Görüş Bildir

RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK VE GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMAK!? (II)

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre dünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız “RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK VE GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMAK” ifadesiyle sohbetimize devam ediyoruz.

Ben Türkiye’nin genelindeki olayları çarpıtarak gününü gün edenlerin hepsini buraya sığdıramam.

Ancak bir yıl içerisinde özellikle Diyarbakır’ımızda, Diyarbakır’ımızın iki ilçesinde olup bitenleri, hem de en önemli olayları irdelemek istiyorum!…

Şöyle ki..

Çüngüş İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesindeki olup biten sahtekârlıklar...

Usulsüzce “hijyen belgesinin” verilmesi..

İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile işbirliği yaparak orijinal metinleri çarpıtarak kirli oyunlarını örtbas etme suçunu işleyen idareciler...

Aynı paralelde Eğil İlçemizin Kaymakamı İdris Arslan’ın sekiz ay önce vuku bulan bir olayı, birilerinin nam-ı hesabına örtbas etmeye çalışması…

Bir köy Muhtarı ve beraberindeki eşkıya tipli grubun, çalışan vatandaşların çalışma özgürlüğünü elinden almak üzere feodal yapıyı kullanarak ağır suç işlemelerine alenice göz yummak..

Hele ki yaşananları “Muhtarın yetkisi ve göreviymiş” gibi akla ziyan bir gerekçeyle, gaflet ve dalalete imza atılması...

Dahası Cumhuriyet Başsavcılığına da zımni ve hükmi olarak “olayın üzerine gitme” gibi telkin ve tekliflerde bulunma düşüncesi..

Kısacası gerçekleri yörüngesinden çıkarıp kirli bir oyunla, “Suçluyu kollayıp, koruyarak” görevini kötüye kullanma hali!.

Ve bu tahrifatları, kılıfına uydururcasına Muhtarın köy yollarını kapatma gibi kirli işleri yapması yasal görevleri arasındaymış (!) gibi zırvaca, hüküm icra edilmesi...

Dünkü sohbetimizde bu her iki kirli olayları, geniş bir dille kaleme alıp, siz değerli okurlarımızla paylaşmıştık.

Bugün de aynı başlık altında bu kez tarihi Medine Yahudilerinin Hz. Peygamber (S.A.V)’e karşı yaptıkları kirli oyunları dile getirmek istiyorum...

Mekir ve hileleriyle gerçekleri çarpıtarak Hz. Muhammed (S.A.V)’e karşı kin ve buğzlarını saklamışlar ise de tutturamamışlardır.

Bu konunun kapsamını biraz daha açarak sohbetimize devam ediyoruz.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in Nisa suresinin 46. Ayeti Medine Yahudileriyle ilgilidir.

Kirli amaçlarına ulaşmak için Tevrat’taki ayetleri nasıl da tahrif etmişler.

Günümüzde de resmiyet altında zaman zaman oluşan ve oluşturulan nice tahrifatları meşrulaştırarak çok kirli oyunlar sergilendiğini biliyoruz...

Ki Türkiye’miz özellikle de bölgemizdeki birçok kurum, bu yönde bir hayli mahirdir, uzmandır...

Ayet-i celilenin yüce mealine bir bakalım ne diyor?

“Yahudilerin bir kısmı, (Tevrat'taki) kelimelerin anlamını çarpıtırlar. Sözleri asıl bağlamından koparıp tahrif ederek, “İşittik ama karşı çıkıyoruz!” ve “Dinle, dinlemez olası!” ve “Asıl sen bize kulak ver (bizim çobanımız ol ey Muhammed)!” derler. Böylece dilleriyle oyun oynarlar ve (sahih) itikadın yanlış olduğunu ima etmeye çalışırlar. Hâlbuki onlar, sadece “İşittik ve itaat ediyoruz!” ve “Bizi dinle, bize katlan (organize edip yönet)!” deselerdi, gerçekten bu onlar için daha hayırlı ve daha dürüstçe bir davranış olurdu. İşte Allah, inkârları (ve isyanları) yüzünden onlara lanet etmiştir. Onların ancak pek azı inanır.”

Sevgili okurlar..

Bu ayet-i celilenin daha detaylı yorumunu ilave olarak sizinle paylaşalım.

Denilen şudur...

Medine Yahudilerinden bazıları, Peygamber Efendimizle konuştukları zaman kelime oyunları yaparak gayriciddî yollarla alay etmeye çalışırlardı...

Mesela “bizi gözet” anlamına gelen “Ra’ina” kelimesindeki “ayn”ın kesresini biraz uzatarak “bizim çobanımız ol, bizim emrimizi uygula” anlamına gelen şekle sokarak hitap ederlerdi...

Tevrat’ta Hz. Peygamber (S.A.V)’in geleceğini müjdeleyen kısımları ya değiştirirlerdi ya da tamamen ortadan kaldırırlardı.

Bu ayet o gün Medine’de yaşayan Yahudilere bir oyun niteliğindedir.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Günümüzdeki olup bitenler…

Kirli maksatlı, kirli amaçlı insanlar, kirli elleriyle ne yazık ki devleti dolandırıyorlar...

Birçok olayı tahrif ediyorlar, kendi çıkar ve rantlarına göre kararlar alıp, “devlet malı deniz” misali, peşkeş çekiyorlar...

Hak, hukuk, adalet, eşitlik “maskesiyle”, en baba zulümkârlığı bu millete, yönetimlerindeki vatandaşlara yapıyorlar...

Lakin eninde sonunda, bu kirli anlayışın sahiplerinin “maskesi” düşmektedir...

Tıpkı Yahudiler gibi işin içinden çıkamayınca kendilerini ele vermek zorunda kalıyorlar.

Ülkemizde olup bitenlere bakın...

Özellikle iktidar partisi olan AK Partinin gölgesinde hatta devletin başında bulunan muhterem Recep Tayyip Erdoğan’ın misyonunu ters aksiyona çevirerek kendi emellerine ulaşmak maksadıyla çok çeşitli değişik oyunlar sergileyenleri görüyoruz...

Ki bunlar, toplumun gözünden kaçmıyor.

Toplum, bunları görüyor ve seyrediyor.

Görülen lüzum üzerine gerekenleri de meşru zeminde yapıyor ve gereken yerlere de bildiriyor.

Ama ne yazık ki her zaman söylediğimiz gibi AK Partili olarak kendine görüntü veren AKP’li çıkarcılar, hep bu gerçeklere gölge düşürmek, kişisel rantları uğruna koltuklarını muhafaza etmek için, kulaklarına nerdeyse pamuk tıkarcasına hareket ediyorlar.

Sonuç itibariyle kaçacakları yer yok.

Burada kültürümüze mal olan bir atasözünü sizinle paylaşmak istiyoruz.

“Kedinin koşabileceği yer, ancak samanlığa kadardır. Başka kaçabilecekleri yer yok.”

Biz her zaman bu gerçekleri tüm kamuoyuna yazıyoruz, çiziyoruz.

Hatta devletimizi yöneten devletin başındaki Sayın Cumhurbaşkanımıza da bu memlekette olup bitenleri, rantını başkasının zararında gören kirli oyunlar sergileyenleri ve partiye zarar verenleri anlatıyoruz ve anlatmaya devam edeceğiz.

Bizi takip etmeye devam edin...

En derin saygı ve sevgilerimle.


Bu Makale 2303 kere okunmuştur.