SİSTEM KAVRAM ALDATMACASIYLA KENDİNE ÖMÜR BİÇİYOR!?

Sevgili okurlar...

Gerçek şudur ki yüz yıldan beri “devrim ve inkılâplar” gölgesinde kendine hayat biçen sistem, ne yazık ki her gün biraz daha toplumsal kargaşalara neden olmaktadır...

“Demokratik hukuk devleti” adı altında mevcut siyaset ve politikanın kendine abı-hayat oluşturma adına kemirgen misali içini boşaltarak, politize ettiği “Kutsal kavramlarda” sonuç getirici değil...

Artık bozuk, üretimsiz, verimsiz, vasat, hizipçi “siyasete” ömür biçme şansı vermiyor!?..

Zira millet işin farkına vardı...

Çünkü “milli kavramlarımız” bu milletin kutsalıdır, değerleridir..

Birer tarihi mirastır...

Ki milletin gerçek aynasıdır.

Ve milli iradedir...

İşte bu kavramlar yerinde kullanılmadığı gibi, politikacılar, bunların gölgesinde kendine ömür biçme amacıyla tahrif etmeye kalkıştıklarını bu millet görmekte, duymakta ve dikkatinden kaçmamaktadır..

Yıllardan beri özellikle 28 Şubat’tan, daha doğrusu 1990’lı yıllardan beri bu ülkede hak yolunda millet adına, ülkenin bölünmez bütünlüğü adına vermiş olduğumuz mücadeleyi Hindistan’daki “Sağır Sultan” dahi biliyor.

Devlet bürokrasisinde hatta devletin çok önemli makam ve mevkilerini işgal edenlerle yaptığımız mücadelelerden hep başarıyla çıktık.

Biz hancı olarak kaldık.

Onlar yolcu olarak yolunu alıp gittiler.

Bu itibarla diyoruz ki; bu memleket, yani Türkiye’nin bütün coğrafyası, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafyası taşıyla toprağıyla, insanlarıyla, ağaçlarıyla, bitkileriyle mübarektir, kutsaldır, dindardır.

İslam’a saygılıdır..

Dinine sımsıkı bağlı bir toplumdur.

Bir ümmettir diyebiliriz.

***

Ama tüm bunlarla beraber, ne yazık ki yüz yıldan beri bir türlü kendi istikrarını sağlayamayan ve hep kavram kargaşasıyla ve aldatmacasıyla yola çıkan, politik oyunlarla halkı kandırmaya çalışanların birçoğu da aynı macerada toz olup gittiler.

Esamileri bile okunmuyor o büyük siyasilerin.

Ve hatta devlet bürokrasisini kimseye bırakmayanlardı onlar.

Zira savundukları tezler ne devletten yana idi, ne de milletten yana idi.

Ancak dış mihraklardan yana idi.

Ses veren boş teneke gibi bir yaşam tarzları vardı.

Batı hayranlığıyla, batı taklitçiliğiyle kendilerine politik yaşam biçimlendiriyorlardı..

Gerçi hala bu zihniyeti savunan vardır.

Fakat artık bu millet kanmaz diyorum!.

Yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi bu millet; kutsaldır, inançlıdır, kimin koltuğunda hangi kimlikleri gizlediğini de çok iyi bilen zeki ve her şeyi anlayan bir toplumdur.

Biz de bu coğrafyada, bu ilimizde kimin ne gibi boyayla kendini boyayıp sibgatini (boyasını), pazarladığını biliyoruz...

Gâh bu yana, gâh o yana siyasetin değişik renkleriyle kendini boyatıp durursa dursun, illaki bir gün gelecek ve gerçek kimliği ortaya çıkacaktır.

Hani demişler ya;

“Mahkeme kadıya mülk değildir.”

Kendini çok beğenmiş, tepeden millete bakan, kendini siyaset liderlerine makyajlayıp pazarlamaya çalışan gelen giden bazı mülki amirleri de gördük.

Ancak o da fayda vermez. 

İllaki bir gün gerçek kimlikleri ortaya çıkacaktır.

Ve kirliliklerini örtbas etmek için üzerlerine çektikleri şallar da kaldırılacak...

“Kep düştü, kel göründü” misali; “maskeler” düşecek...

Biz bunun takipçisiyiz.

Takip etmeye de devam edeceğiz.

Vazgeçmeyeceğiz.

Zira bu unvanla, bu adresle, bu amaçla yola çıktık, yolumuza devam ettik ve daha da devam edeceğiz.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Dün gerek yazılı ve gerekse görsel medyada olsun, HDP’li Diyarbakır milletvekili Semra Güzel’in boy boy fotoğrafları yayınlandı..

PKK’lı Volkan Bora’yla beraber dağ kıyafetiyle dağdaki teröristlerle çekilen fotoğraflar...

Milletvekili Semra Güzel Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinden...

Volkan Bora adlı terörist ise Adıyaman’lı...

İkili, Harran Üniversitesi’nde beraber okuyup tanışmaları, sevişmeleriyle hayat başlamış ve nihayet beraber dağa çıkmışlar.

PKK’ya katılmış olmalarının gösterilmiş olması bir gerçektir.

Zira fotoğraf ortada.

Ama hayret verici olan şey; makyajlı sistemin değişik yüzleridir. 

Bakınız, haber aynen şöyle;

“Adıyaman'da 2017'de terör örgütü PKK'ya yönelik hava destekli operasyonda etkisiz hale getirilen teröristin cep telefonu incelemesinde HDP’li milletvekili Semra Güzel ile fotoğrafları ortaya çıktı…

Etkisiz hale getirilen terörist Volkan Bora'nın, HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ile terör kampında çekilmiş fotoğraflarının basına yansıması üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti.

Başsavcılık tarafından Diyarbakır Milletvekili Güzel hakkında fezleke hazırlandı. Fezleke, Adalet Bakanlığına gönderildi.”

Tabi buraya kadar her şey normal…

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı görevini yapmıştır ki yapmalıdır da.

Zira bu millet yargının yansızlığına çok güveniyor.

Ama gelelim madalyonun diğer yüzüne.

Yani Türk siyasetinin, Türk demokrasisinin hangi mecrada yürümekte olduğunu, neye hizmet etmekte olduğunu kimse kestiremiyor?

Yani bir türlü gerçek kimliğini göstermemekte ısrar ediyor.

Meçhule doğru gidiyor.

Halkı sadece morfinleştirerek, siyasi makyajlı konuşmalarla gününü gün etmişlerdir ve hala da aynı unvan üzerinde devam ediyorlar.

* * *

Sevgili okurlar.

Dikkat ederseniz, yaklaşık 3 yıldan beri Diyarbakır HDP il binası önünde nöbet tutan, çocukları HDP tarafından dağa kaçırılan annelerin feryat ve figanları devam ediyor.

“Aman çocuklarımızı bize iade edin”

Çocuklarına da sesleniyorlar;

“Geri dönün, devlet size karışmıyor.”

***

Peki, sormazlar mı?

Bu ne biçim siyaset kargaşası ve kavramların yanlış kullanılması…

Bir yandan anneler açık ve net olarak, bağıra bağıra diyor ki;

“HDP, PKK ile işbirliği içindedir ve çocuklarımızı dağa kaçırıyorlar...”

Feryat ve figanları bu minvalde...

Öte yandan, HDP anayasa ve yasalar çerçevesinde (!), demokrasi himayesinde elini kolunu sallayarak TBMM’nde cirit atıyor...

Söz sahibi..(!)

Meşruiyet kazanmış..(!)

Milletvekilleri de maaşlarını tıkır tıkır alıyorlar...

Bu milletin helal alın terinden akan vergilerle bütçeleri temin ediliyor..

Öbür yandan aynı partinin içinde teröristlerle fotoğraf çeken, aşk macerası yaşayan kadın milletvekili var ve mecliste…

Bu da kamuoyunun dikkatini oldukça çekiyor.

Düşündürücü bir olay…

Zaten bu hal, ancak Kemalist, laik, demokratik sisteme yakışır(!)

* * *

Bir de aynı paralellik arz eden AK Partinin Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’a gelelim.

Bu hanımefendi iki dönem Diyarbakır’dan milletvekili olarak seçildi...

Hem de iktidarda olan AK Partinin saflarından..

Gerçek şudur ki, beş-on tane oyu dahi yok...

Ne çevresi var, ne de kimsesi!..

2008’de Oya Eronat’ın oğlu, Diyarbakır’ın Dağkapı semtinde bir dershanenin önünde teröristler tarafından atılan bir bomba sonucunda, talihsiz bir şekilde şehit oldu..

Tabi bu saldırı yalnız Oya Eronat’ın çocuğuna yönelik bir saldırı değil.

Dershanede bulunan herkese yönelik atılan bir bomba…

Ki onunla beraber 7 ailenin çocuğu şehit oldu...

Ama her nedense diğer 7 ailenin şehit düşen çocuklarına dair herhangi bir ödüllendirme veyahut yakınlarını seçip de bir yerlere getirme veyahut milletvekilliği gibi büyük bir mükafat verme şansını kimseye tanımadılar..

Ya da o şans elde edilemedi..

O şans illaki bayan Eronat’a çok büyük bir imtiyazla verildi..

Ve nihayetinde birer dönem arayla milletvekili adayı gösterilerek, meclise gönderildi.

* * *

Madalyonun üçüncü tarafına da bir bakalım.

AK Partiden milletvekili olarak seçilen Oya Eronat’ın 11 sene gibi bir süreç içerisinde kendisine yakın koruma polisi olarak verilen Batman asıllı Polis memurunun icraatları!

Malum, 2016 yılında Kayseri’de Mehmetçikleri taşıyan otobüse bombalı saldırı düzenlendi.

15 askerimiz şehit oldu..

Bomba atan ve saldırıyı organize eden terörist yurt dışına kaçtı...

Bilahare Kuzey Irak’ta yakalandı...

Türkiye’ye getirilip sorgulandı.. Şu an tutuklu...

İşte Eronat’ın o yakın koruması olan erkek polis memuru meğer ki “teröristle” işbirliği içerisinde imiş?

O teröriste sahte kimlik düzenlemiş..

Lojistik imkan sağlamış..

Bugün, o polis “terör örgütü üyeliğinden” yargılanıyor ve cezaevinde...

Ne var ki hiçbir makam, hiçbir mevki bu Semra Güzel’e açılan soruşturma gibi her nedense Oya Eronat hanımefendiye herhangi bir hukuki işlem yapmadı..

Ne bir soruşturma açıldı, ne de bir ifade sorgusu...

Bilakis taltif edildi, tekrar tekrar ödüllendirildi ve mecliste bugün ağa, paşa boy atıyor.

Bu ne yaman çelişki?

Bu ne yaman çifte standart?

Bu ne yaman bir siyasi oyun?

Eğer Semra Güzel bir teröristle dağda fotoğraf çekmişse, aşk hali yaşamışsa ve bugün TBMM’nde anılan partinin bir üyesi olarak görev yapıyorsa…

Ve Başsavcılık hakkında fezleke hazırlıyorsa…

Oya Eronat’ın yakın koruması olan polis memurunun da 15 tane Mehmetçiği şehit eden adamlara zemin hazırlayan kişi olarak cezaevinde tutuluyorsa...

11 yıl boyunca Sayın Eronat’ın yakın korumalığını yapan biriyse...

Durup düşünmek gerekir..

Sormazlar mı acaba?

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

Evet, bunun değerlendirmesini kamuoyuna bırakıyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.