KUR’ANSIZ BİR TOPLUM OLUR MU?! (V)

Haykırarak diyorum ki olmaz... Olsa olsa bedbaht bir toplum olur… Çünkü Kur’an-ı Kerimin ruhunda “insani ve vicdani manevi yücelik vardır”… Ne diyoruz, insanları insan eden, toplumları toplum eden, milletleri millet ve devletleri de devlet eden en büyük güç ve kudret “toplumsal sulh ve mutabakattır?”.. Yani umumi salâhiyet ve barıştır!

***

Ki bu sulh bireyden aileye, aileden sokağa, sokaktan mahalleye, mahalleden şehre, şehirden ülkenin tüm sathına, sirayet edicidir.. Ana mutlakiyet barıştır, toplumun maddi ve manevi yönde; ümmet şiarıyla bir ve iri olmaktır…

***

İşte bunun yolu da, İslamiyet’ten geçer!.. Kur’an-ı Kerimle de ikmal olur… Eğer bir toplum, Kur’an’ın emri olan “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. ” hükmünü dinlemiyorsa, o zaman orada büyük bir yanlışlık vardır.

***

Sevgili okurlar…

Müslümanlar için, Kur’an-ı Kerim ilahi bir düstur kitabıdır. Ahir zaman Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V)’den başlamak üzere insanlığa yepyeni medeniyet kazandıran ilahi bir kitaptır… Bu kitap, Hz. Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak indirilmiştir.  Harfinden tutun da, her cümlesine kadar, suresine kadar, ayetlerine kadar hepsi ilahi hükümleri içermektedir…Tek bir harf yanlışlığı yoktur..

***

Evet, Kur’an bir İslam meşalesidir. Kur’an’a sırtını çeviren toplumlar, hiçbir zaman kendini badirelerden ve yok olmaktan kurtaramaz.  Çok büyük acılar çeker. Ülke ve millet olarak; hal-i âlem meydanda görüyor ve yaşıyoruz!

***

Ne hazin ve acıdır ki; orta yerde bir Kur’an’ımız var, ama onu tozlu raflarda veya çantaya koyup duvarlara asıyoruz.. Başka da bir şey yaptığımız yok… Sadece biri vefat ettiği zaman hocalar para karşılığında cenaze üzerinde hatim indiriyorlar.. Bunu yaparken de diyorlar ki “ölüyü bununla kurtardık…”

***

Kur’an’ı böyle emtia haline getiren bir toplum aslında, Kur’anı yok gibi görüyor. Oysaki Kur’an’da bu tür işlemlerin yeri yoktur? Ne bir ayetinde, ne bir suresinde, ne bir cümlesinde böylesi bir davranış ve tutum yer almamaktadır… Aynı zamanda, Kur’an sadece Ramazan aylarında okunup da, ölülere sevap olarak bağışlamak için de inmemiştir.  Mezarlıklarda, Yasin okunması için de inmemiştir.

***

Tabi bunları ifade ederken, yapmayın demiyorum.. Elbette ki, bunlar da yapılmalı, güzel hal ve hareketlerdir.. İslami yaşam biçimini içerir.. Çünkü Kur’an her nerede okunursa okunsun, oraya nur-u ilahi iner. Amma velâkin Kur’an’ı kendi asli görevinden alıp fer’i hafif şeylere almak oldukça yanlıştır. Müslüman toplumlar da buradan darbe yiyorlar ve farkında bile değildirler..

***

Kur’an-ı Kerim bir emtia değildir… Para karşılığında Hatim indirme adı altında Kur’an okunması, Kur’an’a büyük bir hakarettir ve küçük düşürmektir. Kur’an ilahi adalet kitabıdır ve içinde hükümler silsilesi mevcuttur, ilahi bir kanundur. Bu ilahi kanunu hafife almak, yarım yamalak kendine din adamı ismini takmış insanların yanlış uygulamaları halel getirir.. Denir ya “yarım doktor hastayı canından, yarım imam ise dininden eder?”..

***

Netice itibariyle Kur’an, bir ilahi adalet ve hüküm kitabıdır.. Ondan, ders almak lazım.. Onun kırmızıçizgisini aşmamak lazım. Günlük çalışma ve yaşam şeklinin biçimlendirmesini ondan ilham alarak, dizayn etmeliyiz..

***

Sırtını Kur’an’dan çevirip kendini batı dünyasından ithal edilen vaz’i kanunlara yönelten toplumlar, insanlık cibilliyetinden çıkarlar ve vahşileşirler… Bakınız, Kur’an’ın hükmü ortada yok ve insanlar katliamlara maruz kalıyor… Nitekim mevcut yasalar da buna kafi gelmiyor.

***

Gelen giden hükümetler ne yaparsa yapsın, hukukun, anayasanın, gerçek insan temel hak ve özgürlüğüne bağlı olan yasalardan müteşekkil olmadığı zaman; sulhu yakalayamaz.. İnsanların getirmiş olduğu vaz’i kanunlar, vaz’i anayasalar çözüm getirmez, caydırıcı olmaz… Dolayısıyla ortada ilahi bir anayasa var o da Kur’an’dır, onunla bütünleşmek gerekir..

***

Bakınız, Kur’an-ı Kerim’in “Bakara” suresinin 179. Ayeti mealen aynen şöyle buyuruyor;

“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır..” Toplum sırtını bu ayete dayayabilir.  Zira devlet eliyle kısasta hayat vardır, yaşam vardır.  Buna sırtını dayadığı an, zincirleme olarak sulh sağlanır, “cinayetler ve katliamlar” biter…

***

Çünkü Kur’an’daki hüküm açıktır… Eğer ki, biri birini öldürdüğü zaman, devlet varislerini çağırır “helal mi edersin, af mı edersin, infaz edilmesini mi istersin?” diye sorar.  Eğer ki ölenin varisleri, “ben infaz edilmesini istiyorum” derse; o zaman devlet gereğini yapar ve infazı gerçekleştirir.

***

Ama devlet bunu yapmıyorsa, buna sahip çıkmıyorsa, bu uygulamayı gerçekleştirmiyorsa, katil gidip cezaevinde besleniyorsa, öbür tarafın çoluk çocuğu yetim kalıyorsa, eşi dul, anne ve babası acılar içerisinde kalıyorsa bu adil bir adalet anlayışını içermez… Çünkü adalet değildir..

***

Hep ifade ediyorum.. İnsanların getirmiş olduğu vaz’i kanunlar yeterli değildir… Oysaki hukukta, adalette şöyle bir kaide var.  “El ceza-u min cins-il amel.” Ceza işlenen amelin cinsinden verilecektir. Eğer katledilmişse biri, o katleden de devlet tarafından katledilecektir.

Devlet el koyacak ve adamı yakalayıp kısas sahibi insanlara teslim edecek ve devlet nezaretinde intikam alınacak. 

***

Böyle olursa fitne ve fesat kesilir, intikam hırsıyla zincirleme katliamlar yaşanmaz, kanlar dökülmez. Bunlar toplum için mutlak bir hayattır, yaşamdır. Zira Kur’an’ın hükmü vardır. Devlet vasıtasıyla devletin gözetimi altında alınan kısas hayat verir. Artık cinayetler olmaz, kan dökülmez…

***

Bu itibarla diyoruz ki; bir toplumu rahatlıkla sömürebilmek için veyahut emperyalist sömürücü batı devletlerinin İslam ülkeleri üzerinde vesayetlerini sürdürmesi için, her şeylerine el koyması için, medeniyetine ve ahlakına kadar, kendine çeviriyorsa ve O İslam ülkeleri farkına varmıyorsa, girdiği sapkın yoldan dönmüyorsa, vay o İslam ülkesinin haline!

***

Batı dünyasının, ABD’nin terbiyesiyle, yasalarıyla endekslenen bir toplum Müslüman olamaz.

Çünkü Müslüman toplumlarda Kur’an hükümleri uygulanıyorsa, toplum onunla yaşamını biçimlendiriyorsa, zerre-i miskal kötülükler yaşanmaz.. Cinayet, katil, hırsızlık vs. gibi suçların hiçbiri toplum içerisinde vücut bulmaz…

Netice itibariyle; bizim millet olarak yekvücut şekilde Kur’anın hükümlerine sarılmamız gerekir, yaşamımızı onunla biçimlendirmemiz lazım..  Yoksa bu millet zincirleme kan dökmekten kendini kurtaramaz.

En derin saygı ve sevgilerimle..