MEVCUT DÜZEN, DÜZENSİZLİKTİR!? (II)

Sevgili okurlar..

Ülkenin hal-i pür melali karşısında dün de ifade ettik, bugün de ifade ediyoruz ve diyoruz ki; “mevcut düzen, düzen değil, düzensizliğin dik alasıdır.. Zerre-i miskal, sağlıklı olmadığı gibi bu ülkeyle ve bu milletle imtizaç sağlamıyor?”..

***

Ki bu mevcut düzen içerisinde yetişen nesil, ne hazindir ki sağlıklı bir nesil değil.. Kendiyle çeliştiği gibi, milletin sermayesi olması münasebetiyle, büyük bir anlaşmazlık ve çatışma içerisinde bulunuyor.. Batıla ve batıya endeksli bir kültürün ve yaşam biçimine kendini kaptırmış… Yerli ve milli olmayan bir müfredatla eğitim ve öğretim alan gençlik, milli kültüründen, aba ecdadın terbiyesinden yoksun, yetişiyor..

 

***

Çünkü mevcut sistem, milli tarihimizi, milli kültürümüzü, aba ecdadımızın terbiyesini “tarihten silmek adına” tamamen tozlu raflara kaldırılmış durumda…Milli tarih okunmuyor. Milli kültür öğretilmiyor. Milletin en büyük sermayesi ve aba ecdattan hatta ta devrisaadetten o yüce İslam Peygamberinden miras kalan Kur’an hükümleri, ne eğitim ve öğretimde, ne de yaşamın bizatihi kendisinde yer almıyor.. Yer verilmesine izin verilmiyor..

***

Netice itibariyle çaresizlik içerisinde debelenip duran bir toplum var.. Allah korusun gidişat uçurumdur.  Tarihine, aba ecdadının kültürüne, ahlak ve terbiyesine,  ilmine, örfüne, gelenek ve göreneklerine sırtını dönen tüm toplumların akıbeti, hep hüsranla son bulmuştur.. Kendini, şirretten ve şiddetten arındıramadığı gibi, huzuru, güveni, istikrarı ve de barışı, toplumsal bir mutabakata kavuşamamıştır..

***

Hep ifade ediyorum ve etmeye de devam edeceğim.? Gerek fani dünya için ve gerekse ebedi dünya için, orta yerde Kur’an-ı Kerim’in hükümleri ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)in hadisleri ve yaşamına dair büyük bir zenginlik var.. Ne yazık ki, “küfür anlayışını” empoze eden, Kur’an’ı da yalnızca bir kitaptan ibaret olarak görüyor ve gösteriyor?.. Ciltlerle basılan Kur’an’lar evlerde sadece duvara asılı ve ölülerin üzerine okunmasıyla sınırlanır hale gelindi…

***

Bu da, İslam’a ve Müslümanlara yakışmadığı gibi, güç kayıplarına neden oluyor… Çünkü, İslam dünyasını güçlendiren Kur’an’ın içindeki hükümleridir. Bu hükümler yürürlüğe girdiği zaman, İslam dünyası büyür, yücelir, kalkınır. Sonra da alnı açık, başı dik bir toplum haline gelir.

***

Nitekim, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) şöyle buyurmuştur;

“Benim heybetim, benim korkum benden bir ay uzaklıktaki düşmanın kalbinde vardır.”

İşte İslam budur.

Bugün bir avuç Yahudi ile başa çıkılmıyor.. Yok efendim sen Arapsın, ben Türk’üm, öbürü Kürttür, öbürü Farsi’dir vs. vs. Bölgecilik ve kavmiyetçilik maalesef İslamiyet’in önüne geçmiştir.  Bu itibarla hiçbir zaman İslam dünyasının bu zihniyetle, bu anlayışla bir yere varacağını sanmıyorum… Zira İslam bu değildir ki. İslam, Kur’an’dır.

***

Bakınız, Kur’an-ı Kerim’in “Nisa” suresinin 65. Ayeti ne diyor bize?

“Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.”

***

Bize göre bu ayet tek başına bile İslam dünyasını titretmeye yeter de artar.  İslam’ın bir hükmü yok ki, Hz. Peygamberin getirmiş olduğu ilahi bir sistem mevcut değildir ki; O ilahi adalet, ilahi sistemler, ilahi düzenler, İslam dünyasıyla bütünleşebilsin.. Deyim yerindeyse adeta taptıkları rejimler birer put haline gelmiştir. Bu itibarla İslam dünyası galibiyeti nereden isteyecek, ne ile galip gelebilir ki?

***

Eğer aralarında Kur’an’ın hükümleri mevcut değilse, onunla amel edilmiyorsa, Kur’an hakemliği ortadan kaldırılmışsa, İsrailoğullarına karşı küfre karşı bir zafer beklenmesi bana göre abesle iştigaldir.  Bu itibarla diyoruz ki;

“Nisa” suresinin 65. Ayeti yukarıda da bahsettiğimiz gibi tek başına da olsa İslam dünyasına ders-i ibret olarak yeter de artar bile.

***

Herkesin bize göre Kur’an’a inanarak hükümlerini de kendi aralarında hakem kılmaları lazım.. Kur’an’ı ön planda tutmaları lazım ve hükümlerini üstün tutmaları lazım.  Aksi takdirde, denir ya “lafla pilav pişirilmez.”

***

“Ben Müslümanım, Elhamdülillah” diyorsun, iyi güzel de peki Kur’an nerede? Tozlu raflara kaldırmak veya güzel bir örtüye sarıp duvara asmak mı?.. Değil.. Onun için, Kur’an’ın hükümlerinin yürürlükte olması lazım. İşte İslam dünyası için galibiyet oradadır.

***

Nitekim Kur’an-ı Kerim’in “Bakara” suresinin 249. Ayeti mealen şöyle buyuruyor;

“Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.”

***

İslam dünyası bir avuçken küfre karşı galebe çalıyordu, herkesi mağlup ediyordu. Onun için bu ayet o zaferi müjdeleyerek, indi.. Diğer Peygamberler zamanında, Hz. İsa zamanındaki inanan azınlıklar daima inanmayan küfür dünyasına galebe çalmışlardır.

***

Ama bugün heyhat!

Büyük bir çoğunluk içerisinde olmakla beraber, küfür dünyası bir avuç Yahudi azınlıkta olmalarına rağmen İslam dünyasına meydan okuyor. Bu rastgele bir olay değildir.  Bunu derinden derine düşünmek gerekir.  Başımızı iki elimizin arasına alalım, önümüze bakalım, düşünelim. İslam dünyası nereden nereye gelmiştir, sebeb-i mucibesi nedir? Bunu irdelemek gerekiyor…

En derin saygı ve sevgilerimle.