İSLAM’SIZ BİR DÜNYADA SİYONİZM’İN HÂKİMİYETİ!? (V)

Sevgili okurlar…

Bugün, sohbetimizin beşinci faslını, ikmal edeceğiz!.. Dünden devam diyerek... Ne demiştik; “İslam’sız bir dünyada Siyonizm’in, Emperyalizmin, jakobenliğin, zorbalığın hâkimiyeti kaçınılmazdır…” Aynen de öyle!

***

Bugün, İslam dünyası büyük zafiyetler zinciriyle prangalanmış halde... Bölük pörçük, şiddetin, terörün, kan ve gözyaşının aktığı bir coğrafyaya dönmüş durumda! İslam’dan ırak yaşıyor... Dört bir tarafını “küfür dünyası” sarmış! Zehirledikçe zehirliyor...

***

İşte Riyad’daki skandallar zinciri. Akabinde siyasetin, özellikle de sosyal medyanın hadiseyi, “Laiklik ve İslam düşmanlığına” indirgemesi. Beri yanda, Gazze’deki İsrail zulmünü telin etmeye yönelik miting sonrasında, Kelime-i Şahadet bayrağını taşıyan kişinin saldırıya uğrayıp yumruklanması, kan-revan içerisinde bırakılması…

***

Anıtkabir’de kim olduğu meçhul bir kişinin “Atatürk’e hakaret” edip, “şeriattan söz etmesi” gibi... Ve bunun gibi daha nice toplumun “sinir uçlarına” dokunan hadiseler zincirinin arenasında, debelenip duruluyor… Son 1,5 asırlık zaman dilimi içerisine baktığımızda, ne yazık ki İslam dünyasını çökerten en büyük unsur; “ırkçılık ve şovenizm” olmuştur!

***

Ana etken de onu ümmet yapan, onu güçlü kılan, onu yıkılmaz, kopmaz kılan Kur’an-ı Kerim’den alı konulmasıdır… İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V)’in rehberliğinde yol almasını engellemektir... Ne yazık ki bunu başardılar… Ki Osmanlı İmparatorluğu çökertildi... Hilafet kaldırıldı... Ve “ırk” düşmanlığı körüklendi…

***

İşte Riyad’da yaşananlar… Bir Futbol müsabakası, “siyasi ve ırkçı, ideolojik” bir yaklaşımla zehirlendi… Dava öylesine derin bir noktaya doğru ilerliyor ki; “Arap düşmanlığı” kadar, Laiklik ve Din çatışmasına da zemin hazırlanıyor… Ankara ve İstanbul’daki yaşananlar da bunun örneği olsa gerek... İçten içe yıkılıyoruz, yıktırılmak isteniliyoruz!

***

Sevgili okurlar…

Bilindiği gibi sağlam, kopmaz bir halat, 7 ipçikten meydana geliyor... Çok büyük bir güce sahip o halat... Onunla her yükü taşır ve kaldırabilirsiniz... Yük bağlayabiliyorsunuz... Zorba hayvanları o halatla dizginleyebiliyorsunuz... İnsanlık onunla birçok işini yapabiliyor.

***

Amma velakin o halattaki ipçikler bir bir koptuğunda, bir bir zayıfladığında, o halat iş göremez hale gelir... Kopar… Biz de günlerdir ne diyoruz? İslam ümmeti ayakta kalmak istiyorsa, büyümek ve yer küresine hâkim olmak istiyorsa, Yüce Allah’ın kopmaz ipine sarılması lazım… O ip milyonlarca ipçikten oluşan kopmaz halat olan Kur’an-ı Kerimdir... İşte İslam dünyası da böyle bir şeydir...

***

Demek ki İslam dünyasının yapması gereken tek şey vardır… O da bir araya gelip güçlerini birleştirmesi gerekiyor. İki gün önce de sohbetimizde söyledik. “Müminler, diğer müminler için birbiriyle kenetlenmiş sarsılmaz bir bina duvarının tuğlaları gibidirler.” İşte bu birliktelik hâsıl olduğu zaman, o toplumda hiçbir şekilde nifak tohumu ekilemez ve yeşeremez... Çünkü Allah’ın gücü onların üzerindedir, koruma altındadırlar...

***

İslam bayraktarlığı altında, kelime-i şahadetin düsturuyla İslam dünyası birliğini muhafaza ettiği sürece güçlü olur. Küfür galebe çalamaz… Her zaman söylediğimiz gibi bir kez daha tekrarlıyoruz; “Müminler, diğer müminler için birbiriyle kenetlenmiş sarsılmaz bir bina duvarının tuğlaları gibi” olmalıdırlar…

***

O duvarı ördüren usta kadar da tuğlaların da Salih amel sahibi olması gerekir… Harcı, çimentosu, suyu, kumu, karışımı bir bütünlük içerisinde, “ehil ellerde” işlem görmelidir… Ne diyoruz İslam dünyasını şahlandıran iman şuuruna, ulemalara, alimlere, bilim adamlarına, devlet yöneticilerine ihtiyacımız var... Bunları yetiştirecek müfredata ve mekteplere sahip olmamız gerekir…

***

Batının ve batılın kültürüyle, eğitimiyle, müfredatıyla değil... Dini değerleri inkâr eden, asimile eden, jakoben, şoven, ırkçı, faşizan ideolojik fikirleri enjekte eden, izm’leri getiren, beşeriyetin kendisine göre ihdas ettiği sistemleri dayatan anlayışlarla değil... Nitekim olmadığı içindir ki; İslam dünyasında bugün ne yazık ki, “salyangoz satılıyor ve tüketiliyor?”

***

Sonuç itibariyle İslam ümmetinin gücü Kur’an’dır. Varlık gölgesi de Hz. Muhammed (S.A.V)’in gölgesidir. Kur’an’sız bir yaşam, insanı maddiyatın kölesi, maneviyatın da düşmanı eder... Hayatı zehir zıkkım eder. Onun için daima Müslümanlar ve İslam dünyası uyanık durmalıdır. Konuşan yegâne Kur’an olmalıdır.

***

O olmadığı takdirde dünkü yazımda da dediğim gibi; “Havanda su dövmekten başka bir şey olmaz.” İnsanların kendi felsefesi de başka insanları tatmin etmeyebilir. Onun için objektif bir şekilde ilmi değerlere dayanarak bunlar yapılabilir ki o da Kur’an’dır. Helali helal, haramı haram olarak ayırt etmek gerekiyor. Ki dost ile düşman bilinsin...

***

Eğer ki İslam dünyası böylesi bir iman meşalesini yakarsa, hiç kuşkusuz yeniden Selahaddin-i Eyyubi’leri ümmetin bağrından çıkarır... Kudüs yeniden fethedilir. İslam dünyası dimdik ayakta durur. İslam coğrafyasına hak, huzur, adalet, barış ve ümmet şiarı kâmil olur…

***

Aksi takdirde her kafadan bir ses çıkmasıyla bir yere varamayız. Ki varmadığımızı da hal-i vaziyet gösteriyor… Ciddi bir şekilde Kur’an’a sarılmak lazım, Kur’an’ı tozlu raflardan lafzıyla ve manasıyla indirmek lazım. 7’den 70’e kadar herkesin okuması lazım. Aksi takdirde ne yaparsak, “Eski tas eski hamam” misali olur ve hiçbir şey de yapılamaz.

En derin saygı ve sevgilerimle.