DÜN HİCRİ YILBAŞIYDI!?

1445’inci yılın sene-i devriyesine girmiş bulunuyoruz! Ki yeni yıldan bir gün de aldık... Hicri yılbaşımız tüm İslam âlemine hayırlara vesile kılsın… Siz sevgili okurların da yeni yılı mübarek olsun... Hicri Yılbaşının yani Muharrem ayının ilk günü olması münasebetiyle, Kâbe’nin örtüsü de değiştirildi.

***

Elbette ki Kâbe’nin örtüsünün değişmesi çok önemlidir. Bir yeniliktir… Kâbe’nin terû taze görüntüsünü Müslümanlara göstermek bir şenliktir, bir ümittir. Tabi o örtüye manevi değer biçen, İslam’ın o Kâbe’nin üzerine indirilen Kur’an-ı Kerim’in hükümleridir… İşte o hükümlerin, İslam dünyasının içerisinde varlığı her şeyin üstünde gelir…

***

Eğer ki o hükümler, ilahi kelam bir bütünlük içerisinde İslam dünyası içerisinde bulunmuyorsa ve onu yaşayan bir ümmet yok ise söylenecek söz “yazıklar olsun” demekten öteye gitmez... Çünkü her şey yapmacık, şekilcilikten, aldatmacadan ibaret olur... Kaldı ki böylesi anlayışı benimseyen, batıla ve batıya endeksli yasa ve mevzuatlarla Müslüman topluluklar yönetilemez!

***

Ne hazindir ki İslam dünyasındaki toplumlarda Kur’an-ı Kerim'in hükümlerine bugün yok sayılacak kadar riayet ediliyor… Uygulanırlığı yok.. Uygulayan siyasi iradeler ve yönetimler de maalesef yok.. Öylesine asimile, öylesine devşirme, öylesine inanç noktasında zayıflamışlar ki, batıla ve batıya biat edici hale gelmişler…

***

Onun içindir ki yer küresindeki İslam ülkeleri “sulhu, barışı, kardeşliği, birliği, güveni ve istikrarı” temin edemiyor... Sürekli kan kaybediyor, değerleri erozyona uğruyor... İşte Ortadoğu’nun hal-i pür melali... Haçlı ve Siyonistlerin “emir komutası” altında, İslam ülkeleri ve Müslümanlar birbirine kırdırılıyor... Ölen de Allahû Ekber diyor, öldüren de Allahû Ekber diyor…

***

Tabi bu “Allahû Ekber” deyişleri de yine aldatmacadan ibaret! Çünkü her şey fiziksel görüntüyü içeriyor... Günlerdir dile getiriyorum, Türkiye dâhil olmak üzere İslam Dünyası aba ecdadının ruhuyla, bıraktığı mirasla ve tabi ki Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini kendine güç, kudretli ve nizamname olarak görüp, şahlanması gerekir…

***

Bunun yolu da, Kur’an’la bütünleşmekten geçiyor.. İslam dünyasının, Kur’an’ın tüm hükümlerini toplumlarına öğretmeleri lazım. Ki o toplumlar yaşamlarını da amel defterlerini de, İslam’ın nuruyla  doldurmaları lazım.. Kur’an gerçeğine A’dan Z’ye kadar, Fatiha’nın 1. Ayetinden tutun da Nas suresinin son cümlesine kadar İslam dünyasının kulak vermesi gerekir…

***

İşte o zaman İslam’ın mabedi olurlar ve Allah’ın emirlerini yerine getirmiş olurlar... Hz. Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak inen Kur’an-ı Kerim’de tek bir harf dahi “hilafı” içermez. Hakikatler vaki iken neden, hilenin, desisenin, aldatmanın, kandırmacanın peşine düşülüyor..

***

Kaldı ki Kur’an’ın tüm hükümleri beşere hitap ediyor… Yani İnsana sesleniyor..  Ne diyor iman meşalesi olan Kur’an-ı Kerim..

“Rabbenâ lâ tu-â?iznâ in nesînâ ev a?ta/nâ”

“Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!”

Bu ayetten anlaşılıyor ki Kur’an hükümlerinin uygulanması İslam camiası için “hava, su ve ekmek” kadar önemli,  olmazsa olmazdır.  Kur’an hükümleri bunu istiyor.

***

Kur’an okumakla sevap kazanılır... Ki Kur’an nerede okunursa okunsun, hiç kuşkusuz ki oraya Rahmet nazil olur. Kur’an’ın kelimelerini, orijinal metnini okuyan ümmet her daim sevap kazanır... Bu sevapta ana koşul da, samimi, ihlaslı ve elbette ki Kur’an’ın tüm hükümlerine riayet etmek gerekir…

***

Nitekim bu hükümler uygulandığı zaman o topluma hem sevap gelir, hem de Allah’ın emirleri yerine getirilmiş olunur?  Onun için toplumun yekvücut olarak 7’den 70’e kadar Kur’an-ı Kerim’in metinlerini gençlere, gençlerin zihinlerine enjekte etmesi lazım…

***

Kur’an’ı çok güzel okumak, okutmak, Kur’an’ı öğrenmek ve öğretmek, Kur’an kültürünü topluma yaymak, İslam dünyasının, yönetimlerinin temel görevleri olması lazım… Ve her Müslümanın birey olarak da, sorumluluğunu içeriyor…

***

Aksi takdirde, hal-i durum olan perişanlığımız daha bir perişanlık içerir... Kandırmacalarla, aldatmacalarla, “Ben Kur’an’a bağlıyım” demekle, gerçek uygulama olmadığı zaman yaşamın tüm katmanları laf-ı güzaftan ibaret olur.. Hiç bir anlam teşkil etmez…

En derin saygı ve sevgilerimle.