DÜZEN OLARAK GÖSTERİLEN MEVCUT DÜZEN, DÜZENSİZLİKTİR!?

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten diyorlar ya; “Görünen köy kılavuz istemez.”

Yüz elli yıldan beri Türkiye insanının da başına getirilen böylesine düzensizlikler, nereye kadar ve ne zamana kadar devam edecektir?

Onu bir türlü öğrenemedik, tespit edilemedi.

Oysaki böylesine bir düzensizlik, ülkeyi ve inanan insanları ümitsizliğe doğru götürür, güvensizliğe doğru götürür.

O yüzden diyoruz ki; milletin inancı, örf âdetleri, gelenek ve görenekleri hangi yöndeyse devleti yöneten siyasetin de o paralelde hareket etmesi lazım.

Yoksa milletle ters düşmek siyaset değil, bilakis gaflet ve dalalettir. Milleti kandırmacalarla yanlış yollara sürüklemektir.

Onun için denenmiş mevcut düzen, yüz seneden beri orta yerdedir. Bu orta yerdeki sistem, bu düzen, ülkeyi bir yere götürememiştir ve götüreceğe de benzemiyor.

Şu parti, bu parti, bilmem şu siyaset, bu siyaset, bunlar bize göre bir sonuç getirmez. Milleti aldatmaktan başka herhangi bir işlem de görünmüyor.

Bu nedenle diyoruz ki; yüz yıldan beri bu memleket yanlış politikalarla, aldatmaca yöntemlerle bir mesafe alamamıştır ve bundan sonra da alacağa benzemiyor. Çünkü hep aynı minval, aynı tarz, aynı hikâye.

Yani “Eski tas, eski hamam.”

Çağdaş bir medeniyete ulaşabilmek için bütün dünya, herkes kendine göre, kendi milli gerçeklerine göre kendini toparlamıştır ve çağdaş medeniyetin gerçeklerine ulaşmıştır. Ama Türkiye hala da laikçilik teraneleriyle, Kemalizm teraneleriyle vs. vs. memlekete bir şey kazandıramamıştır. Herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir.

Oysaki millet, bu haliyle böyle bir beklenti içerisindedir. O da milli bir ruh, yeni bir ruhtur. Bu ruh da Selçukluların, Osmanlıların ve Eyyubilerin taşıdığı ruhtur. Bugüne kadar yanlışlıklarla ruhsuz kalan bir millete yeniden ruh kazandırılmalıdır.

Bu itibarla diyoruz ki bu millet yeniden milli ruhuna sahip çıkıyor. Çıkmalıdır da. Şunun bunun sistemleriyle bir yere varamaz. Zigzag çizmekle bir şey elde edilemez, ne pahasına mal olursa olsun yeni bir ruh, yeni bir iman, yeni bir inanç, yeni bir azim gerekiyor.

Bunların yolu da Osmanlının, Selçuklunun medeniyetlerinden geçiyor.

O ruh olmadığı müddetçe, bu Kemalizm’dir, bu laikliktir, bu çağdaşlıktır vs. her ne ise boşuna kürek sallamaktır, havanda su dövmeye benzer.

Onun için ne yapıp yapıp yeni bir milli ruh, yeni bir inanç, yeni bir Osmanlı tarzı veyahut Selçuklu tarzı gerekiyor.

Bu olmazsa, ülke bir türlü mesafe alamıyor, ilerleyemiyor. O şekilde olursa, yeni çağdaş medeniyeti yakalamış oluruz. Aksi takdirde yanlış yollarda yürümek boşunadır ve nedamet getirir.

Sonuç itibariyle diyoruz ki; Türkiye’nin yüz yıldan beri çağdaşlık adı altında bir arpa boyu kadar ilerlemesi yok. Ne teknolojisi var ne sosyal adaleti var ne toplumsal bir barış var. Hiçbir şey yok. Ancak eski teranelerle, bazı kalıplaşmış kelimelerle, kavramlarla yetiniliyor. Bu da yetmiyor. Memleketi kandırma cihetine gidiliyor.

Bize göre tüm bunlar çok büyük yanlışlar silsilesidir. Türkiye’nin yeni medeniyetini tazeletmek için, yeniletmek için Osmanlı’ya sarılmak lazım, o medeniyete sarılmak lazım, millete yeni bir ruh kazandırmak lazım. Bu olmazsa memleket bir yere varamaz.

“Görünen köy kılavuz istemez” diyorlar ya biz de bunu söylüyoruz.

Yani yüz yıldan beri laiklikle, Kemalizm’le, Atatürkçülükle vs. vs. bunun dışında yeni bir medeniyet, yeni bir sosyal hizmet görünmüyor. Görünmediği için millet beklentilerini yakalayamayınca ümitsizleşiyor. Ümitsizliğinde de haklıdır.

Nereye başvuracağını da bilmezlik içerisinde yuvarlanıp gidiyor memleket.

Allah encamımızı hayreylesin.

En derin saygı ve sevgilerimle.