KUR’AN’DAN BAŞKA ÇARE ARAMAK MI?! (IV)

Sevgili okurlar…

Dünden devam diyoruz... Ki dün uzun uzadıya, “Kur’an-ı Kerim’in önemine ve hakikatlerine dikkat çektik... Yeryüzünü nurlandıran, beşeriyete medeniyet getiren Kur’an-ı Kerim, en son semavi kitaptır…

Cibril-i Emin vasıtasıyla, Allahû Teâlâ, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak inen dördüncü kitaptır.

Tevrat, İncil, Zebur ve en son; Kur’an-ı Kerim.

Bu itibarla Kur’an-ı Kerim, önceki o üç semavi kitabı ilga etmiştir…

Yani, hükümsüz bırakmıştır.

Dolayısıyla beşeriyetin tümü sosyal ve toplumsal adalet dengesini muhafaza etmek için, insanlığın birbirine zulmetmemesi için, sapasağlam bir toplum yaşamı için herkes Kur’an’a sarılmalıdır…

Ve Kur’an hükümlerine göre hareket etmelidir.

***

Hiç kuşkusuz ki; Kur’an’a iman Hz. Muhammed (S.A.V)’e imandır…

Ona inanmamak, pek tabi ki Peygamber Efendimize de inanmamaktır.

Hal böyle olunca da beşeriyet içerisinde “dinsizlik” denilen bir olgu kalmaz…

Ümmet iman şiarına sahip olur…

***

Demek istiyorum ki...

İnsanlığın görevi Allah’ı tanımaktır…

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’e inanmaktır...

Kur’an’a göre de yaşamını dizayn etmektir…

Aksi halde, başıboş bir hale gelir ki o beşeriyet vahşileşir…

Aralarına tefrika girer…

Şiddet, terör, cinayet, kan, gözyaşı, fitne alabildiğine yaşanır…

Ahlaksızlık denilen küfrün ve dalaletin enva-i şirretliğiyle, varlık gösterir…

***

O yüzden Kur’an ne diyorsa onu yapmak ve ona inanmak gerekir… Kur’an’ın bir ismi de zikr-i hâkimdir. Yani hikmetleri ifade eder… İçinde hikmetler barındıran Kur’an hükümleri, yaşamı da biçimlendirir… Bir medeniyettir, kültürdür, değerler manzumesidir Kur’an-ı Kerim! Varlığı da hükümleri de kıyamete kadar geçerlidir... Kur’an’sız yaşayan, gelişen toplumlar mutlak bir cehaletten kendilerini kurtaramazlar, koruyamazlar... İlla ki helak olurlar…

***

Zira Kur’an’ın her ayeti bu minvalde uyarmaktadır! Daha önce de örnek verdik, Kur’an’dan ayetler... Ki Nisa suresinin 65. Ayeti dediklerimizi tescilliyor…

Ayetin yüce mealini tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum.

***

“Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.”

Sevgili dostlar.

Bu ayet insanlığın Allah’a yaklaşabilme hali için Kur’an-ı Kerim’in hükümlerine sarılmak gerektiğini söylüyor.

Bu itibarla biz de diyoruz ki Kur’an-ı Kerim’in ne gibi emirleri varsa her Müslüman yerine getirmelidir.

Yasaklanan ne varsa da Müslüman kendini ondan uzak tutmalıdır.

Güçlü bir İslam ümmeti olabilme hali, her ailenin kendi evinde süslü bez torbalarda Kur’an’ı saklayıp asmak değildir…

Bilakis, Kur’an’ın içeriğini okuması, bilmesi ve onunla amel etmesi gerekiyor.

Kur’an’a dört elle sarıldığımız müddetçe Kur’an bizi sahipsiz bırakmaz.

Müslümanlar Kur’an’dan uzak durmaktan kendini, hangi koşullarda olursa olsun, daima sakındırmalıdır.

Kur’an’a sımsıkı sarılmak lazım, kaçmak değil.

Okumak lazım, okutmak lazım ve hükümleriyle amel etmek lazım…

Bu itibarla her zaman bu sohbetlerimizde anlatıyoruz.

Nisa suresinin 65. Ayeti ile Maide suresinin 44, 45 ve 47. Ayetleri de bunu zaten ifade ediyor.

Maide suresinin 44, 45 ve 47. Ayetleri mealen aynen şöyle buyuruyor;

“44- Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.

45- Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.

47- Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.”

Bunlardan başka diğer ayetler de mevcuttur.

Zaten Kur’an’ın tümü bunu dile getiriyor, kanıtlıyor.

Fazla uzun olmasın diye yazımızı burada kısa kesiyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.