MEFRAKUT-TARİK (YOL AYRIMI)!? (IV)

Sevgili okurlar..

Sohbet serimiz, aynı başlık altında devam ediyor… Bugün, dördüncü faslı icra ediyoruz... Dün de önceki gün de ifade ettim... Gelinen aşama “Mefrakut-Tarik” noktasıdır... Yani yol ayırımındayız... Ya İman şuuruyla İslam’ın ipine sarılacağız, ya da küfrün batağında zilleti yaşayacağız… Bu iki yolun dışında, üçüncü bir yol ve tercih söz konusu değil, olamaz da! İlla ki ikisi... İman ve Küfür…

***

İman ile küfrün çatışması, bin 400 seneden beridir devam ede gelmektedir! Ya Müslümansın ya Kafirsin... Kur’an-ı Kerimin hükmü ve emridir… Eğer ki Müslüman olarak yaşamak istiyorsak ki istiyoruz… Öyle ise, Kur’an’ın tüm hükümlerine inanarak, yaşamak ve uygulamak gerekir... Ki buna mecburuz!

***

Bakınız Kur’an-ı Kerim’in “Enfal” suresinin 60. Ayetinde şöyle buyuruyor… Ne olur, hassasiyetle ve iman kalbiyle, kulak verelim.. Dinleyelim, ders çıkarıp, ona göre hal ve hareketlerimizi dizayn edelim.. Gecemizi de gündüzümüzü de buna göre, geçirelim…

***

Ayet-i kerime şöyle sesleniyor… “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz.”

***

Ayetin mefhumu muhalifi; Yahudi için küffar için düşman için hazırlıklı olun. Teknolojiden tutun da mali güce kadar, insani güce kadar tam teşekküllü, güçlü olmanız gerekir... Mademki Allahû Teala’nın emriyle Kur’an-ı Kerim güçlü olun diye buyuruyorsa... Demek ki füturun, gevşekliğin girdabına girmeden, sorumluluğu da başkasına yüklemeden bizatihi kendimiz olmalıyız!

***

Yaşananları, “Araplar bir avuç Yahudi’yle başa çıkamıyora” indirgemek, gaflet ve dalaletten ötedir... Böylesi safsatalardan vazgeçilmelidir artık! Yahudi, orada Arap var diye saldırmıyor? Orada Müslümanlar var diye saldırıyor… Onun için, Yahudi’ye karşı tüm İslam dünyasının karşı çıkması gerekir... İslam ümmetinin görevidir… Yalnızca bir milletin ya da Arapların değil…

***

Bu dava, Araplarındır, Türklerindir, Kürtlerindir, Lazlarındır, Çerkezlerindir... Yani “iman etmiş, İslam’ın bayrağına sarılmış, ben Müslümanım deyip kelime-i şehadetini getiren” her kim olursa olsun, onun davasıdır… Dava İslam’ın ve Kur’an’ın davasıdır. Eğer biz hakikatlere yüz çevirip deve kuşu gibi başımızı kuma gömersek, aldatmacalara meyil edersek kurtuluşa eremeyiz…  Akıbetimiz meçhul olur…

***

Bilelim ki, “su uyur ama düşman uyumaz?” Ve düşman hiçbir zaman vazgeçmez. Düşman küfür davalarında samimidir. Onun için küfrün davasını yeryüzüne yaymak için Yahudi var gücüyle çalışıyor, Hıristiyan omuz verip, destek sağlıyor… İşte ABD Başkanı Biden… Binlerce kilometre öteden gidip Netanyahu’ya destek veriyor... Kıtalar ötesinden geliyor... İşte bundan bir ders-i ibret çıkarmak gerekmez mi?

***

Hani demokrasiden, adaletten, insan haklarından bahsediyordu gavur? Nerde; yok!? Gavurun hiç adaleti olabilir mi? Demokrasi diyor ama o da küfrün ta kendisidir?  Bilelim ki adl-i ilahi geçerlidir Müslümanlar için. O yüzden yukarıda bahsettiğim gibi gavura karşı, düşmana karşı daima gücümüz yettiği kadar fazlasıyla hazırlıklı olmalıyız, direnç göstermeliyiz…

***

Hem teknoloji bakımından hem silahlanma bakımından hem ekonomik bakımdan hem de insani güç bakımından Kur’an hazırlıklı olmamızı emrediyor… Çünkü, Gavur hiçbir zaman Müslüman’a acımaz ve de merhamet edici olmaz... Nitekim Tevbe suresinin 10. Ayeti mealen şöyle buyuruyor;

“Bir mü’min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.”

***

Kur’an’ın onlar hakkındaki çizdiği portre, plan proje budur. Bu itibarla buna niye kulak asmıyoruz? Niye, hükümlerini icra edip uygulamaya geçirmiyoruz? Kaldı ki Kur’an, onlar için “onlar saldırgandır, müminler için hiçbir zaman merhamet ve şefkat düşünmezler” diyor.

***

Evet, dava birdir... Hiç bir şekilde ferdi değildir… Dün de bugün de kıyamete kadar da İman ve Küfür çatışmasıdır, meselenin özeti!  İslam dünyasının daima uyanık olması lazım, bir olması lazım. Yükü ne Arap’a ne Türk’e ne Kürde, ne de başka birilerine yüklememek lazım... Bu yükü hep birlikte kaldırmamız ve mücadele etmemiz gerekir.

***

Eğer bu yükü parçalarsak, “ben değil sen, sen değil o” dersek İslam bizi bünyesine almaz. Bu görevden kaçmak demektir, görevden kaçmak da küfürdür ve küfre hizmet etmektir... Kur’an’ın hükümlerini kendimize düstur edinmemiz lazım, Kur’an’ın bayraktarlığı altında birleşmemiz lazım ki Yahudi’ye karşı mücadelemiz ciddi olsun, dimdik ayakta olsun, zaferler elde edilebilinsin…

***

Yahudi’nin uçağı varsa, topu tüfeği varsa, silahı varsa, benim İslam dünyamın niye olmasın, daha dik alasının olması lazım. Ama ne yazık ki bugün İslam dünyasının başına geçen çok önemli piyonlar var ve onlar Lawrence’lar gibi cübbe giyiyor, sarık bağlıyor, milletin önünde namaz kılıyor, imamlık yapıyor, ama sonradan bir bakıyorsun ki gavurun ve iblisin başı çıkıyor.

Böyle olmaz, Müslümanların daima uyanık olması lazım, böylesine uykuya dalmış bir ümmet düşünülemez.

En derin saygı ve sevgilerimle.