HAK VE HAKKANİYET TAKARRÜR EDİNCEYE KADAR?!

Evet, sevgili okurlar.

Yıllardan beri bu köşede sizinle yapmış olduğumuz sohbetler, elbette ki müspet iyi düşünen insanları, namuslu insan kitlelerini sevindiriyor..

Sohbetleri hoş buluyorlar...

Konu ettiğimiz mevzularda, bizleri onaylıyorlar.

Gerek Türkiye’de, gerek dünya kamuoyu nezdinde yazılarımızın ulaşabildiği yerlere kadar bizi arayıp takdir eden nice okurlarımızın varlığı söz konusudur.

Ama her şeyden evvel özellikle bazı güncel olayları yakalayıp manşetlerimize taşıdığımız zaman daha birçok kesim bizi arıyor, takdirlerini bildiriyor.

Biz de diyoruz ki;

Bizim görevimiz; “Hak ve hakkaniyet takarrür edinceye kadar, yani gerçekleşinceye kadar” kamuoyunu aydınlatmaktır.

Basının temel felsefesi, ana strajesi de budur.

Herhangi birilerine, kurum veya kuruluşlara, şuna veya buna kişisel bir kinimiz veya garezimiz yoktur.

Olamaz da...

Bu memleket hepimizin memleketidir.

Bu coğrafya mübarek bir coğrafyadır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Türk olsun, Kürt olsun, Laz olsun, Çerkez olsun, bu coğrafyada aşiretlerin varlığı söz konusu ise ki vardır. 

Bu kesim daima dinine, inancına, mukaddesatına, şeref ve haysiyetlerine bağlıdır...

Ama feodal yapıya değil.

Haysiyetli ve izzetli bir kesimin varlığı her yerde olduğu gibi bu coğrafyamızda da mevcuttur.

Hem de çok büyük bir potansiyele sahiptir.

Bu coğrafyada yaşayan Kürtlerin, gerek köylerde olsun, gerek kasabalarda olsun, gerek şehirlerde olsun, nerede olursa olsun…

Daima hizmetlerine amadeyiz.

Mağdur olan kim olursa olsun.

Büyük yüreklilikle, cesaretle, kanunlar ve yasalar çerçevesinde, meşru zeminde onların yanındayız ve haklarını savunuyoruz.

Bu minvalde Hz. Ali’nin çok güzel bir sözü var.

“Bir memlekette namussuzlar kadar, namuslu insanlar cesaretli olmadığı müddetçe, o memleket peşinen varlığını yitirmiş durumdadır.”

Cesaret her şeyin üstündedir.

Cesaret; metanettir, hakkaniyettir, hukuktur, cibilliyettir, izzet ve namustur.

Cesaretini yitirenlere, hele hele feodal yapıya, zorba yapıya, ceberuti yapıya bu memleket kesinlikle geçit vermez.

Vermemektedir ve vermeyecektir.

Bu memlekette kendi yararını başkasının zararında arayan vurguncu çapulcu bir anlayış her zaman olduğu gibi bukalemun tipi daima renk değiştiriyor.

Renkten renge giriyor.

Siyasi alanda hangi parti iktidara gelirse onun yanındadır.

Oysaki gerçekçilikten uzaktır...

Hep haram yemekten zevk alır…

Rızkını helalde aramaz...

Bu hal-i durum eski zamandan beri süregelmiştir ve hala da mevcudiyetini korumaktadır!.

İşte biz medya grubu olarak o yürekli, namuslu vatandaşların yanında yer alıp onların savunucusu oluyoruz, olacağız ve olmaya da devam edeceğiz!.

Ama meşru zeminde…

Bazı siyasi anlayışların gölgesine sığınarak pislikleri devam eden, tarihi vurguncu PKK tandanslı güruhları da çok yakından tanıyoruz.

Tarih objektiftir, yalan söylemez.

Daima gerçekleri kaydeder.

Nasıl ki fotoğraf makinesi yalan söylemez, gerçek tarih de yalan söyleyemez.

Bu memlekette nice feodal, hırsız, edepsiz anlayışa sahip yapıları görüyoruz, görmüşüzdür.

Günü gelmiş PKK’ya lojistik temin etmiş, PKK’nın gölgesinde bu memleketin insanları üzerine korku salmış, iş çevrelerinin iş makineleri yaktırılmış.

Ondan sonra suçüstü yakalanmışlar.

Ama yine günün siyasi manzaralarının sayesinde her nedense çok kolay bir şekilde işin içinden sıyrılabilmişlerdir.

Tarih bunları kaydetmiştir, unutmaz.

Bu memlekette kimin ne olduğunu, ne yaptıklarını, hileli yollarla, haram yollarla topladıkları servet ve varlıkları da kimse inkâr edemez.

Açık ve net olarak orta yerdedir.

Gün gelmiş iktidarların gölgesinde feodalitesini sürdürmüşlerdir.

Zaman onlara fırsat vermemiş, çok kısa bir süreç içerisinde tasını tarağını toplamış gitmiştir.

Memleket yine yerindedir, onların gölgesine sığınanları da bu memleket çok yakından tanıyor ve biliyor.

Bu itibarla başlık olarak kullandığımız; “Hak ve Hakkaniyet takarrür edinceye kadar” batıl, edepsizlik, namussuzluk defolup gidinceye kadar, meşru zeminde hukuki gerçekler paralelinde adım atıyoruz ve mücadelemize devam ediyoruz.

 

* * *

 

Evet, sevgili dostlar.

Her zaman söylüyoruz.

“Görünen köy kılavuz istemez” misali yola çıkarsak…

Yakın tarihimizde gerçekleşen olaylar, pozitifiyle-negatifiyle resmiyet kazanmış arşivler vardır.

Kimse kendini 7 suyla yıkanmış olarak göstermesin.

Bu memleket artık unutmayalım ki şu siyasinin, bu siyasinin gölgesinde değil, Recep Tayyip Erdoğan’ın inandığı, hakkaniyete dayandığı bir devlet adamının gölgesinde ve onun aksiyona çevirdiği misyonuyla yaşamayı tercih ediyor.

Kanunların bize göstermiş olduğu yasalar ne ise miskal-i zerre kadar kimsenin kişisel olarak intikam peşinde değiliz.

Tenezzül de etmeyiz.

Ama basına intikal eden gerçekleri saklamaya da tenezzül etmeyiz.

Bu itibarla resmiyetten bize gelen nasıl haberler olursa olsun, tek bir cümle ne eksiğini yazıyoruz, ne de fazlasını ilave ediyoruz.

Coğrafyamızın mağdur insanları adına konuşuyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz.

Velev ki zülfüyara dokunsa dahi..

Allah’tan başka hiçbir yerden endişemiz yok.

Yasalar çerçevesinde, Avrupa İnsan Temel Hak ve Özgürlükleri paralelinde basına tanınan yazma, konuşma, düşünce ve haber alma-verme özgürlüğü gölgesinde yazıyoruz, çiziyoruz..

Ama kimseye iftira etmeye tenezzül etmiyoruz.

Gerektiği zaman, elimizdeki tarihi resmi arşivleri, hiç çekinmeden açıkça kamuoyuna deşifre edebiliyoruz.

İşte o zaman ak koyun, kara koyun ortaya çıkar.

En derin saygı ve sevgilerimle.