MEVCUT DÜZEN, İNSANLIK DÜZENİ DEĞİLDİR!?

Hiç kuşkusuz ki öyledir! Sohbet serimize başlık olarak kullandığımız ifadede bunu olabilirlik noktasında sorgulamıştık.. Gaye, büyük resmi gördükten ve ifade ettikten sonra, son noktayı koymaktı.. O noktayı da, hakikat penceresinden bugün bir kez daha seslenerek, koyuyorum… Ve diyorum ki; “mevcut düzen, insanlık düzeni değildir?”

***

Çünkü özünde ve ruhunda insani, rahmani ve vicdani karakter yoktur.. Var olan; jakoben ve dayatmacı anlayıştır… Varlığını da toplumun üzerine Demokles’in Kılıcı gibi sallamaktadır… Tekçidir, vesayetçidir, inkâr ve asimilasyonu dikte edendir... Bütün hükümleri “batıya ve batıla endeksli” ithaldir... Laiklik adı altında sözüm ona Demokrasiyi, Kemalizm’i ve Atatürkçülük gibi kavramları işleme ve eyleme sokuyor!

***

İşte yüz yıldan bu yana Türkiye insanı, “bu aldatıcı kavramların” hegemonyası altında yaşaya gelmiştir.. Bir taraftan maddi, diğer taraftan da manevi işkencenin getirdiği yıkımlarla boğuşmaktadır… Halk deyimiyle, toplumun genleriyle oynandı, kimyası bozuldu... Hal-i âlem orta yerde cereyan ediyor? Sosyal mi, siyasal mı, ekonomik mi, kültürel mi, ahlaki değerler mi, ne yazık ve hazindir ki; “samimiyet ve ihlastan” yoksun bırakıldı?!..

***

Onun içindir ki son yüzyılda ülkenin ve milletin genel kazanımlarına baktığınızda, kaybettiklerimiz, yitirdiklerimiz tartıda daha bir ağır basıyor… Düzen, birilerinin yücelmesi için, birilerinin vesayetini hâkim kılmak için, batının ve batılın söz sahipliğini temin etmek için, devşirme politikalarla kendi öz milletine ve devletine “ihanet” ederek, mezalimlerde bulundu!

***

Darbeler mi dersiniz, muhtıralar mı dersiniz, siyasete ve millete “ayar çekme mi” dersiniz? Hepsi bilaistisna, son yüzyılın tarihinde onlarca kez yaşandı yaşatıldı! Ve hala pusuda bekleyip, bunu yapmak isteyen “şer güçleri” var... Temel etken, düzenin topluma, toplumun da düzene “iyi, sağlıklı ve hayırlı” bir bakış sergilemediği içindir...

***

Toplumun diniyle, inancıyla, ecdadıyla, tarihiyle, örf, adet ve gelenek ile görenekleriyle oynayan, onu inkâr edip, asimile etmek isteyen orta yerdeki mevcut sistem bir cephede! Tüm bunlara karşı aba ecdadını inkâr etmeyen, inancıyla değerleriyle, medeniyetiyle, diliyle, ırkıyla bütünlük isteyen toplum, bir cephede! Çünkü ortak nokta geliştirilmiyor?

***

Eğer geliştirilmiş olunsaydı; Türkiye insanına “antidemokratik” dayatmalar söz konusu olabilir miydi? Ya da millete rağmen, milleti yönetmeye kalkanlar, olur muydu? Batının ve batılın hegemonyasına piyon kesilen yönetimler ve parti temsilcileri ile sözcüleri olur muydu? Eğitimin de, öğretimin de, yasaların da, kanunların ve anayasal mevzuatların da, “ithal malı” kendi varlığını inkar eden, mevkuteler olur muydu?

***

Dün de bugün de öyle görünüyor ki yarın da! Eğer ki mevcut rejim ve mevzuatlar vaki olduğu sürece; toplum olarak ne bizim, ülke olarak da Türkiye’nin, huzuru, güveni, istikrarı, barışı, kardeşliği, aydınlık yarınları yakalaması mümkün değildir? Çünkü sistem sürekli “hizipleşmeyi ve ötekileştirmeyi” körüklüyor!

***

Şunu net ifade etmek isterim ki; bugün sokağa çıkan, ya da referandum yapın… Ve deyin ki ey ahali siz mevcut sistemden, rejimden, yasalardan, yönetimsel şekilden, adaletin işleyişinden, sosyal, ekonomik ve kültürel aktivitelerden memnun musunuz? İnanın ki alacağınız cevap; kocaman bir “MUTLU DEĞİLİZ, MEMNUN HİÇ DEĞİLİZ” olacaktır!

 

***

En önemlisi de! Bu sistemin çarkında yetişen 7’den 70’e herkes… Gençlik özellikle... Günlük hayatın tüm işleyiş biçiminden muzdariptir, şikâyetçidir ve tepkilidir… Ve kimse mevcut düzen, “dost düzeni” diyemez... Avrupa adına, batı dünyası adına, Yunanistan’dan ithal edilmiş plan ve projeler adına yapılan bir düzendir.

***

Sormak istiyorum! Bu düzen, Türkiye insanının düzeni hiç değildir. İthal malı, kirli, tefessüh eden, insanları ezdiren, zulmeden bir düzen olduğunu ispatlayarak söylüyoruz bunu… Hele hele bu laiklik kelimesinin, bir İslam memleketi olan Türkiye’de ne işi var? Bu ithal malı laiklik kavramına cesaret edip de bir açıklama getirilmemiştir. Getirin bunun açıklamasını deseniz, herkes tıs kesilir... Çünkü yok... Resmi dil de yanıt vermiyor, kaldı ki bilmiyor...

***

Ama halk, tanımının ne olduğunu çok iyi biliyor.. Ve bunu her fırsatta dile getiriyor... “Laiklik eşittir dinsizlik...” Bu dinsizliği bu millete enjekte etmeye çalışan, dayatan zihniyetler, anlayışlar nasıl bu milletin dostu olabilir ve nasıl milli ve yerli anlayışın sahipleri olarak, karşımıza çıkabilirler?

***

Demek ki Avrupa’dan içimize ithal edilen çok büyük bir fitnedir ve bu fitnenin başında bulunan da birer tane piyondur. Bu piyonların artık anlayışlarına paydos demek lazım… Yeni bir anayasa, yeni bir yasalar zinciri, milli şuurla donatılmış adalet sisteminin hayata geçirilmesi gerekiyor…

***

TBMM’ne seçilen milletvekillerinin yapacağı, en büyük tarihsel devrim budur... Ülke için, millet için en büyük hayırdır... Aksi takdirde, aldatmacalarla bu millet bir yere gidemez. Yüzyıldan beri ilerleme kaydetmediği gibi, korkarım ki önümüzdeki yüz yıl da heba olur? Diyorum ki.. Batıl batıldır. Batılı tanımak lazım, batıyı da tanımak lazım… Ama batıla dayalı bir batılılık bize göre bir budalalıktır, bir aptallıktır, bir yanlışlar çukuruna düşmedir?!

***

Sevgili okurlar…

Bu milletin yüzde 99’u Müslüman’dır… Ve de inançlıdır.

Orta yerde Kur’an-ı Kerim var.

Ona inanıp onun hükümleriyle hareket etmek gerekir...

Örnek vermek gerekirse…

Anayasanın 81. Maddesi üzerine yemin etmek tamamen batıla biat ediciliktir…

Bakınız, ABD Başkanı Biden…

O bile İncil’e el basarak yemin ediyor.

Onunla göreve başlıyor.

Peki, bize ne oluyor, bizim seçilmişlerimiz niye Kur’an’ı ortaya koyup Kur’an’a el basarak, yemin etmiyorlar?

İllaki Anayasanın 81. Maddesi mi olmalı?

Ama yok..

İllaki laiklik, illaki cumhuriyet…

Bunların hiçbiri yerli değildir, milli değildir.

Kimse kimseyi kandırmasın ve de aldatmasın!?..

***

Herkes kendine çekidüzen versin!

Bütün siyasi partiler bu birliktelik üstünde ittifak etmelidir.

Artık milleti kandıramazlar.

Millet uyanmıştır, millet gerekirse meclise kadar dayatabilir.

Milletin dediği dedik olmalıdır, millet isterse bunu yapar.

TBMM ve iktidar partisi ne yaparsa yapsın, bunu milli iradenin gereği olarak yürürlüğe sokmalıdır.

Milletvekilleri kim olursa olsun milletin emanetinin omuzlarında olduğunu bilmeli ve ona göre hareket etmelidir?

***

Bakınız, Allahû Teâlâ Enfâl Suresi 27. Ayet’te mealen şöyle buyuruyor..

Ve diyor ki;

“Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin.”

***

Bu itibarla Kur’an, Allah’ın emanetidir.. Bizi hidayete erdirmek için, dünya ve ahiretimizi bize kazandırmak için Hz. Peygamber (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak gelmiştir.

Biz bunları unutursak, o zaman kendimizi de unutmuş oluruz, Peygamberimizi de unutmuş oluruz, Allah’ı da unutmuş oluruz.

***

Bu bizim yegâne parolamız ve pusulamız olmalıdır... Bin yıl önce ne idiysek, bugün de o olmalıyız…

Onunla yaşamalıyız…

Bu olmadığı takdirde millet kargaşadan, kavgadan, kötülüklerden, terörden, ahlaki çürümüşlüklerden kendini kurtaramaz.

Bu itibarla Hz. Muhammed (S.A.V)’in Kur’an’da gösterilen yolu ne ise o bizim yolumuzdur, istikametimizdir. Bundan çıkmamamız lazım, çıkan da kendine de milletine de bir şey kazandıramaz.

En derin saygı ve sevgilerimle.