BU HAL ÜLKEYİ NEREYE GÖTÜRÜYOR?! (VI)

Gerçek şu ki, ülke ve millet olarak sağlıklı bir yol aldığımız söylenemez!.? Kaldı ki, diyen de yok.. Ama velakin, ülkenin idaresini elinde tutan siyasi irade başta olmak üzere, diğer idari makamlar da, hal-i duruma samimi ve güven tesis edici, bir yanıt vermiş değil.. Ümit de vermiyorlar..

***

Hafta başından itibaren sizinle hasb-i hal ettiğimiz “Bu hal ülkeyi nereye götürüyor” başlığı altındaki sohbet sorusuna, yanıt alabilmiş değiliz.. Son 1.5 asırlık zaman dilimini sorgularsak da, hal-i hazırda muhatap milli iradeyi temsil eden, TBMM’dir… Yasama, Yürütme ve Yargı mekanizmasını elinde bulunduran, irade kadar Anayasamız da muhataptır..

***

Ama velakin, gelen-giden iktidarlar, CHP’nin yüz yıllık nüfuz edici anlayışının yarattığı “girdaptan” ne ülkeyi, ne de milleti ve ne de mevcut coğrafyayı, yekün şekilde kurtarabilmiş değildir.. Kaldı ki, ümit beslenen ve her seçim vaadinde beklentileri gündemleştirerek, oy isteyen muhafazakar siyasi partiler ile liderleri de, “gelen gideni” aratır misali, CHP’nin “tekçi, vesayetçi, jakoben” anlayışına zerre-i miskal dokunamamıştır…

***

Nitekim bu dokunamayış, öze, bin yıllık tarihe, inanca, medeniyete meyil edilemeyişinden dolayıdır ki, kimse “Bu hal, ülkeyi nereye götürüyor?” sorusuna yanıt vermiyor.. İmtina ediyor.. Hatta, toplumsal siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yozlaşmaya odaklı “çözüm bulma” adına, tartışmaya dair irade ortaya koymuyor.. Böyle gelmiş böyle gidecek misali!…

***

Önceki yazılarımda ifade ettiğim gibi, bu soruya yanıt yine bizden gelecektir.. Ki okurlar da, aynı minvalde fikri beyanlarıyla, yaşananlara ilişkin dokunuyorlar.. Öncelikle gelecek açısından, ümitvar olmalıyız.. Ümitsizlik, iman etmiş hiç kimseye yakışmadığı gibi, İslam dinine intisap etmişlere kabul görülmezdir.. Ümitsizlik, bize göre bir toplumu badirelere sürükleyen en zararlı unsurdur.

***

Bu itibarla biz inanan bir toplum olarak, ümitsiz yaşamak istemiyoruz. Zira Üstad Bediüzzaman Hazretlerinden dünkü yazımızda da örnek getirmiştik.

“Yakînim var ki, istikbal semâvâtı, zemin-i Asya

Bâhem olur teslim yed-i beyzâ-yı İslâma.

Zira yemin-i yümn-ü imandır,

Verir emn ü eman ile enâma.”

***

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, yüz elli sene evvel bu tespitlerini gerçekleştirmiştir. O büyük İslam allamesi ne yaptı ki, Türkiye’yi yöneten çapulcu zihniyet, onun gibi alimleri, ulemaları, meşaikleri, dindarları hep sakıncalı görmüştür ve göstermiştir.  Aslında en büyük sakıncalı onların zihniyetleridir. Ve nitekim “Zaman gösterdi ki cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değildir…”

***

Elbette ki böylesine yamuk anlayışlar İslam dünyasını ve Türkiye’yi yıllardan beri kötü zihniyetleriyle beraber aldatmıştır, kandırmıştır.. Ve kendilerine de “kurtarıcılık” zırhını yükleyip, dokunulmaz olmuşlardır… Ama hiçbir şey yok.  Memleketin, her tarafı tam takır. Hep yalan dolan, aldatmalar.  Ötesi yok..

***

Batıla ve batıya biat eden anlayışın uygulayıcıları için, en sakıncalı kesim “İslam âlimleri” görülmüş ve böyle lanse edilmiştir… Çünkü, kendi sakıncalı zihniyetlerini saklamak için pırıl pırıl anlayışlara sahip İslam ulemalarını sakıncalı olarak göstermeye çalışmışlardır…

***

İşte Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri.. İşte Şeyh Sait.. İşte İskilipli Atıf Hoca.? Ve daha sayabileceğimiz nice, alim ve ulemalar var… Fikirlerinden, inançlarından, yaşam ve kültürlerinden dolayı kimi sürgünlere, kimi idama, kimi de zindanlara mahkum edilmişlerdir..

***

Dün de, bugün de, ömrüm vefa ettiği sürece buradan dile getireceğim!.. Onları sakıncalı gösteren, üzerinden yüz yıl geçmesine rağmen halen bir özür dahi beyan etmeyip, iade-i itibarları vermeyen anlayışı savunan her kim olursa olsun, diyorum ki mutlaka ve mutlaka dış ülkelere piyonluk yapanlardır.. Birer lavrenslerdir..

***

Bunlar, bağlı bulunduğu hatta kölelik vazifesini yaptığı batı dünyasının dinsizliğine çok ucuz kendilerini kaptırmışlardır, ya da satılmışlardır… Bu itibarla diyoruz ki; memleket, ülkemiz, artık siyasi palavralara inanmıyor, güvenmiyor, kanmıyor. Zira kuzu postu giyen kurtlara da artık inanmıyor. Kendini muhafazakâr gösteren siyaset, bu memlekete hiçbir şey vermemiştir, vereceği de görünmüyor.

***

Dolayısıyla toplum diyor ki; “Artık yeter! Bu siyasi makyajlara biz inanmıyoruz. Bu makyajları atın, gerçek yüzünüzü bize gösterin, biz sizi tanıyalım, ona göre davranalım.. Toplumu kandırıp, muhafazakârlık adı altında iktidara geliyorsunuz, ama CHP’nin izinden de zerre kadar ayrılmıyorsunuz. Bir yenilik getirmiyorsunuz. Ancak çok başarılı bir şekilde ceplerinizi dolduruyorsunuz… Profesyonelce, ustaca ceplerini dolduran anlayışa sahip insanları bünyenizde barındırıyorsunuz…”

***

İşte bu yüzden, halk siyasete artık sırtını çevirip, güvenmiyor… Bu itibarla halk diyor ki “Gerçek manada milli ve yerli bir siyaset ortaya konulsun, milletin ruhunu taşıyan bir siyaset olsun.”

E bunu da kimse yakalayamıyor, bulamıyor.  Allah encamımızı hayreylesin.

En derin saygı ve sevgilerimle.