MEVCUT DÜZEN, DÜZENSİZLİKTİR!? (III)

Sevgili okurlar…

Bugünkü sohbete geçmeden önce, bir önceki hasbıhalden kısa bir not aktarmak istiyorum.. Son bölümde, şöyle bir cümle kurmuştuk.. Demiştik ki;

“İslam dünyası bir avuçken küfre karşı galebe çalıyordu, herkesi mağlup ediyordu. Onun için bu ayet o zaferi müjdeleyerek, indi.. Diğer Peygamberler zamanında, Hz. İsa zamanındaki inanan azınlıklar daima inanmayan küfür dünyasına galebe çalmışlardır.

Ama bugün heyhat!

Büyük bir çoğunluk içerisinde olmakla beraber, küfür dünyası bir avuç Yahudi azınlıkta olmalarına rağmen İslam dünyasına meydan okuyor. Bu rastgele bir olay değildir.  Bunu derinden derine düşünmek gerekir. Başımızı iki elimizin arasına alalım, önümüze bakalım, düşünelim. İslam dünyası nereden nereye gelmiştir, sebeb-i mucibesi nedir? Bunu irdelemek gerekiyor…”

* * *

Evet, sevgili okurlar..

Denir ya hal-i âlem orta yerde cereyan ediyor.. İşte terör devleti Siyonist İsrail, Müslüman Filistin halkına yönelik giriştiği “soykırım katliamı?..” Çoluk, çocuk, kadın yaşlı, hasta, sivil dinlemiyor; bomba yağdırıyor… İslam dünyası ise ne hazindir ki bu bir avuç Yahudi’ye karşı büyük bir suskunluk içerisinde, kendinden aciz! Pısırıklaşmış, sinmiş ve olup biteni sineye çekmiş, belengazlık içerisinde “müslümanların kanının akmasını” izliyor…

***

İslam dünyası diyoruz, lakin ortada öyle bir dünya yok!? İslam dünyası bizim dediğimiz gibi veyahut taşıması gereken vasfın ana hakikatlerini taşıyan bir İslam dünyası, bugün yerküresinde varlık göstermiyor…Kaldı ki İslam dünyasının kitabı olan Kur’an-ı Kerim nereden yürüyor, İslam dünyası nereden yürüyor ve ne yapıyor? İşte burada büyük bir tezat var, yaman bir çelişki söz konusudur..

***

Öncelikle ifade edeyim! Bana göre, İslam’ın ana ruhunu taşımayan bir topluma İslam dünyası demek, abesle iştigal etmektir. Çünkü o taşınan isim, o vasıf karşılığında herhangi bir şey ödenmediği için herkes “ben Müslüman’ım” demekle yetinip, kalıyor?  Oysaki İslam dünyası deyince çok büyük külfet, çok büyük meşakkat gerekir.. Toplumun her bir ferdi, omuzlarında o sorumluluğu taşımalıdır.

***

Bakınız Büyük Bedir Savaşının tarihine ve yaşanmışlık haline?!. O gün, İslam dünyası orada ne yaptı?.. Hz. Peygamber Müslümanları nasıl yetiştirdi, nasıl yönlendirdi ve başarı nasıl elde edildi?… İslamın tarihi kitaplarına bakıldığında her şey orada anlatılıyor ve de öğretiyor?..  Sadece, ezbere işte Bedir Savaşı, Hendek Savaşı diyerek bununla yetinmek caiz değildir alınabilinecek bir ders de olmaz!.

***

Öncelikle o ruhu yaşamak, öğrenmek ve iman etmek, onunla hemhal olmak gerekir. İşte o zaman İslam dünyası, gerçek ruhuna kavuşabilir! O ruh yaşanmadığı müddetçe, ezbere herkes “Ben Müslüman’ım” der ama bir adım ileri gitmez?.. “Ben Müslümanım” sözü elbette ki değeri çok yüksek bir vasıf içermektedir.. Ama önemli olan onu yaşayabilmektir.. Hayatının her alanında o meşakkati taşıması gerekir…

***

Başta Allah adına, “i’la-yı kelimetullah” uğruna savaşmak demektir. Bu çok önemli bir meseledir. Ama gel gör ki orta yerde hiçbir şey yok. Bir avuç Yahudi, oradaki Müslümanları, Filistinlileri tarumar ediyor... Kimsenin gözünün yaşına bakmadan, katliamlarda bulunuyor… Ama İslam dünyasını oluşturan ülkeler halk tabiriyle süt dökmüş kedi gibi pısırıklaşıp, olup biteni izliyor…

***

Bir de “Ben Müslüman’ım” diye nutuk atanlar var? Sözde Filistinlileri yönlendiriyor. İyi de bunu yapmak yerine birleş, ayaklan ve Yahudi’yi oradan çıkarma adına cihat et… Ama öyle yapmıyorsun. Eee Amerika var? Bu itibarla bu Amerika’nın tarafgirliği her şeyi anlatıyor zaten.

Bunu daha fazla söylemeye gerek yok, yeter de artar bile. Adamlar diyor ki; “Biz tarafız, Yahudi’nin yanında yer alıyoruz.”

***

İslam dünyasının yalvarması ise bize göre küçük düşürücü bir haldir. Ümitsizliğe sürükleyen bir tavırdır. Bu “sinmişlikten” arınmak gerekir... İslam’a sahip çıkabilmek için, İslam’ın ana çizgilerini bünyesine çekip, o ruhu yeniden dirilterek, ümmetleşmek gerekir… İşte o zaman Hz. Ali’ler türeyecek, kahraman İslam mücahitleri çoğalacaktır. Ama heyhat!

***

Sevgili okurlar..

İslam dünyası, öncelikle kendi içinde barışık olmalı!.. Kendini bölük, pörçük eden, tefrikalardan kurtulması lazım..  Irkçılığa, bölgeciliğe, kavmiyetçiliğe, mezhepçiliğe son vermesi gerekir… 1,5 Asırdır İslam dünyası böylesi kaotik bir ortamda, kendi kendini yer hale gelmiştir.. Tıpkı et yiyen virüs gibi..  Nitekim bu halden dolayıdır ki Yahudi’ye karşı yenik bir hal yaşanıyor…

***

Dün, Diyarbakır’da yüzbinler meydanlarda haykırdı!.. İslam dünyasının “ümmet” olması gerektiği gibi, Siyonizme ve Emperyalizme karşı, “cihat” çağrısında bulundu.. Ki İstanbul’da, önceki gün de- Konya’da!. Yurdun dört bir tarafında mitingler yapılıyor, toplumsal duyarlılık yaratılmak isteniliyor.. Ama gel gör ki somuta ve fiili duruma getirici, son adımlar atılmıyor?…

***

Fiilen Yahudi’ye karşı dimdik birleşerek durmak lazım!  İslam dünyasının birliğini ve dirliğini göstermek gerekir; tam manasıyla bir gözdağı vermek lazım. Arap’ı olur, Türk’ü olur, Kürdü olur, Çerkez’i olur, Laz’ı olur, her kim olursa olsun; ümmetleşmeliyiz!. Birleşerek bu üstün davaya sarılarak yürünmelidir. Yahudi’yi hükmen de olsa pohpohlamaya, şımartmaya gerek yok, böylesi bir gaflete dahil olmamak gerekir. Bize göre böyle yapılırsa İslam dünyasının aleyhinde çalışılmış olur.

***

Demem o ki, Arap dünyası diyeceksen, Türk dünyası diyeceksen, Kürt dünyası diyeceksen, daha sonra İslam dünyası diyeceksen; vah ki vah halimize!.. Bilinmelidir ki ırkçılık tamamıyla yavandır ve boşunadır. Sen Kürt olabilirsin, öbürü de Türk olabilir, diğeri de Arap olabilir. Diller değişik olabilir. Ama din mevcudiyeti birdir ve değişmez, hiçbir şeye de alet olamaz.

Neticesinde ikmale gelen; “ümmettir?”..

Biz ne zaman ümmet olursak, bilmeliyiz ki yer küresinin hakimi İslam olur…

Aksi takdirde; mevcut halin beterin beterine mahkûm oluruz…

Ki gidişat da bunu gösteriyor..

Ne diyoruz, küfür tek millettir..

Onun için de küfre karşı, “millet olarak, ümmet” olmalıyız..

En derin saygı ve sevgilerimle.