HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ MÜ, BARONLARIN ÜSTÜNLÜĞÜ MÜ..!?

Evet, sevgili okurlar...

İki gün önce Türkiye’nin bazı Baro Başkanları ve Yönetim Kurulu üyeleri Ankara’ya yürüdüler… Ama kırmızı yakalı siyah gövdeli cübbeleriyle.

Sözde adalet kavramını temsil eden, ruhunu yaşatan, adaletin üçüncü sacayağı durumunda olan, savunma erkini temsil eden bu Baro Başkanları ne istiyorlar?

Gerçekten bu soruya karşı beklenen cevap çok önemlidir.

Ama heyhat, mümkün değildir?

Çünkü, bunun cevabı yoktur ve kimse de veremez.

Zira “savunma erkini temsil ediyorum” diyen bazı baroların bünyesindeki hukuk çalışmaları (!) adeta bir muamma!

Bizim bu yörelerde çölde, bayırda uzun boylu bazı yılanlar var.

O yılanların gövdesi simsiyah, ama çenelerinin alt dili kırmızı, hem de nasıl kırmızı...

Bir de çenelerinin dibi kırmızı olmayan yılanlar var.

Çenelerinin dibi kırmızı olmayan yılanların zehri azdır.

Ama kırmızı olanların zehri çoktur, ısırdı mı bırakmaz.

Allah korusun insanı cansız bırakır.

Tıpkı Türkiye’mizin bünyesinde görünen savunma erki içerisinde bulunan sözde erkler!…

Adaletin üçüncü sacayağı durumunda olan bu barolar ve bazı mensupları, antidemokratik, hukuk dışı ve sadece paraya dayalı oldukları için, adeta müvekkillerini soyuyorlar…

Ama yaptıkları hiçbir şey de yok…

Müvekkilinden davayı ilk aldığı zaman "şu kadar yüksek meblağ, kazanırsam yarısını daha verirsin, kazanmazsam zaten aldığımı aldım” diyerek yola çıkan bazı baroların, baronları var..

Bu kazançları kayıt dışıdır.. Tek bir kuruş vergi verdikleri yok.. Müvekkilleriyle herhangi bir fatura, fiş, makbuz düzenledikleri yok...

O kadar semizlenmişler ki haddi hesabı yok.

Hem de hak etmedikleri parayı alıyorlar...

Paraya doymuşlar, karınları da şişmiş enseleri büyümüş!.

***

Artık, halkın dinine, imanına, inancına müdahale ediyorlar… Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş gibi din adamlarına "laf" edip, hakaret ediyorlar…

Hak, hukuk ve adalet için "giydikleri" cübbeyi, Demokles’in kılıcı gibi kullanıp, "şirk" koşuyorlar…

Neyse ki, Cumhurbaşkanı, Allah ebediyen razı olsun kendisi bunlara, "yetti" dedi!.

Elbette ki sadece koltuğu kapmış, oturmuş bir Cumhurbaşkanı olmasından daha fazlasıyla, her şeyi gören, kalp ve iman gözü açık olan bir devlet büyüğü olması münasebetiyle; olup biteni görüyor ve içine sindiremiyor.

Zira çok büyük hukuk dışılık vardır, hukuku kullanarak kişisel rant temin etmişlik vardır.

***

Hukukla uzaktan yakından alakası olmayan, hele hele fersah fersah demokrasiden çok uzak olan bazı rantiyeci hukuk baronlarının dizginini çekmek "elzem" olmuştur..

Kimse sınırsız özgürlüğe sahip olmadığı gibi, dokunulmazda değildir!… Her meslek, "kamu mesleği" icra ettiği gibi, "kamunun" değerlerine de, saygı göstermelidir…

Barolar ve Baroların baronları, vaki değildir "milli iradeye" saygı gösterdikleri.. Her dönem, siyasal iktidarın karşısında, "rakip bir parti" olarak, tahakküm kurmuşlardır!…

Kimi yerde darbecilerle, kimi yerde illegal yapılarla, örgütlerle, oluşumlarla "iş tutup" siyasal iktidarlara "aba altında" sopa gösteren olmuşlardır…

İşte buna artık dur denilmeli..

Türkiye Cumhuriyetini gerçek manada hukuk devleti haline dönüştürmek için bu baroların para babalarına, cepçilerine, siyasi ve ideolojik yapılarına, çekidüzen verilmesi gerekir…

Ki bu da gerekiyor ve hatta geç bile kalınmıştır.

Halk, kesinlikle Cumhurbaşkanının yanında, hükümetin ve Adalet Bakanının yaptığı uygulamaya birebir uymaktadır.

Bu uygulamayı onaylıyor ve Cumhurbaşkanı ve hükümeti de destekliyor halk.

Zira yıllardan beri hukuk adı altında savunma erki diye kullandıkları maske artık bugün düşmüştür.

Gerçek hukuk adamları bunları görüyor…

Türkiye artık bunu taşıyamaz, bu soyguncu ve sömürü mezalimine dur demek zorunda kalmıştır.

Allah’ı tanımayan, halkın inancını hiçe sayan, mukaddesatına hakaretler yağdıran, bu tür hıyanet erbaplarının yaptıkları hukuk dışılık, kabul edilemezdir…

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi şimdi çıkmışlar "Ankara sokaklarını" aşındırıyorlar…

“Biz yürüyoruz” diye tafra yapıyorlar.

Oysaki HDP’li ve CHP’li siyaset duayenleriyle işbirliği yaparak, bu yola çıktıklarını bilmeyen yok…

Ama inşallah bunun da acısını meşru hukuk zemininde çekeceklerdir.

Zira Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olması hasebiyle, elini bunların yakasından çekmeyecektir.

Adım adım izleyecektir düşüncesindeyiz.

***

Hele hele CHP döneminde düzenlenen İş Mahkemeleri ve İş yasaları, devrimci sendikalar gibi eğreti ve iğrenç bazı oluşumlar, yıllardan beri bu halkı ve işveren çevrelerini inim inim inletmiştir..

Ki hala da inletmeye devam ediyorlar.

Hukuk anlamını bilmeyen, “H” harfinin dahi gölgesinden geçemeyen, ne kadar vurguncu baronlar varsa hep onları ileri sürüyorlar.

“Ben hukukçuyum, ben bilmem savunma erkiyim, yargının üçüncü güçlü sacayağıyım, ben ne yaparsam yanıma kar kalmalı” mantığını güdüyorlar?

Vay efendim Anayasanın 36. Maddesinde savunma erkine verilen kutsallaştırılma, verilen hak (!) avukatlara aittir, baro mensuplarına aittir, bir avukat duruşma salonunda bir hâkim, bir savcı gibidir.

Bu gibi çok değişik bahanelerle yola çıkarak, adaleti dahi susturmaya çalışıyorlar.

Bize göre hükümet ne yapmışsa ve bunlar hakkında ne yapmak istiyorsa, haklıdır

Hem de yerden göğe kadar haklıdır, destekliyoruz.

Bunların vurgunları yetti artık.

Doldurdukları ceplerini boşaltıp, artık midelerini biraz sıkıştırmak gerekiyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.