İSLAM’SIZ BİR DÜNYADA SİYONİZM’İN HÂKİMİYETİ!? (VII)

Sevgili okurlar…

Denir ya hal-i âlem meydanda… Görünen köy kılavuz istemez misali; İslam dünyasının hal-i perişanlığı, her yönüyle kendini ifşa ediyor… Onun için de fikir ürütmeye, kelam etmeye lüzum yok! Ahaliyle herşey ayan beyan açık.. Gören görüyor, bilen biliyor, duyan duyuyor!..

*

Evet, “Kelime-i Tevhid” bayrağını iman şuuruyla dalgalandıracak İslam birliğine ihtiyacımız var! Hal-i hazırda en büyük eksikliğimiz bu.. Çünkü, İman meşalesi olan Kur’an-ı Kerim ve hükümlerini, ahireti gözeten, fani dünyayı da İslam hakikatleriyle donatmanın rehberi olan Hz. Muhammed (S.A.V)’i gözardı etmiş bulunuyoruz!

*

“İşte bu kendim ettim, kendim buldum” gaflet ve dalaletinden kurtulmak için, yeni bir dirilişe, şahlanışa, büyümeye ve birliğe ihtiyacımız var.. İslam dünyası, devletinden, milletine, milletinden ferdine “iman etmiş” herkes, bu şuurla hareket etmesi lazım.. Zincirin halkaları gibi kenetlenmek gerekir… Ciddiyetle ve sadakatle, bu dava göğüslenmelidir!.. Lafla peynir gemisi yürümez!..

*

İslam davası ucuz bir dava değildir!.. Maddi ve manevi büyük bir güç ve sermaye gereklidir.. En büyük sermaye de inanmış, iman şuuruna sahip millettir!.. Ki o millet yeri ve zamanı geldiğinde, “kelime-i tevhid” bayrağını dalgalandırmak, yaymak ve daha üst seviyelere yükselmek için, canını da, kanını da, dökmeye hazır olması gerekir!

*

İşte Selçuklular.. İşte Osmanlı İmparatorluğu.. Tarih sayfaları açık ve nettir.. Hz. Ömerler.. Fatihler, Selahaddinler, Osmanlar… İslam’ı yer yüzüne nasıl yaydılar, iman edenleri nasıl çoğalttılar.. Viyana kıyılarına kadar nasıl at koşturdular… Yedidüvelle nasıl baş ettiler.. Öyle ki, 7 milyon kilometrekarelik bir coğrafyaya sahip oldular.. Okyanuslar ötesine kadar yaydılar; İslamiyeti!…

*

Peki ne oldu da, o koca 7 milyon kilometrekarelik coğrafya, kırpıla kırpıla, 3 milyon kilometrekare alana indirildi.. Bunun sebeb-i mucibesi neydi, nasıl oldu, kim yaptı? Hiç ama hiç kafa yorulmuyor, düşünülmüyor mu?.. İşte, Türkiye.. Bugün 740 bin kilometrelik alana sıkıştırılmış vaziyette!

*

Ne yazık ve hazindir ki eski devirlerdeki sahabelerin ruhu veyahut tabiinlerin, Osmanlının, Selçuklunun o ruhunu yaşayan İslam ülkeleri bugün yok… Liderlik yapabilecek güçte olan bir ülke de yok? İslam ülkeleri Avrupa’ya el avuç açmış haldeler. Onlardan bir fedakârlık ve yardım bekliyorlar. Dilenir gibiler..

*

Bu hal ve bu görüntü kim ne derse desin bize göre, İslam dünyası için bir züldür. İslamiyet bunu kabul etmiyor.  Sineye çekilecek bir hal değildir.. Onun içindir ki günlerdir yazıyoruz, çiziyoruz, seslendiriyoruz ve diyoruz ki, İslam davası ucuz bir dava olmadığı gibi, geri plana da atılamaz!?..

*

Yeni bir ruh, yeni bir diriliş, yeni bir direniş şart ve kaçınılmaz hal almıştır! Bugün İslam bayraktarlığı yapan bir ülke varsa, o da Türkiye’dir diye düşünüyorum! Ama Türkiye de ne özgürdür, ne bağımsızdır ve ne de davaya samimiyetle ve ihlasla, birliktelik sağlamıyor… Kendisi de yavaş yavaş geriliyor, geri adımlar atıyor!?

*

Yoksa, bir avuç Siyonis İsrail, Filistin topraklarını işgal etmezdi… Gazze’de Müslümanlara karşı “soykırım” vahşetinde bulunmazdı.. 3 aydır, Gazze’de insan kanı oluk gibi akıtılıyor.. Yaşananlar az öz bir hadise değildir.. Rastgele gelişen bir çatışma ortamı da değildir.. İslam dünyası uyuyor, ama Yahudi ve Hristiyan dünyası ayakta, uyanık!? Siyonizm ise hakimiyet içerisinde!

*

Hedef, İslam coğrafyasını tamamen “küfür bataklığına” mahkum etmektir!.. Onun için haykırıyorum, bu dava İslam davasıdır, Kur’an-ı Kerimin davasıdır, “Kelime-i Tevhid” bayrağının dalgalandırılması davasıdır! Biz bu davaya sırt döndüğümüz sürece, bölük-pörçük olmaya, dağılmaya, ırkçılığın, şovenizmin, faşist vesayetin yemliği olmaya hep mahkûm olacağız!..

*

Evet, İslam dünyası derin bir gaflet uykusunda uyuyor.  Türkiye zaten Laiklik ve Kemalizm adı altında getirilen rejimle İslamiyet’i unuttu. Bin senelik bir kültürü bir gecede yok ettiler.. Tüm milleti “Harf Devrimi” (!) adı altında cahil ettiler.  O Harf Devrimi (!) yüzünden bin senelik ilim, irfan, kültür bir çırpıda yok olup gitti. Elli milyon, altmış milyon insan cehalete sürüklendi. Onun için, gelişen, yaşanan olaylara rastgele olaylar demiyorum!…

*

İslam dünyası mademki İslam’la ve Kur’an’la yaşamayı tercih ediyor… O zaman, zerre-i miskal taviz vermeden, zafiyete düşmeden Kur’an’ın ana çizgilerine sadık hareket etmeli...  Onun emir ve direktifleri doğrultusunda yaşamını da yönetimini de siyasetini de dizayn etmesi lazım… Ki 1,5 asırdır yaşana gelen keşmekeşlikler son bulsun, ortadan kaldırılsın.

*

Daha önce de buraya aktardım! Kur’an-ı Kerim’in Nisa suresinin 65. Ayeti bize çok şey anlatıyor ve sorgulatıyor…

Der ki; “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.”

*

İşte ayetin hükmü bu. Onun için gaflet uykusunda uyuyan İslam ülkeleri, her alanda zaferler elde etmeye muktedirdirler.. Kur’an’ın hükümlerine sarılmalı ve birbirleriyle kenetlenmeleri lazım.. O zaman engeller ortadan kalkar.. Huzur, istikrar, güven, barış sağlanır.. İslam dünyası da üstünlüğü elde eder..

*

Şunu iyi bilmek lazım, hiçbir şey kendiliğinden gelişmez, düzelmez.. İlla ki azim ve istek olması lazım. Uğraşacaksın ki kazanasın.. “Armut piş, ağzıma düş” gibi haller gafletin ve dalaletin, vücut bulmasını sağlar.. İslam dünyası için de bu bir züldür. Onun için cihad ruhu farzdır.. Ki Kur’an’ın birçok ayeti, cihadı emrediyor.

*

O cihad en başta illaki kan dökme manası değildir. Malınla cihad edeceksin, aklınla cihad edeceksin, kaleminle cihad edeceksin, mücadele edeceksin, gerektiği yerde de kanını canını vereceksin.  Kur’an bunu emrediyor. Kur’an’ı tozlu raflara kaldırıp boş yere ahkâm kesmek fayda vermez.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar…