BÜYÜK ANKARA MİTİNGİ!

Yazıyı kaleme aldığım esnada, televizyon ekranında AK Parti’nin “Büyük Ankara Mitingi” vardı..  Canlı olarak izledim.. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hitap ediyor.. Meydanda, insan seli oluşmuş… 7’den 70’ine herkes orada.. Çok büyük bir kalabalık.. Sanki, Ankara başta olmak üzere, ülke meydana akın etmiş gibi!…Gerçekten, maşallah…!

***

Sayın Erdoğan, gerçek bir devlet adamı olmakla beraber bir dünya lideri!… Bu misyonla, hitabı büyük ve değerli, anlamlı, ikna edici.. Onun içindir ki hitap ettiği bu millette onu yalnız bırakmıyor.. Sürekli yanında ve onunla birlikte yürüyor.. Ki ilk olarak yürüyüşe geçtikleri tarih 20 yıl önceydi.. 2003 yılında AK Parti kuruldu ve ilk seçimi kazandı, kitle partisi oldu..

***

İkna edici, samimi ve ihlaslı duruşuyla, verdiği sözü de yerine getiren lider olma vasfıyla Erdoğan, miting alanlarında, konuşma kürsülerinde, halkın huzuruna çıktığında; “büyük ümitler” oluşturmaktadır.. Yani milleti yarınlar için, sorunların çözümü noktasında ümitlendirmektedir…Ama ne var ki, “sistem ve onun işleyiş çarkı” bir çok meselede geçit vermiyor.. Dar alan oluşturuyor..

***

Yasakçı ve kısıtlayıcı anlayışın hükümran olduğu alanda “Siyaset yapmak” apayrı bir mahirlik ister.. Çünkü, çok zor.. Denir ya her yiğidin harcı değil, o çarkın içerisinde “milli ve yerli” olabilme adına, siyaset üretebilmek!…  Zira okuduklarını ve inandıklarını muhafazakar dindar bir kişi olarak tam manasıyla dile getiremediğinden dolayı da; kimi zaman ümitsizliğe sürüklenmiyor da değil!..

***

Erdoğan 2003’te AK Parti bayrağını dalgalandırmak üzere yola çıkarken halka verdikleri sözler  vardı..  Ekseriyetini yerine getirdi ama manevi yönde, hala eksiklikler var..  20 sene sonra hala da bir çokları  dile getiriliyor, çözüm vaatleri olarak sunuluyor.. Kaldı ki, muhalefete karşı aynı tempoyla karşı karşıyadır.

***

Anamuhalefet partisinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bölücülüğü kokuşturan sözlerine de ne yazık ki, tam manasıyla gereken cevabın verilmemesi düşündürücüdür.? Ki, toplum endişe duyuyor. Adam bas bas bağırıyor, “Ben Aleviyim” diye.. Bu kelime doğrudan doğruya toplumun arasına bir bölücülük nifağı sokma hevesinden ötedir.

***

Tehlikeli bir tutum.? Halk deyimiyle ateşi körüklemektedir, “toplumda mezhep ve inanç” çatışması yaratmak.. İnancım odur ki, Siyasette mevcut sistemin gördüğü lüzum üzerine mezhepçilik veyahut Sünnilik, Alevilik sözlerinin dile getirilmesinin yasak olması lazım.. Zira, işlemde olan sistemde din mefhumu yoktur..

***

Soruyorlar: “Din mefhumu varsa o zaman laikliğe dayalı Kemalist anlayış dini değerlere neden yer vermiyor.. Kaldı ki, sistemin dini değerlerle yola çıkması bize göre çok büyük tehlike arz etmektedir. Esas en büyük tehlike de yapılan siyasetin dini tozlu raflara kaldırma halidir. Hal böyle iken, hangi mezhepten bahsedebiliyorsunuz sayın Kılıçdaroğlu??

***

Erdoğan çıksa “dini bir mefhumdan bahsetse” siz ve avaneniz kızıl kıyamet kopartıyorsunuz…Hemen topa tutuyorsunuz .. “Dini istismar ediyor” diyorsunuz..  Sormak lazım, “ben aleviyim” demek dini istismar etmek değil mi?

Bas bas bağırıyorsun, “Aleviyim” diye.. Türk siyasetinde Aleviliğin ve Sünniliğin yeri olmamasına rağmen, sen dile getiriyorsun milletin zihnini bulandırıyorsun. Eğer Aleviliğinde samimiysen, bilmen lazım ki “Alevilik” kelimesi Hz. Ali’ye intisap demektir. Hz. Ali’nin yolunda gitmek demektir.

***

Ama heyhat, siz o yolda mısınız!?.. Bu lafı söyledikten sonra oturup kadeh tokuşturman seni çelişkiye sokuyor.. Ya bunu söyleme, ya da söyledikten sonra akşam kadeh tokuşturma..

***

Bilmen gereken; “aleviyim” dediğiniz andan itibaren, sizin Hz. Ali’ye intisap etmeniz gerekiyor… Her şeyden evvel Hz. Ali’nin yaşamını yaşamak zorundasınız… Hz. Ali’yi yaşayamıyorsan o zaman “Ben Aleviyim” demeyeceksin?!.. Yaptığın, dini istismardır.. Gerçekdışı, kendini millete kandırmacalarla ortaya koymak siyasi bir lidere hiç yakışmaz…

***

Her şeyden evvel, Aleviliği, Sünniliği oraya bırak da dosdoğru bir müslüman olarak oraya çık.. Alnın secdeye değsin.. Abdest suyu alnına değsin.. “La ilahe illallah" de ki bunu yaparsan, belki biraz inandırıcı olabilirsin?… Ama nerde…. Daha kıblenin ne tarafta olduğunu bile bilmiyorsun… Müslümanların çoğu endişeyle size bakıyor.

***

AK Parti’den söz edersek,  bize göre 2003’ün AK Parti anlayışını taşıyamıyor. Taşımış olsaydı, Bahçeli ile işbirliği içine girmeyeceklerdi. Çünkü bu muhafazakar parti olarak yola çıktı?.. Din, iman, Müslümanlık, Erbakan’ın devamı olarak millete kendini lanse etti… Bu şekilde Erdoğan da çok değerli bir İslam teşkilatından geldiğinden, islamın ana kuralları olan inanç ve islama dayalı bir ameli Salih ile yola çıkmasına millet güvenerek oy verdi.

***

Ne var ki, uzun soluklu iktidar olmak AK Parti’de zehirleme yaptı.. Zira, Erdoğan nerdeyse beraber yola çıktığı arkadaşlarını dışladı, tekmeledi, her birisi bir tarafa dağıldı, etrafında kimse kalmadı. Ancak mecbur kaldı, Bahçeli’ye yönlendi. Bahçeli’den çok büyük ümit bekliyor. Oysa ki o Bahçeli değil miydi ki üçlü koalisyon içinde 1999’da faili meçhullerin ayyuka çıkması döneminde birçok insanlar domuz bağıyla bağlanıyordu ve infaz ediliyordu.

***

Bahçeli anlayışının Türkiye’de yeri olmadığı için nihayet halk Erdoğan’a, Ak Parti’ye sığınmak zorunda kaldı. Erdoğan onlar için kurtarıcı oldu. Bu şekilde 2003’ten bu yana Erdoğan’a gönül rahatlığıyla oy veriliyordu. Ne oldu da Erdoğan etrafını dağıtarak beraber yola çıktığı yakın arkadaşlarını dışlayarak uzaklaştırdı ve Bahçeli’ye yanaştı.. Mehmet Ağar’a yanaştı.. Bu yanaşmalar  insana biraz tuhaf geliyor…

Hiç de çare yok, bu seçimde halkın Erdoğan’dan başka seçeneği yok…. Onun için Erdoğan’a oy vermek zorunda kalıyor millet.. İnşallah ümitvarız ki Erdoğan da insanlarımızın siyasi ümitvarı olarak yola çıkmıştır. Tüm bunlara rağmen Erdoğan’dan ve AK Parti’den şaşmamak gerekiyor.

En derin saygı ve sevgilerimle…