Görüş Bildir

HAK VE HAKKANİYET TAKARRÜR EDİNCEYE KADAR?! (II)

Evet, sevgili okurlar.

“HAK VE HAKKANİYET TAKARRÜR EDİNCEYE KADAR” başlıklı yazı serimize bugün de devam ediyoruz. Ülkenin, milletin ve bölgemizin ana sorun ve gerçek problemi, mevcut müesses nizamın işleyiş biçimidir...

Çünkü mevcudiyeti sayesinde birçok önemli olayda istismar yapıldığı gibi kutsal terû taze kavramlar da anlamsızlaştırılıyor...

Kişisel rant ve çıkar uğruna kelimelerin içi boşaltılıyor..

Çürümüş içi boş bir kabuk durumuna sokuluyor.

Hal böyle olunca da der demez insan üzülüyor.

Ülkenin hal-i durumu nedir böyle diye?

Ama ne yapacaksın, elden gelen bir şey yok?

Zira mevcut batıl bir sistemin içinde yaşayan Türkiye’nin, ıstırabı “sistemin ta kendisidir...”

Sistem, ne yerlidir, ne de millidir!...

Batıldır, batıya endekslidir..

Evet, haktan, hakkaniyetten, adaletten, hukuktan, demokrasiden bahsediyoruz.

Bahse konu bu güzel kelimeleri keşke, anlamlarıyla, anlatımlarıyla, “dopdolu” bir şekilde, yaşayıp, uygulayabilseydik...

Ki “hayati” bu kavramlar ciddiyet kazanırdı...

Pek tabi ki, o ciddiyetle hem uygulayan iktidarlar ve yönetimler rahatlardı, hem de millet rahatlardı.

Aynı zamanda, devlet de “işleyiş” noktasında huzurlu olurdu?..

Ama nerde?

Her şey istismar ediliyor...

Kavramların anlamları tersyüz ediliyor..

Hak da,

Hukuk da, Hakkaniyet de,

Adalet de,

Demokrasi de “hak getire” bir konuma sokuluyor..

İşte bu girdaplı hal yüzündendir ki, yıllar yılıdır ülkemiz iki yakasını bir araya getiremiyor.

Çünkü, hak ve hakkaniyet tümüyle batılın anlayışının hegemonyası altına alınmış..

Demokles’in kılıcı gibi milleti tehdit ediyor...

Şantajda bulunuyor...

Kişisel rant uğruna, her yolu mubah görüyor...

Hem hukuk adına, hem de adalet adına insanları birbirine düşürüyor...

Toplum içerisinde büyük bir nifak tohumu ekiliyor...

Yanlış ve batıl bir anlayışla “ülke ve millet” sürekli kaosun içerisine sürükleniyor...

Hep ifade ediyorum..

Batıl ve batıla odaklı anlayışın, hukukun ve adaletin gölgesinde yapıla gelmesi gerçekten çok düşündürücüdür.

Çok da tehlikelidir.

Adam hukuk adına adalet cübbesini giyiyor.

Ama ne yazık ki “zi’bi müteğannim” durumuna giriyor.

Yani koyun postunu girmiş, kurt misali!...

Kişisel rant için yapamayacağı bir şey yok böylesi tıynetli kurtların!.

O kutsal mesleği olan avukatlığı, savunma “erki” duruşunu tümüyle bir çırpıda ayaklar altına alıyor.

“Ben nasıl sebepsiz yere zengin olabilirim, kimi bu yolda kullanabilirim” gibisinden, haller ve hareketler sergiliyorlar.

Devlet, iktidar, adalet ve hukuk ne yazık ki bunlara da seyirci kalıyor.

* * *

Bakınız...

İki gün önce telefonla arayan bir dostum dedi ki:

Diyarbakır Barosu bünyesinde rantiyeci avukatlık lobisine mensup bir avukat, benim yakından tanıdığım bir bayan müvekkilini tehdit ediyor.

Şantaj yapıyor.

Kadın da yasaları bilmediği için tümüyle ona teslim oluyor.

Şöyle ki..

Kadının eşi vefat etmiş...

Vefatından dolayı, nasıl oluyorsa avukat dava açıyor...

Kadın davaya itiraz ediyor..

Ben açılan davadan vazgeçiyorum.

Haksız yere açılmış bir dava...

Varis olarak benim ve ben bu davanın açılmasını istemiyorum..

Ki benim ailem de buna müsaade etmiyor.

Benim ölmüş eşimin herhangi bir alacağı-vereceği olmadığı halde, niye dava açıyorum..

Ben eşimin mezardaki mekânını daraltmak istemiyorum.

Onun için davanın geri çekilmesini istiyorum..”

Kadın bunu diyor..

Ama avukatı kadını tehdit ediyor, şantajda bulunuyor..

Kadına demiş ki;

“Eğer sen bu davayı geri çekersen, dilekçe verirsen ben sana tazminat davası açarım..

Senin tek bir tapulu evin var, onu da senin elinden alırım satışa çıkarırım..”

Kadın korku içinde, ne yapacağını bilemiyor...

Şu rezalete bakar mısınız sevgili okurlar.

Bu rezalet, bu edepsizlik, bu şantaj, bu haksız yere başkasından para koparma hali ne yazık ki avukatlık adına Diyarbakır Barosunun bünyesinde “cübbe” giyiyor...

Oysaki çok yakından tanıdığımız, bildiğimiz, Diyarbakır Barosunda, Diyarbakır’ın birçok önemli, değerli, inançlı ve hukuka saygı gösteren nice avukatlarımız vardır.

Elbette ki onları tenzih ediyorum.

Baronun iyi niyetle çalışan mensuplarını da tenzih ediyorum.

Baro yetkililerini de burada uyarmak üzere bunları yazıyoruz.

Kutsal anlam taşıyan, hukuku temsil eden baronuzu temiz tutun, bünyesini böylesi şahsiyetlerle kirletmeyin.

Kirli, çıkarcı, müvekkilini tehdit ve şantajla korkutan “sözde avukatları da” bünyenize hukuk adına almayın.

Bu anlayışa sahip böylesine sözde avukatların kayıt dışı para kazanmanın yanında bir de bilinen bir terör örgütüyle iç içe olduğu da konuşuluyor...

Kulaktan kulağa dolaşmaktadır.

Bu itibarla yazımıza başlık olarak kullandığımız; “HAK VE HAKKANİYET TAKARRÜR EDİNCEYE KADAR” ifadesini tekrar kullandık...

Aynı başlığa bir iki kavram daha ekleyelim.

“Hak, hakkaniyet, adalet, hukukun üstünlüğü ve demokrasinin ruhu takarrür edinceye kadar” toplumun içine yayılıp her kesime ulaşıncaya kadar..

Hem sisteme, hem sistemi kullanan iktidarlara, siyasete, muhalefetlere yerleşinceye kadar…

İnanın, sevgili okurlar.

Bu kutsal mübarek kavramların mecazi olarak birçok yerde kullanılıyor olması kamu vicdanını rahatsız ediyor.

İlim ve bilim gerçeklerine aykırıdır.

Ve de ters düşmektedir.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bakınız, zaman zaman gündeme giren ve güncelliğini koruyan CHP gibi ana muhalefet partisi, 189 maddeden ibaret yeni anayasa değişikliği teklifi hazırlamış.

CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu isimli bir hukukçu, kamuoyuyla bunu paylaşırken, yıllardan beri ana muhalefet partisi olan CHP’nin hukuk, hakkaniyet, adalet ve demokrasi gibi kavramları ne kadar tersyüz ederek, kelimelerin içini boşaltıp, uygulama haline getirdiğini gözler önüne sermektedir...

Ama hala da büyük bir yüzsüzlükle toplumun karşısına çıkıp 189 maddelik 'Hak, Hukuk, Adalet Yargı Paketi' teklifi veriyorlar.

Televizyon ekranlarından bunları izlerken, insanın gülümsemesi geliyor.

Acı acı insanı güldürüyor.

Sormazlar mı?

Ey Sayın Kaboğlu!

Mensup olduğunuz partinin CHP olduğunun bilincinde misiniz?

Elbette ki bilincinde olduğunuz inkâr edilemez.

Nihayetinde bir akademisyensiniz.

Peki, bir de CHP’nin hukuk adına, demokrasi adına, devlet adına, adalet adına yapmış olduğu maddi ve manevi işkencenin neresinden geliyorsunuz?

Biraz arkanıza bakın, gerçekleri görün.

Bu memleketin bugün düşmüş olduğu bu hukuksuzluk, adaletsizlik girdabının müsebbibi kim?..

Mevcut müesses nizam, kimin eseri?..

Hangi siyasi partidir?

Hangi anlayıştır?

Ve devletin bünyesine yerleşen hangi masonik locaların eseridir bu sistem!?

Bu soruya cevap bekliyoruz.

Ama inanıyoruz ki kimse buna cevap vermez…

Verirlerse de toplumsal bir tüyler ürpertisi oluşur.

En derin saygı ve sevgilerimle.


Bu Makale 2099 kere okunmuştur.