Cumhuriyet ikmal edildi… Kültürümüze, inancımıza çok uzak bir kültür “enjekte” edilerek, asimilasyona uğratıldık. Tanıştırıldığımız kültür de maalesef bizi bizden edercesine, geriletti… Irkçılık aşılandı, tefrika sokuldu, cehalet körüklendi, her şeyden evvel dinden uzaklaşma hali yaşatıldı…

***

Eğitimden öğretime, günlük yaşamdan çalışma ortamına, alışverişten ticarete kadar, öylesine bencillik, öylesine çıkarcı, öylesine merhametten ıraklaşan bir yaşam anlayışına, biat edici hale getirildik ki; “rahmani tüm duyguları” körelttik...

***

Şiddet mi, terör mü, kan, gözyaşı, cinayet ve suç potansiyelleri? Her şey hırla... Öyle ki yaşamın A’dan Z’ye kadar olan tüm kulvarları ve dallarında “yasadışı yapılanma” söz konusudur... Cezaevleri tıklım tıklım, suç potansiyeli ve sayısı gittikçe şekillenerek büyüyor…

***

Ve tüm bu kötü gidişata rağmen, halen çözüm noktasında somut bir eylem, hakikatlere odaklı bir siyasi irade, ne yazık ki dün olduğu gibi bugün de ortaya konulmuş değil… Her şey günübirlik terazisinde değerlendiriliyor… Kimin çıkarına nasıl gelirse? Özetle, korkunç, vahim bir “ahlaki çürümüşlük” söz konusu…

***

Yukarıda da aktardım, “bu gidişat bizi nereye vardıracak” bilemem? Ama bunun yanıtını ve seyir dozajında hükmü verebilecek tek makam vardır; o da bu ülkenin ahalisidir... Yani millettir… Diyeceği de gayesi de nettir; “o da Milli ve yerli iradenin” söz sahipliğidir…

***

Bizim biz olmamız lazım.. Artık batı dünyasının keferelerinin kapısını çalmaktan, onlardan medet ummaktan vazgeçmeliyiz… Bizim onların teknolojilerini almamız gerekirken, maalesef teknolojiyi değil onların çürümüş kültürlerini ve medeniyet anlayışlarını aldık… O köhnemiş, tek dişi kalmış, ahlaki yozlaşmanın enva-i şeklini barındıran “yaşam kültürlerine” heves etmiş durumdayız! Ve buna da çağdaşlık denilen “zilletin” adını veriyoruz!

***

Batılılaşma adına, ecdadımızı kaybetmişiz, tarihimizi, kültürümüzü, medeniyetimizi kaybetmişiz. Bir gecede “harf devrimi” adı altında bu millet cahilleştirildi. O gün milletin yüzde 90’ı okumayı ve yazmayı biliyordu.. Ama harf devrimiyle bir anda toplumun yüzde 99’u okuyamaz duruma getirildi.

***

Kur’an harfleri yasaklandı... Gaye, bin yıllık tarih, bin yıllık kültür, bin yıllık medeniyet ve İslam inancı erozyona uğrasın... Millet tümüyle cahilleşsin... Ve ne hazindir ki buna da “çağdaşlık ve kurtarıcılık” adı verildi… Sormak lazım kahramanlık mıdır? Yoksa toplumu kasıtlı olarak cehalete sürüklemek midir?

***

Bize göre yapılanlar rastgele yapılmış değildir? Tamamen, batı dünyasının oyunuydu ve onu da başardılar... Sormak istiyorum; bin senelik alfabemiz nerede? Biri bana izah etsin, neden alfabe değişikliğine gidildi, neden “bin yıllık, kültür, medeniyet ve tarih” yok hükmüne sokuldu?

***

Dile kolay… Avrupa Viyana kıyılarına kadar at koşturan o ecdadın harfleriyle, kültürüyle yaşamamız gerekirken, bir gecede milleti cahilleştiren yeni harflerle tanıştırmak, kimin nam-ı hesabına yapıldı?  İşte buna şeffaf bir şekilde yanıt verilmesi gerekir… Yanıt verilmediği içindir ki diyoruz “bu hal ülkeyi nereye götüreceği, meçhulümüzdür?”

Allah encamımızı hayreyleye.

En derin saygı ve sevgilerimle…