ŞİDDETİNİ GÖSTEREN KÜFÜR DÜNYASI!? (VI)

Sevgili okurlar…

Sohbet faslımızın, altıncı günündeyiz… Mevzumuz elbette ki “küfür dünyası?” Bugün tüm zulüm ve şiddetini Gazze ve Filistin halkına gösteren küfür dünyası Siyonizm’in bayrağını dalgalandırıyor...  Acımasızca, fütursuzca, canice çoluk, çocuk, kadın, sivil demeden öldürüyor…Açık ve aleni bir soykırım yaşatılıyor…

***

Şu tescillendi artık, küfür dünyası eşittir Yahudi dünyası, eşittir İsrail... Ve tabi ki ABD ve AB’dir… Çünkü bilaistisna hepsi, İsrail ile iş birliği içerisindedir… Onu sahipleniyor, maddi ve manevi yönde, tüm imkanlar seferler edilmiş vaziyette! Kana susamış vampir misali, 40 kilometrekarelik alana sıkıştırılmış Müslüman bir kitleyi yok ediyorlar…

***

Ne dün ne bugün ne de gelecekte bunların bir teki dahi, İslam dünyasına karşı samimiyet göstermiş değiller… Fıtratlarında hep, kin, nefret, şiddet, kötülük var... Her ne kadar, ağızlarıyla güzel sözler söylüyorlarsa da kalpleri ve vicdanları İslam’a kinlidir... Hasımdırlar ve hep düşmanlık beslerler….

***

Zira Tevbe Suresi’nin 8. Ayeti, bu minvalde bizleri uyarıyor. Bakınız yüce Allah mealen şöyle buyuruyor; “Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün gelselerdi, sizin hakkınızda ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek çoğu fasık kimselerdir.”

***

Nitekim bu ayet-i celilenin paralelinde bir de şu Hadis-i Şerif vardır… Der ki; “El küfrû milletun vahide...” Yani, küfür tek millettir, birbirlerinden ayrılmazlar. İslam’a karşı daima kirli birlikteliklerini korurlar… Velev ki yüzleri gülse bile kinlerini hiçbir zaman unutmazlar, ilk fırsatta yılan misali saldırıp ısırırlar…

***

Samimi değiller!.. Birliktelikleri sahtedir… Ki Allah nezdinde, onların birlikteliği hiçbir şeydir… Çünkü “küfrün deccalleridirler?”.. Hep geçicidirler... Ama kuvvet hakikatin yanındadır… Hakikat de, Allah’ın gücüdür… Hakiki kudret Allah’tır. Gerçek yol da ona giden yoldur… Bu yolu her kim ihlaslı bir şekilde yürürse hakikatin ve kudretin sahibidir… Bu üstünlük vasfının değerini bilmek lazım…

***

Hep ifade ederim! Bir kez daha aktarmak istiyorum... Eğer ki, İslam cehaletin eline geçerse, o zaman hakikatin de kudretin de gücünü kaybeder, sırtını dönmüş olur… Hal-i durumu, derbederleşir... Dağılır, bölünür, parçalanır, zayıf düşer... Kendini tefrikalardan kurtaramaz hale gelir… Irkçılığın, şovenizmin, tekçi ve vesayetçi zümrelerin dergahında, bedbahtlaşır… Tıpkı bugün yaşanan hal-i zilletlik gibi!

***

Yoksa, bugün İslam dünyası bir avuç Siyonist Yahudi’ye “boyun eğecek, aman dileyecek” hale gelir miydi?.. Cılızlaşır mıydı?.. Bakınız, gâh Amerika’nın kapısı çalınıyor, gâh Almanya’nın, gâh İngiltere’nin kapısı çalınıyor… “Medet umuluyor?” Ne olur bizimle iş birliği yapın ne olur insanlar öldürülmesin ne olur bize karışmayın ne olur şu veya bu denilerek, yalvarıyorlar…

***

Peki onlar ne yapıyorlar?.. Her zaman ki gibi, demokrasiden, insan haklarından, özgürlüklerden, eşitlikten dem vurup, ağızlarıyla gülüyorlar... ABD ve AB… Ki Birleşmiş Milletler dahil.. Hepsi “ağızlarını açtığında, ateşkes diyorlar, çatışma son bulsun diyorlar?” Ama hepsi lafta... Yüzde bize gülüyorlar, arkadan İsrail’e vur diyorlar…

***

Ayette ifade edildiği gibi! Küfür dünyası, İslam’a ve İslam dünyasına karşı hiçbir zaman “samimiyet” beslemiş değildir… Yüzleri güler, ağızlarından tatlı sözcükler dökülür, ama kalplerinde, ruhlarında, bedenlerinde “İslam’a karşı kindardırlar?” İşte Gazze’ye yönelik saldırı tam tamına 45 günü bitirdi... Ama hala, aynı fasıl çalıyor...

***

Demem o ki, İslam dünyası ayaklarına vurulan “cehalet zincirini” koparıp atmalıdır... Özüne dönmelidir… Allah’ın yüce kudretine inanarak, iman şuuruyla Kur’anı ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in yolundan sapmadan, aklını başına alması lazım… Hablulllah’il Metin denilen Allah’ın kopmaz ipine sımsıkı sarılması lazımdır… Ki “Hablullah’il Metin” dediğimiz kavram da Kur’an-ı Kerim’dir.

***

İslam dünyası Kur’an-ı Kerim’in etrafında birleşmediği müddetçe, kendini zilletlikten kurtaramaz... Ki kendini hiçbir şeyden sayamaz... Ancak ve ancak Kur’an’ın gölgesinde birlikte olma haliyle kendini yüceltebilir. Nitekim Selçuklu’dan Osmanlıya kadar, bakın görün 624 sene boyunca Osmanlı hükümdarlığı yer yüzüne hâkim oldu...

***

Cumhuriyet döneminde ise Kur’an’dan uzaklaşıldığı için, Kur’an’la barışılmadığı için, gün kaybına uğradı... Bugün bütün dünya keferelerinin kapısını çalıyoruz ama kimse kapıyı açmıyor.  Açan olursa da bilelim ki aldatmacadan ibarettir.

***

Onun içindir ki Allahû Teâlâ bizi daima uyarıyor. Kur’an-ı Kerim’in Nisa suresinin 1. Ayetinde şöyle buyuruyor; “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.”

***

İnsanlığın temel unsuru bu faktördür. Nedir o faktör?  Yardımlaşmadır, dayanışmadır, danışmadır. Toplumsal bir hayat şekli bu üç temel unsurdan ibarettir... Kur’an’ın hükmü bu yöndedir. 

***

Bugün İslam dünyası ne yazık ki bu hayatı yaşayamıyor. Onun için Filistin’de bir avuç Yahudi, nerdeyse tüm İslam dünyasına meydan okuyor. Bütün küfür dünyası da onların yanında yer alıyor.

***

Halbuki bildiğimiz kadarıyla İslam’ın sesi çok yüksektir, çok yücedir, çok heybetlidir. Efendimiz (S.A.V) diyor ki; “Benim heybetim, üç ay benden uzaklıkta bulunan düşmanlarımın kalbinde yaşıyor.” Hani bugün üç ay değil, üç gün de yoktur, üç saat de yoktur o heybet.

***

Demek ki İslam dünyası o yolda değil. Kendimize bir an evvel çekidüzen vermemiz lazım, aklımızı başımıza almamız lazım, Allah’a yönelmemiz lazım. Yolumuzu Kur’an’dan şaşırmamamız lazım. Aksi takdirde bir avuç Yahudi’nin elinde oyuncak haline gelir İslam dünyası.

***

Onun için başta teavün sevgi, insaniyet, dayanışma, şefkat, merhamet ve yardımlaşma…

İşte İslam’ın ana çizgileri bunlardır, bu olmadığı takdirde beyhude bir hayata sarılıyoruz demektir. Çünkü Allah’ın kanunlarına aykırı davranılıyor…

En derin saygı ve sevgilerimle.