İSLAM DÜNYASI VE SİYONİZM!?

Sevgili okurlar.

Hiç kuşkusuz ki İslam dünyasının kıblesi Kâbetullah’tır… Ravza-ı Mübarek’tir.. Aynı zaman da Hz. Peygamber (S.A.V)’in kabridir… Mekke ve Medine İslamın kalbidirler..

Her şeyden önce de orta yerde yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim var. O zaman bize ne oluyor da, İslam dünyası olarak bugün bedbaht haldeyiz? Ne bu hale?

İslam dünyası bir avuç Yahudi’yle karşı karşıya kalıyor? Ne hazindir ki hep fire veriyor?

Demek ki Kur’an’a gerçek manada kalbi ve ciddi olarak sahip çıkabilmiş değiliz…

 Kalbi ve ciddi bir davranış olsaydı böylesi bir zilleti olmazdı.. Tıpkı Bedir Savaşı gibi birçok toplum dirilişe geçerek, nice Bedrin Aslanları çıkacaktı?!

Ne yazık ki bugün İslam dünyası Bedrin Aslanlarını çıkaramıyor. Kendisiyle ciddi ve samimi olmadığı içindir..

* * *

Sevgili dostlar.

Bir önceki sohbetimizde açıklamaya çalıştığımız mevzular  bugünkü sohbetimizle paralellik içerektedir.. Kaldı ki irdelediğimiz mevzular çok önemli ve çok anlamlar içermektedir.. Mana cihetinde de çok kapsamlıdır.

İslam dünyası eğer kendine “İslam dünyası” adını takmışsa, İslam’ın gereğini yerine getirmelidir. Sadece kupkuru bir isimle “Müslümanlık” olmaz.

Bakın İsrail Yahudi’sine. Batıl ve hurafeden ibaret uyduruk kitaplarına dayanarak hareket ediyor.. Ona göre milletleriyle devletleriyle el ele verip yol yürüyor

Hedefleri, gayeleri yeryüzünde İslam’a karşı galebe çalmaktır.

İşte bu minvalde batıl, kirli, münharif Tevrat’ın önerileriyle yaşıyorlar. Mücadelelerini de o noktada yapıyorlar.

Peki, ne oluyor bize ki tek bir harfiyle, şeddesiyle, üstünüyle, esresiyle, Elif’iyle, B’siyle orijinalliğini koruyan Kur’an-ı Kerim’i kendimize rehber yapıp Kur’an’ın emirleri doğrultusunda hareket etmiyoruz?

Kur’an’ı kendimize manevi silah yaparak, Kur’an’ın diliyle hareket etmiyoruz?

Ancak tefrika, ırkçılık, bölücülük, şovenizm vs. vs. Hallerle boğuşuyoruz..

Oysaki İslam’da bunun yeri yoktur. İslam, uhuvvet-i İslamiye’yi emrediyor ve aynı anlayışla Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılmayı emrediyor.

Şu halde İslam dünyasına ne oluyor da Türk’üyle, Kürdüyle, Arabıyla, Acemiyle büyük bir bölünme, vurdumduymazlık, nemelazımcılık hâkimiyeti söz konusu oluyor? 

İşte bu yüzden bir avuç İsrail Yahudi’si bugün Filistin halkına şiddetli zulümler uyguluyor, bebekleri öldürüyor, kadınları öldürüyor, gençleri ve yaşlıları öldürüyor. Bir de üstüne yaptıkları yanlarına kar kalıyor.

Çünkü arkasında haçlı anlayışı var. Yani Amerika var.

İslam dünyasının buna çok dikkat etmesi gerekiyor.

“Küfür tek millettir” dediğimiz zaman boşuna söylemiyoruz. Onların birbiriyle ne işleri var? İşleri, ittifakları sadece Müslümanlara karşıdır, İslam’a karşıdır.

Bu nedenle Müslümanların kendine çekidüzen vermesi gerekiyor. Mademki Müslüman’ız, Müslümanlık sadece dille olmaz. İçi boşaltılmış, pohpohlaştırılmış kelimelerle, lafızlarla bir yere varılamaz.

* * *

Zira bakınız Kur’an-ı Kerim’in “Nisa” suresinin 65. Ayeti mealen şöyle buyuruyor;

“Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.”

Bu itibarla Allah’ın kelamı bize ne emrediyorsa onu uygulamamız gerekiyor. Yoksa deve kuşu gibi başımızı kuma gömsek de düşman dışarıdaki büyük gövdemizi görüyor.

Dolayısıyla gerçek manada Kur’an’a sarılmamız lazım, kendimize rehber edinmemiz lazım. Nisa suresinin 65. Ayetinin yüce meali doğrultusunda adım atmamız lazım ki gerçek manada “Müslüman” olabilelim.

Yoksa şekli olarak, kelime cambazlığıyla hiçbir zaman kimse bir yere varamaz. İslam dünyası da bunu gerçek manasından çıkarıp kelime cambazlığıyla yetinmiş durumda olduğu için böyle geri kalmış durumda.

Hâlbuki o yüce kitab-ı mübin Kur’an-ı Kerim diyor ki;

“Onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.”

Bu çok ağır bir ithamdır. Eğer iman etmiş olsalardı, bugün Filistin bu hale girmezdi. İslam dünyası böylesine nemelazımcılıkla oyalanmazdı.

Bunun için tek bir çare var. O da İslam birliğidir, kardeşliğidir, İttihad-ı İslam’dır ve 7’den 70’e kadar İslam ruhunu yaşamaktır, İslam’ı okumaktır ve onunla amel etmektir.

Yoksa şekli görünümlerle veyahut söylemlerle Müslümanlık olmaz, olamaz da. Çünkü o hakkı, hukuku Kur’an’da yazılıdır. Kur’an diyor ki; bana sarılın, benimle yola çıkın ki o zaman İslamiyet’i hakkıyla yaşamış olacaksınız.

Aksi takdirde “Zuladan, yalandan pilav pişirilmez” sözü insanın aklına gelir.

En derin saygı ve sevgilerimle.