TÜRKİYE SİYASETİN KISKACINDA YÜRÜYOR!!!...(III)

Evet sevgili okurlar..!

Bilindiği üzere gerçekten ülke insanı hal-i hazırdaki mevcut “siyasi atmosferden” hiçte memnun değil…

Eskiden bir parti seçimlerde yenildiği zaman, yani meşhur Cumhuriyet Halk Partisi gibi bir parti siyaset arenasında seçimlerle halkın oyuna karşı mağlup düştüğü zaman seçmen çok büyük bir memnuniyetle sonuçları karşılıyordu.

Ve göğüsüi kabartarak, sevinç çığlıklarını atıyordu..

Şöyle bir nara atıyordu..

“Oh Cumhuriyet Halk Parti yenildi, mağlup oldu, artık tek parti şeflik ve dipçik döneminden kurtulduk, yıllar yılı İslam düşmanlığı yapılan gelen zulmüne ve küfrüne son verildi, yepyeni terutaze imanlı, inançlı, muhafazakar sağ ve demokrat partileri ve başkanları iktidara getirdik…”

Bu ifaeleri dile getirerek, seviniyordu.

Akşamları halk köy kahvelerinde nerdeyse gece yarısına kadar oturup çaylarını yudumlarken, tavla veya satranç oynarken inanın sohbetleri hep muhafazakar partilerin iktidara gelmeleri sevincini birbirine anlatıyordu.

Tarihi zulüm makinesi durumuna düşmüş Cumhuriyet Halk Parti’nin artık mağlup olması halkın yeni bir kurtuluş müjdeleyicisi olarak birbirine muştular yani müjdeler veriyorlardı.

Ama gel zaman git zaman “Görünen köy kılavuz istemez” örneğiyle yola çıkarsak meğer ki halkın Cumhuriyet Halk Parti’den görmüş olduğu öfkeler yavaş yavaş sinmeye, sönmeye başlamış.

Zira oyunu verip iktidara getirdiği muhafazakar olarak bilinen partiler masanın öbür tarafına geçince “renk” değiştirmeye başladı...

Adeta kabarma, başı dik, ama alnı açık olmayan bir; politika güdülür olundu..

Öyle ki, seçme konusunda gösterdikleri ki o sevgi, o muhabbet, hele hele Cumhuriyet Halk Parti’nin yenilgi muhabbeti, demek ki tamamıyla boşunaymış.

Çünkü, Türkiye’deki siyasetin ne kadar bölük pörçük bir unsur olduğunu, parti değil, ortalığı patırtıya dönüştüren bir etken olduğunu herkes anladı.

Siyasetin ve siyasinin makyajlı unsurlarına karşı herkes uyandı, beklediklerinin “hayal” olduğunu gördü...

Öyle bir hal aldı ki; nerdeyse Cumhuriyet Halk Parti’nin o eski hali aranır hale gelindi...

Zira eski hali unutulduğu için!...

Halk, günün koşulları karşısında diğer muhafazakar partilere nazaran Cumhuriyet Halk Parti’yi sütten çıkmış ak kaşık, olarak görmeye başladı...

Yani nerdeyse halkın diliyle konuşuyor...

Nitekim halktaki genel kanı şöyle:

“Cumhuriyet Halk Parti, Ak Parti’ye şükran borçludur, teşekkür borçludur. Her an için genel merkezden bir ses çıkarıp Ak Parti’nin ölmüş, manevi mevtası defnedilmiş bir Cumhuriyet Halk Partiyi yeniden diriltilmeye çalışıldı. Parti canlandı ve güçlü bir şekilde yürümeye başladı. Ki 31 Mart İstanbul, Ankara ve İzmir seçimleri bunu zaten kanıtlıyor. Türkiye’nin en büyük üç kenti...”

İnanın sevgili okurlar!

AK Parti’nin çok kısa sürede böylesine liberalleşmiş bir demokrasiye sığınabileceğini, hiç kimse beklemiyordu...

Birileri söylemiş olsaydı, inan pek olmazdı?

Çünkü, muhafazakarlıkla, küfür sistemleriyle mücadele ede ede iktidara getirilen bir parti, Ak Parti...

Ama ne yazık ki çok kısa bir zaman dilimi içerisinde oldukça kendi benliğinden sıyrıldı…

Cumhuriyet Halk Parti’den daha fazla Kemalizm’e yöneldi, seküler oldu, çıkarcı, rantiyeci gruplar parti saflarına yerleşmeye başladı...

Çok konuşan ama çok iş yapamaz hale gelen bir parti konumuna düştü...

Böylece kamuoyu nezdinde yavaş yavaş geriledikçe gerilemeye başladı ve daha da ne yazık ki düşebilir endişesini, taşımayan da yok!...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllardan beri göstermiş olduğu çaba, muhafazakarlık ve yüce İslam dinine inanış hali eskisi gibi revaçta bulmuyor.

Oysa ki bizim bildiğimiz ve tanıdığımız Erdoğan, inanmış bir insan olarak davasına inanmayan insanları kaale bile almıyordu ve tenezzül de etmiyordu.

Ama bakıyoruz ki olup bitenler göründüğü gibi değil.

Netice itibariyle Cumhuriyet Halk Parti, o kirli siyasetiyle, altı okuyla her Allahın günü çıkıp bas bas bağırarak Ak Parti’nin iktidarına teşekkür etmesi gerekir.

Ve aynı zamanda Ak Parti’ye karşı teşekkür borcu da bulunuyor...

Ama inattır yapmıyor o ayrı mesele.

Fikrinden caymayan bir partidir o ayrı mesele.

Muhafazakar inanmış bir toplumun oylarıyla yola çıkmış bir parti, İslama inanmayan, hep hor gören anlayışlarla işbirliği yapması gibi tehlikeli bir şey yoktur.

Bu itibarla diyoruz ki; keşke AK Parti yeniden muhafazarlık benliğine dönmüş olsaydı.

Aksi takdirde bu gelecek seçimlerde de varlığını tehlikeye düşürebilir.

O zaman herkes üzülür...

Bu partiden beklentilerini göremeyen seçmenler, “ömrümüz boşuna gitti” diye serzenişte bulunabilir.

Yıllardan beri AK Parti’ye oy verip güven bağlayan seçmenler, hatta tümüyle bu memleketin insanları AK Partinin sıradan bir siyasi parti olmadığını, İslamın emrettiği bir "Şura Partisi" olması lazım düşüncesiyle yola çıkılmıştı.

En azından Şura Heyeti Mecmuasının bir temsilcisi olması lazımdı..

Ki, bünyesinde ehliyetli danışma, grubu olması gerekirdi?

Yani şura insanlarıyla danışması lazım…

 24 saat onlarla yani ehliyetli, kabiliyetli ulema kesimlerle, bir araya gelmeliydi..

Eğer bunu gerçekleştirmiş olsaydı, çok daha güzel işler olacaktı?

Zira halkın, Erdoğan'dan, ailesinden de beklentileri bu yöndeydi…

En derin saygı ve sevgilerimle…