HER ŞEYİN BAŞI CİDDİYET VE İNANÇTIR!?

Dünkü sohbet başlığımız, “Ciddi olmak gerekir?” idi.. Bugün, “İnancı da” ekliyoruz.. Çünkü, “ciddiyetin ruhunu diri tutan, inançtır..” Eğer ki, ister fani, ister ebedi dünya emtiası için bir faaliyet gösterecekseniz önce inancınız kamil olmalı ki, “ciddiyetiniz” hasıl olsun.. İnancı ve ciddiyeti salih kılanda hiç kuşkusuz ki samimiyettir… Zaten samimiyet olmadığı zaman da, davaya sahip çıkma gerçeği de ikmale gelmez.. Vaki olacak olan ise bukalemunluk olur!..

***

İman etmiş olduğumuz Kur’an-ı Kerim’in insanlığa lütfettiği ahlaki üstünlükte temel koşul, her nerede ve nasıl  olursa olsun, “inancınızı, samimiyetinizi ve ciddiyetinizi” elden bırakmayın.. Makamın, mevki her ne ise, topluma karşı, insanlığa karşı ne yaparsan yap, yaptığın iş daima doğru ve gerçekçi olması gerekir.. Özellikle, siyaset kurumu ve özellikle devleti yöneten iradenin şiarı bu olmalıdır….

***

Eğer ki, şiarı gerçekleri içermiyorsa, aykırı davranıyorsa, hile, desise ve aldatmayı kendine libas etmişse, ne o siyasetin, ne de o yönetimin ve ne de o idareyi elinde tutan iradenin topluma, ülkeye ve millete faydası olmaz.. Hayır getirmez.. Bilakis “şerri körükler?”.. Son 1.5 asırlık zaman dilimine baktığımızda, huzuru, istikrarı, güveni ve ahlaki dirlik ile birliği, inanç kutsallığını ne hazindir ki; “emperyalizme” kaptırmış durumdayız!…

***

Dün de satır arasında değindim.. Ki uzun bir süredir buradan silsile misali aktardıklarımın özünde; ülkenin ve milletin hal-i pür melalinin sağlıklı olmadığı gerçeğini haykırmaktır.. Ne diyoruz..? Dediğimiz şu.. Hangi siyasi görüş olursa olsun “siyaset arenasına” hamle yapmış Parti liderleri ve yönetimler, “siyaset masasında” buluştukları zaman, fikirleri de zihinleri de, “Allah’ın” adıyla, başlaması gerekir..

***

Ki bu adımla, hukuku da, adaleti de tecelli edebileceğin gibi, ticaret alanında olsun, ilim ve terbiye, talim alanında olsun; “başarı, zenginlik ve kazanım, büyüme, gelişme” kaçınılmazdır.. Yeter ki, bu yolda inancın iman şuurunu, ciddiyeti ve samimiyeti elden bırakma!.. Eğer ki, bu inançla hareket edersen, millete verilen her söz Allah’ın kelamı ve sözü olur.. Milletin istikameti devletin elinde olur.. Milletin istikametini belirlemek için Allah’ın hükümleri paralelinde devletin o millete gerçekleri sunması gerekiyor.

***

Şayet bu yolda yürünmezse.. Yani aksi istikamette olursa, millet hayal kırıklığına uğrar.. Her yönüyle, nedamet (pişmanlık) getirir. O siyasete ve siyasi iradeye, millet de nefret ve dalaletle karşılık verir.. Onun için başlıkta kullandığımız ifade gibi, ciddiyet çok önemlidir, samimiyet çok önemlidir, hele hele inanç herkes için çok önemlidir.

***

Yüzde 99’u Müslüman olan 85 milyon insana sahip çıkmak hem o millete, hem İslam dininin gerçeklerine sahip çıkmak demektir.  Ne diyorsan de, nerede olursan ol, ne konuşursan konuş, illaki İslami gerçeklere paralellik arz etmen lazım.  İslam gerçeklerine paralellik arz edilmezse hiçbir şey elde edilemez.

***

Yüz seneden beri mevcut sistemle, CHP’nin getirdiği laik rejimle bu memleket yönetilmektedir. Ama yönetildiğinde de bir arpa boyu kadar bir ilerleme kaydetmemiştir, hiçbir şey elde edememiştir. Sürekli kendiyle kavga etmiştir..  Neden derseniz..? Zira hiçbir şeyi İslam’a uygun değildir de ondan.

***

Yüzde 99’u Müslüman olan bir toplumda elbette ki İslami gerçeklere paralellik arz etmek gerekiyor.. Ki milletin dediği olsun, ümitlere sahip yaşasın… Yoksa batı dünyasından, Amerika keferelerinin getirmiş olduğu Haçlı sistemlerle bir yere varamayacağımız gibi.. Ona karşı boyun eğmek milleti aldatmaktan başka bir şey değildir.. Şu halde devletimizin asil tarihini hatırlamamız lazım, kültürünü yaşamamız lazım. Aba ecdadımızın dünyaya hükümranlığını hatırlamamız lazım… Ne oldu da bugün Türkiye en geri planlarda yer alıyor?

***

Oysaki 624 sene boyunca yeryüzünün üçte birine hükümran olan bir devletin mirasına sahibiz.. Peki nesli niye gittikçe küçülüyor.. Ya da, küçülmesine göz yumuluyor.  Halbuki bu milletin aba ecdadı gerek Selçuklulardan, gerek Osmanlılardan, gerek Eyyubilerden, gerek Fatımilerden olsun, tarih boyunca  ilerleme kaydetmiştir.. Osmanlıların direktifi altında Viyana kıyılarına kadar at koşturan bir millet idik…

***

Zahmetli Ecevit, neden, niçin Amerika Başkanına karşı el pençe divan durdu?.. Kapıkulu misali, duruşu bu milleti küçük düşürmedi mi?.. Düşürdü… Peki,  bugünkü devlet başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın duruşu ve tavrı nasıl?.. Allah için konuşalım… Ecevit gibi, bir duruş ortaya koymuş mu, yok?! Ki böyle şeyleri yapmaz.. Ne kendine yedirir, ne de millete yedirir.. Küçük düşünmez, düşürmez düşürülmesine de izin vermez..

***

İman nokta-i nazarında alnı açık başı dik duran bir devlet adamıdır Erdoğan!.. Gerçek manada bir devlet adamı…  Millet ikinci bir Erdoğan’ı bulamaz diyorum.. En iyisi yine her şeyden evvel bu millet Erdoğan’a dün gibi bugün de sahip çıkmalıdır.. Böyle bir devlet adamı ben inanmıyorum bir daha da bu millet yakalayamaz.  Bu yüzden gerçekten millet bu haliyle, bu vaziyetiyle Erdoğan’a sahip çıkmalıdır.

***

Sohbetin son cümlesini kaleme almakta iken, Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Genel Kurulu’na hitabı ediyordu.. Ağzından dökülenler “inci tanesi” gibi, İslam dünyasına dair hakikatleri haykırışını, hayranlıkla izledim…

***

Filistin’in “bağımsız ve coğrafik bütünlüğüne haiz” Devletinin hayata geçirilmesi.. İsrail’in zulmünün son bulması.. Ve  Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı, saldırıları..

***

Erdoğan’ın özellikle AB’nin iki yüzlü siyasetine yönelik tepkisi, takdire şayandı.. Şöyle seslendi.. “Avrupa'da Kur'an'a karşı saldırılara, ifade özgürlüğü maskesi altında izin vererek eylemleri teşvik eden zihniyet, kendi eliyle geleceğini karartmaktadır."

***

İşte inancın, ciddiyetin ve samimiyetin sonucu!..

En derin saygı ve sevgilerimle.