MİLLETİN BEKLENTİLERİ!?

Sohbete geçmeden önce, aldığım üzücü bir habere dair duygularımı paylaşmak isterim... Bir süredir, İstanbul’da tedavi gören Menzil Şeyhi Seyyid Abdülbâkî Elhüseynî Erol dün hakkın rahmetine kavuşarak, ebediyete intikal etti…

***

“Bir âlimin ölümü, bir âlemin ölümü” şiarıyla Şeyh Seyyid Abdülbâkî’nın mekânı öyle inanıyoruz ki cennet-i aladır. Kendilerine Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve müritlerine de başsağlığı diliyorum...

Gelirsek, bugünkü sohbetimize!.. Yazı başlığımızdan da anlaşılacağı üzere, dün olduğu gibi bugün ve tabi ki yarın da bu milletin devlet otoritesinden her daim beklentileri olmuştur ve olacaktır...

Ki o beklentilerin ana başlıkları da siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel mevzular kadar, kapsamında gelişen sorunların çözüm isteğidir...

Yani beşerin hem maddi hem de manevi yaşamına ilişkin, arz ve taleplerin giderilmesidir...

***

Birey kadar toplum... Ve Devlet-i Âliye de başta olmak üzere elzem olan, temel beklentilerin başında “ekonomi” gelmektedir... Her şeyin başıdır ekonomi!..

Ağır gelebilir, ama bir halk deyimidir... “Aç ayı hiç oynar mı?” Karnı aç olanın ne zihni ve ne de fiziki hali “işlem” görmez, bir yere de varamaz… Ama karnı tok, sırtı pek olan, heyecanlı ve capcanlı olur!

***

Gelir kaynağının temel noktası, çalışmaktır!.. Ki çalışmayan, üretmeyen, yeraltı ve yer üstü zenginliklerine kafa yormayan, zihni berrak olmayan ister birey olsun ister toplum olsun, fakr-u zaruretin içerisinde aç-perişan kalır.

Güç kaybına uğrar, geriler. Hiçbir şekilde, huzuru sağlayamaz!.. Ne istikrarı ne güveni ve ne de istikbalini temin edebilir...?

***

Demek istediğim şu!.. Türkiye nüfus itibariyle, 85 milyon insana sahip... Büyük bir potansiyel... Ki rastgele bir potansiyel de değil...

Azimkardır, çalışkandır, bilgilidir ve aynı zamanda ahlaki bütünlük içerisinde tarih boyunca, kendini idame etmiş, yaşaya gelen bir millettir!..

Tarih sayfalarını çevirdiğinizde; her sayfası şan ve şeref doludur…

***

Ama ne hazindir ki son yüz yıl içerisinde kötü niyetli, ajan tipli yönetimlerin vesayeti altında, bu toplum değer ölçüleri karşısında “asimilasyona” uğratıldı...

Ruhları kapkara, ama libasları göstermelik beyaz olan fikri, zihni ve zikri bozuk olanlar, milletin per-ü pak gömleğini kirletmişlerdir...

İmansızlığı, edepsizliği, utanmazlığı ve dinsizliği hep körüklemişlerdir...

***

Milleti camilerinden, cemaatlerinden, medreselerinden, aba ecdadın kültüründen uzaklaştıran anlayış da, ne yazık ki CHP’nin “batıya ve batıla endeksli” anlayışı olmuştur...

Ve ne hazindir ki, hala da o anlayış kendini diri tutmaya çalışmaktadır…

Her ne kadar millet geçit vermemiş, onu iktidar yapmamışsa da!.. Ki vermez...

Çünkü Allah’ı tanımayan, kıblesi olmayan Rafızi tipi anlayışlara dün olduğu gibi bugün de ve öyle inanıyoruz ki yarın da geçit vermeyecektir, vermez de!..

***

Demek ki halkın düşüncesi ve beklentisi paralelinde, iktidarların yönetime gelmesi ve hizmet anlayışını ortaya koyması gerekir.. 21 yıldır iktidarda bulunan AK Parti..

Ve de ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan… İnancı paralelinde camileri açma aktifliği ve samimiyeti, Kur’an Kurslarını, Medreseleri, İlahiyat Fakültelerini açması.

Buralarda binlerce gencin eğitim ve öğretimde bulunması, desteklenmesi... Ülke ve millet için, önemli ve elzem hizmetlerdir.

***

Sayın Erdoğan’ın himayesinde inşallah bu millet ayakta duracaktır. Hem de imanıyla, izanıyla, ilmiyle, medreseleriyle, camileriyle, yeniden Osmanlı ruhunu, yeşertecektir... 

Nitekim halk da bu ferasete güvendiği gibi sahip çıkıyordur... Cumhuriyet tarihinden bu yana, hiçbir siyasi partiye, lidere ve hükümete Erdoğan ve AK Parti kadar “güven tesis” eden ve sahip çıkan olunmamıştır…

***

Öyle inanıyor ve ümit ediyorum ki; Türkiye hiçbir zaman 1925’lere, 30’lara, 40 ve 50’lere dönmeyecektir?! 

Bir daha, 10 yılda bir “askeri darbeleri, muhtıraları” görmeyecek ve yaşamayacaktır…

Çünkü bu dönemler, ülkeye ve millete çok “ağır bedellere” ödettirdi...  Onun için bu millet CHP’ye imkân tanımaz artık diyorum!

O büyük bir badireydi, ağır bir yüktü ve hem de kirli imansızlık yüküydü, o dönemin yaşatılanları?!

***

Peki nerden türedi, nerden geldi bu CHP’nin anlayışı.! Bu soru da cevapsız kalıyor tabii.  Gerçekten CHP’nin yüz yıldan beri devrimler adı altında, laiklik adı altında batı dünyasının kirli ahlaksızlığını “kültür” diye yutturma hali nereden gelmişti?

Toplumsal olarak millet bunu şiddetle sorgulamalıdır. Ve iktidar partisinin lideri olan Sayın Erdoğan’ın da bu sorgulamayı desteklemesi gerekiyor.

***

Bu itibarla diyoruz ki;

Artık yeniden bir Türkiye, yeniden bir Osmanlı kültürü, yeniden İslam ahlakıyla tanışması gereken bir gençlik potansiyeliyle, millet şahlanmalıdır…

Ne olursa olsun, Osmanlı kültürünü yeni nesle, yeni gençliğimize enjekte etmek lazım... Onları Kur’anla tanıştırmak lazım… Cami, Cemaat ve Medreselerde “eğitim ve öğretimleriyle” onları donatmak lazım…

***

Eğer bu potansiyeli yakalayamaz isek... Gençliğimizi, kendi kültürümüzle ve medeniyetimizle, hemhal ettirmezsek... Bilmiş olalım ki beterin beteri bir hale geliriz ki “elde edilen tüm kazanımlar” yok olup gider..

***

Ne ülke kalkınır ne memleket gelişir... Ekonomi dediğimiz üretim ve çalışma, dibe vurur. Açlık ve sefalet; bizi bizden eden en büyük argüman olarak, elin gavuru tarafından silah olarak kullanılır…

***

Hasılı kelam... Yeni bir gençlik, imanlı bir potansiyel, inançlı bir millet olarak, tavizsiz yürümeliyiz. Birbirimizle kenetlenerek yola çıkmalıyız.  Bir halk deyimidir, “bir elin nesi var, iki elin sesi var...” İşte biz o iki elin sesi olmalıyız ki; refahı yakalayabilelim!.. Ama sağlıklı, huzurlu ve imanlı bir şekilde…

En derin saygı ve sevgilerimle.