DÜNYA EMPERYALİZMİNİN HÂKİMİYETİ(!)?

Sevgili okurlar…

Haftanın altı günü yazıyoruz, konuşuyoruz… Ki çeyrek asrı aştık, yarım asra da merdiven dayamış bulunuyoruz... Dile kolay, 33 yıla girdik... Buradan düşüncelerimizi paylaşıyoruz, ama sizlerin pozitif ve negatif yöndeki desteklerinizin ışığında?! Bizim üstlendiğimiz misyon, manevi bir cihattır… İşte o cihadı yerine getirme adına, Allah nasip ederse sizlerle daha çok sohbetlerimiz olacak…

***

Bakınız, günlerdir Siyonist İsrail’in Filistin halkına karşı giriştiği saldırıları konuşuyoruz... Kadın, çocuk, bebek, sivil demeden katlediliyor… Şu ana kadar 5 bini aşkın insan öldürüldü… Vahim ve korkunç bir “soykırım” yaşanıyor, tüm dünyanın gözü önünde... Ve bunu yapan İsrail ise de arkasında dünya emperyalizmi var… İşte Yahudi dünyası, işte Hristiyan dünyasının devlet yönetimleri; elbirliği içerisinde, İsrail’e bel çıkıyorlar, Filistin halkına yönelik soykırımı da meşru görüyorlar…

***

Ne var ki İslam dünyası ve Müslümanların ekseriyeti olup biteni, “dar bir çerçevede” görüp, değerlendiriyor. Meseleyi, İsrail ile Filistin arasındaki “toprak anlaşmazlığına” indiriyorlar... Hiç de öyle değil... Bakınız günlerdir bu minvalde buradan sizlerle sohbet edip, görüşlerimi aktarıyorum… Ve diyorum ki dava şunun, bunun, ırkın, dilin, coğrafyanın değildir. Dava bir bütünlük içerisinde; “Hilal ile Haçlı” çatışmasıdır…

***

Dava; Hz. Muhammed (S.A.V)’in getirmiş olduğu yüce İslam dininin davasıdır... Kur’an-ı Kerim’in ve Tevhidin davasıdır… Yer küresinde vaki mi bir İslam ülkesinin herhangi Yahudi veya Hristiyan ülkesine karşı savaştığı, ya da zulüm yaptığı! Yok… Var olan Siyonizm’in, var olan dünya emperyalizminin, var olan sömürgeci devletlerin İslam ülkelerine karşı giriştikleri “zulümdür, insanlık dışı muamelelerdir?”..

***

Hal bu iken ne oluyor da İslam dünyası hakikatlere üç maymunu oynuyor! Bugün insanlık çığlık atıyor, bugün Müslümanlar feryat figan ediyor, bugün akan kan Müslümanın kanı! Ama İslam devletleri “deve kuşu misali kafasını kuma gömmüş, gövdesi dışarıda?” Gaflet ve dalalet içerisinde adeta sıranın ne zaman kendisine geleceğini bekleyen kurbanlar gibi? Üstadın ifadesiyle; “Beş yüz senedir yattığınız yeterArtık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahrâ-yı vahşette yatmakla gaflet sizi yağma edecektir.”

***

Gün uyanma günüdür.. Gün sahabelerin ruhunu taşıma günüdür.. Gün lafta değil, sözde değil, mana âleminde de olsa, madde âleminde de olsa Kur’an şiarıyla yekvücut olmalıyız... 1400 seneden beri aramızda bu kutsal, bu yüce kitap, Allah’ın kelamı, Hz. Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak gelmiş ilahi manzume var iken ne oluyor da sırt dönüyoruz...

***

Yok atık! Bizim, Hazreti Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine gelen ilahi vahyin gerçeğini yeniden yer küresine hâkim kılmamız gerekir ve bunu kucaklamamız lazım… Nurlu meşaleyi dünyanın her tarafına yayarak, karanlıkları aydınlık etmeliyiz... 1400 seneden beri İslam dünyası bunu kucaklayarak bu zamana getirmiştir… Ve bunu ümmet olarak yapa geldik…

***

Ne oluyor da bugün İslam davasını, bir avuç Yahudi’ye karşı şu coğrafyaya, şu ırka, şuna buna havale ediyoruz? Kendimizi Allah huzurunda, insanlık dünyasında küçük düşürüyoruz ve kendimizi ayıplamamız lazım. Dava; Kur’an davasıdır, tevhit davasıdır. Bu itibarla kelime-i tevhidi yüceliklerde tutmalıyız…

Biz de o yüce dine mensup olduğumuz için, her şeyden önce bu davayı ön plana almamız lazım, ağzımızdan dökülen her cümle, buraya aktardığımız her kelime, ulvi diğer içermelidir?..

***

Kur’an diyor ki;

“Vecâhidû bi-emvâlikum veenfusikum fî sebîli(A)llâh(i)”

Allah yolunda malınızla ve canınızla cihad edin.

Yalnızca mal yetmiyor, bir de can fedakârlığı olması lazım bu dava uğrunda.

Yahudi meydan okuyor, Müslümanların kanını dökmekten zevk alıyor…

İşte buna, meydan vermemek lazım…

Bunun için de biz de yüce kitabımız Kur’an ne diyorsa onu ön plana almamız lazım…

Ona göre, uyanık olmamız gerekir…

***

“Banane” deyip işin içinden çıkmakla bir yere varılamaz.

Bir avuç olan Yahudi’yi çok avuçlu hale getirmeye hakkımız yoktur...

İslamiyet’i de küçük düşürmeye hiç hakkımız yoktur.

Mademki Müslüman’ız o zaman Yahudi’yle mücadele etmemiz gerekiyor.

Bekleyip seyretmek ne Müslümanlara yakışır, ne de İslam ruhu izin verir...

***

Kur’an maddi ve manevi cihadı istiyor. İlme dayalı cihad, bilgiye dayalı cihad, Kur’an hükümlerine dayalı cihad diyor… Ki gerekirse elle ve silahla cihad yapılmasını da emrediyor… Eğer ki karşındaki düşman silahlıysa ki silahlı, o zaman senin de silahla mücadele etmen lazım… Sen top oynuyormuş gibi elini kolunu sallayarak gidemezsin. Düşmanın şekli ne ise senin de Müslüman olarak kendini ona göre, donatman gerekir.

***

Enfâl suresi 60. Ayette şöyle buyuruyor. Ki ayetin muhtevası çok önemli ve ders vericidir... Nisa suresinin 65. Ayeti de keza aynı minvalde büyük önem arz ediyor.

***

Enfâl suresi 60. Ayet;

“Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz.”

***

Nisâ suresi 65. Ayet;

“Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.”

***

İşte Kur’an biz Müslümanlara böyle sesleniyor...

Lakin bugün tersi istikametteyiz…

Çünkü Kur’an’ın yürüdüğü ve gösterdiği yol belli ve açık... Ama gel gör ki İslam dünyası çok ama çok farklı merhalelerde yürüyor... İslam dünyası ile Kur’an fersah fersah birbirinden uzaklaşmış durumda!  Kendimizi sorgulamalıyız. Biz ne yapıyoruz ve başımıza gelenler nedir?

***

O yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V) der ki;

“Benim heybetim bir ay uzaklıktaki düşmanın kalbinde yaşamaktadır.”

Peygamber Efendimizin bu beyanıyla, eğer ki bir ay uzak mesafedeki düşman onun korkusuyla yaşıyorsa, bugün ne oluyor da düşman yanı başımızda bizden korkmuyor... Demek ki; Peygamberin yolunda değiliz... İslamiyet’in gerçek manada hükmünü, heybetini ve cihadını yaşamıyoruz... Ve de taşıyamıyoruz.

***

Onun için bugün bir avuç Yahudi diyerek davadan kaçıyoruz… E tabi bir avuç Yahudi bugün bize meydan okuyor, peki biz ne yapıyoruz?

Hz. Muhammed (S.A.V)’in cihadı, direkt olarak kimsenin malında, mülkünde, coğrafyasında gözü yoktu. Ama İslam’a karşı yapılan saldırıları da içlerine sindiremiyorlardı ve karşılık veriyorlardı. Bugün İslam dünyası bunu yapmıyor. Bunun aksine “vay efendim Yahudi böyle yaptı, gavur böyle güçlendi” deyip duruyor ve onlara gıpta ediyor… Kendimize gıpta etmemiz gerekirken, onları üstün kılıyoruz!

***

İşte bu hal-i durumun zilletliğiyle büyük bir perişanlığın, küçük düşmenin cenderesinde debelenip duruyoruz… Kendi kendimize devekuşu misali başımızı kuma gömüp gövdemiz dışarıda avcıya peşinen teslim olmuş haldeyiz... Hâlbuki İslam dünyası dimdik ayakta ve saldırılara karşı kelime-i şahadeti yücelerde tutmak ve İslam davasını yeryüzünde yayması gerekir... Yaptığımız tek şey, ucuzdan ucuza “Müslüman’ız” deyip durmaktır!

***

Velhasıl kelam…

Enfâl suresinin 60. Ayetinde belirtildiği gibi, düşman kendini neyle donatmışsa, hangi pozisyonda bulunuyorsa, yaptığı, ettiği neyi içeriyorsa, senin de bir Müslüman olarak, aynı şekilde karşı koyma adına, kendini donatman gerekir... Her daim hazırlıklı olman lazım… Halk deyimidir… Denilir ki, “su uyur, düşman uyumaz…” Öyle ise bizim hiç ama hiç uyumamamız gerekir…

***

İslam’ın geleceği için var gücümüzle uyanık olmalıyız! Çalışmalıyız... Okumalıyız... Teknolojiye sahip olmalıyız… Yani “ben nafile oruç tuttum, ben bilmem akşamdan sabaha kadar namaz kıldım” demekle cihat olunmuyor... Sende hem maddi hem de manevi cihad ruhu olmalıdır... Kaldı ki Kur’an sana her şeyden evvel teheccüd namazını değil, cihadı emrediyor.

***

Diyor ki;

“Malınla ve canınla cihad eyle.”

Beş vakit namazını kıl,  İslam’ın gereken farzlarını yerine getir, sonra da cihadı zirvede tut.

Bu cihad harp cihadıyla da olur, ilim cihadıyla da olur, mal cihadıyla da olur.

O dava için Hz. Osman gibi olmamız lazım. Bir çırpıda bin devesini savaş ordusuna bağışlayan o büyük insan, bin tane daha harcıyor ve veriyor.

Peki, biz ne yapıyoruz?

Cihad ruhunu taşıyor muyuz?

O ruh bizde var mı?

Yok.

Sadece şahsi rant, şahsi çıkar uğruna yaşamın derbederi olmuş gidiyoruz…

En derin saygı ve sevgilerimle.