Görüş Bildir

TÜRKİYE’DE YIKICI SORUNLAR!? (III)

Sevgili okurlar…

Sohbet serimize devam ediyoruz.. Zira dert bir değil.. İki gündür “dilimizin döndüğü, kalemimizin” yazdığı kadar; ülkenin, bölgenin ve Diyarbakır’ımızın “hayati öneme” sahip sorunlarına değiniyoruz…

Siyasi..

Sosyal..

Ekonomik..

Kültürel…

Ve tabi ki günlük yaşamın içerisinde “kendine vücut” bulan “yıkıcı, yakıcı” meseleleri irdeliyoruz…

Ki bu meseleleri “yıkıcı hale” getiren ve “çözümsüz kılan” etkenleri de aynı minvalde, deşifre ediyoruz…

Çünkü hiç bir sorun; “sebepsiz” yere yaşanmaz, türemez..

İlla ki bir neden vardır..

Deriz ya; “sebep, sonuç” ilişkisi!…

Hep ifade ediyorum..

Türkiye’yi, 1,5 asırdan bu yanadır “yakıcı ve yıkıcı” dehlizlerde boğdurmaya çalışan ana unsur, müsebbiplerin başaktörü; “müesses nizamdır?”

Ve bu nizamı “dokunulmaz” kılan, gelen-giden devşirme siyasettir!

Çünkü yerli ve milli “olabilme” adına, bir şiar yok…

Ümmet olabilmek..

İslami değerlerle bütünleşmek…

Ecdadın mirasını yaşatıp, geliştirmek..

Bin yıllık “kardeşliği” pekiştirip büyütmek gibi bir dert ve çaba yok!

Her şey; “batıya ve batıla” endeksli…

Maneviyat yoksunu bir “maddiyata” tapma var…

Dedik ya; “Türkiye’de Yıkıcı Sorunlar?”…

Bakınız sevgili okurlar.

İster siyasi alanda olsun..

İster toplumun diğer kesimlerinde ve katmanlarında olsun..

Pek tabi ki “devletin bünyesindeki” oluşumlar…

Yazılı ve görsel medya olsun…

Her ne olursa olsun, hangi kulvarda bulunursa bulunsun “milli ve yerli” değilse..

Bin yıllık; “geçmişiyle” örtüşmüyorsa..

İnancına..

Ulvi değerlerine…

Kısacası mukaddesatına bağlı değilse; “cinsiyeti, mahiyeti” yıkıcıdır…

Zıt bir kutuptadır..

Bulunduğu yol, kendine seçtiği istikamet “Salih” bir amel taşımadığı gibi; “saf da” değildir..

Gelişen, oluşan, toplumun varlığıyla bağdaşmayan ama millileştirilmeye çalışılan, ona meşruiyet kazandıran, resmiyetin himayesi altına giren “kavramlar” birer tahrip kalıbı gibidir…

Kendine özgü kazandığı her “ilmik” yıkıcı unsurların domino taşı misali, birbirini tetiklemeye başlar…

Dünkü yazımızda da kısmi bazda böylesi bir analizde bulunduk…

***

Malumunuz üzre dün, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı idi…

Millet olarak, 19 Mayıs gününü kutladık…

Diyarbakır’ımızda da bir dizi etkinlikler organize edildi.

Sabah saatlerinde Atatürk anıtına çelenk sunulmasının ardından kent meydanında kutlama programları düzenlendi.

Milli mücadelemiz 103 yıldır parlaya gelmiştir.

İşgal altındaki bir ülkenin kurtuluşunu millette gören ve İngiliz donanmasının demir attığı İstanbul'dan silah arkadaşlarıyla Anadolu'ya geçen Cumhuriyetin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da yaktığı meşalenin, seneyi devriyesiydi dün…

Ki bu meşale 103 yıldır yanıyor.

19 Mayıs kutlu olsun…

***

Ancak, bir hakkı vermek lazım!...

Şöyle ki..

Bizim araştırmalarımıza göre tarihi, abartısız, objektif  yazan yabancı tarihçiler, Gazi Mustafa Kemal Paşanın İngilizlerin İstanbul’u istila edip, Anadolu’nun birçok yerine ulaşıp işgal altına alan hıyanet güçlerine karşı, harekete geçilmesi emrini Padişah Sultan Vahdettin vermiştir..

Ve bu komutanların başında, en çok güvendiği isim de Gazi Mustafa Kemal Paşa idi..

Onu görevlendirdi…

Samsun’a gönderdi, ardından Erzurum’a..

Yani, Sultan Vahdettin’in talimat ve emri doğrultusunda Anadolu’ya ayak bastı… Anadolu mücahitlerini müstevlilere karşı cihad ve mücadeleye çağırdı..

Bunu kanıtlayan da bizatihi Gazi Mustafa Kemal Paşanın kendi el yazısıyla Osmanlıca yazmış olduğu belgedir.

İşte bu noktada hakikatleri iyi bilmek lazım..

19 Mayıs, tarihi ve kutsal bir gündür..

***

Ancak yalan söyleyen tarihin ipine sarılan CHP’nin laikçi Kemalist anlayışı, hep tarihi olayları saptırmıştır…

Sanki Gazi Mustafa Kemal Paşa kendi başına Padişah’ı çiğneyerek Samsun’a kaçak olarak gitmiş ve nihayetinde memleketi İngilizlerin elinden kurtarmıştır gibi yanlış bir yönlendirme ve görüş hep körüklenmiştir…

Tarihsel sapmalara yer verilmiştir…

Demem o ki gerçek tarih, onları hep yalanlamıştır…

Bu anlamlı gün olması hasebiyle gerçekten İstanbul’u müstevli İngilizlerin, Anadolu’yu da müstevli Fransızların istilasından kurtarmak için çaba gösteren başta Sultan Vahdettin ve Gazi Mustafa Kemal paşa olmak üzere bu işte hissesi olan herkesten Allah razı olsun diyoruz.

Sultan Vahdettin’i hain göstererek, yalnızca kurtarıcı olarak Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı göstermek, CHP anlayışının ve laikçi Kemalist geçinen yalaka unsurların tarihsel bir “saptırmalarıdır?”…

* * *

Bu faslı burada noktalayalım..

Diyarbakır’ımıza gelelim.

18 Mayıs 2022 günü Diyarbakır’ımıza İl Valisi ve aynı zamanda Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili olarak atanan Vali Ali İhsan Su beyefendi dün itibariyle mesaisine başladı…

Diyarbakır’da artık Su dönemi başlıyor…

Vali Su’nun Diyarbakır’daki ilk beyanatı 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na ilişkin mesajı oldu.

“Şu gençlerimizin bu emanete sahip çıkacaklarına ve onu çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracaklarına inancımız tamdır” diyen Sayın Valimizi candan tebrik ediyoruz, kutluyoruz, onun için tüm işlerinde Allah’tan kolaylıklar diliyoruz, Allah yardımcısı olsun diyoruz.

***

Sevgili okurlar.

Bize göre Diyarbakır’ımıza ışık veren, ümit veren yeni bir pencere açılmıştır..

Zira yıllardan beri bir Diyarbakırlı olarak gelen giden nice Valileri gördük…

Kayyımları ve kaymakamları gördük..

İnanın, gelen gidenlerin hepsi…

Ki hepsi olmasa dahi yüzde 90’ı çok değerli devlet adamları olarak, kadim kentte hizmette bulundu…

Görevlerini objektif ve şeffaf olarak tamamlayıp gittiler.

Siyasetin ve siyasetçi güçlerin Valisi olmaktan ise Devlet Valisi olmayı tercih eden Valilerimiz arasında çok önemli şahsiyetler dün olduğu gibi bugün de hep “hayırla” yad edilmektedir..

Bugün, tekrar tekrar Diyarbakır kamuoyu adına şahsiyet-i maneviyeleri huzurunda, onlara şükranlarımızı sunuyoruz.

Ümit ediyoruz ki yeni gelen Sayın Valimiz Ali İhsan Su da aynı o kulvarda yürüyecektir.

Bugüne kadar gerek Vali ve gerekse Kaymakam olarak görev yaptığı yerlerle ilgili aldığımız izlenimler; “olumlu” yönde…

Düzce, Şırnak ve Mersin’de Valilik yapmış.

Çermik Kaymakamlık görevinde bulunmuş…

Bölgeyi bilen ve tanıyan biri..

Bugüne dek öyle inanıyoruz ki dosdoğru istikametli bir devlet adamı anlayışıyla alnı açık, başı dik olarak görev yapmıştır..

5 yıl gibi en uzun süresi Mersin Valiliğinde olmuştur.

İnşallah daha fazla uzun bir süreç Diyarbakır insanımıza “devlet hizmetini” sağlar…

Öyle inanıyoruz ki Sayın Valimiz, kirli siyasetin madrabaz, yalaka, çıkarcı, rantiyeci, çıkarlarını başkasının zararında gören kesimleri zaman içerisinde tanıyacaktır…

Ve onları her ortamda; “elinin tersiyle” dışarı atıp, kapı önüne koyacaktır…

Çünkü Siyaset Valisi olarak değil, Devlet Valisi olarak görev yapacaktır.

İnancımız bu yönde..

Zorlu bir süreçte, zorlu bir görev üstlenmiştir…

Mevcut durum; “enkaz” teşkil ediyor…

Allah yar ve yardımcısı olsun…

Görevinde başarılar diliyoruz, Allah hayırlı uğurlu etsin!

Temennilerimiz bu yöndedir.

Diyarbakır kamuoyunu temsil eden medya grubu olarak da kesinlikle Sayın Valimizin işlerini objektif olarak takip edecek ve gerekenleri yerine getireceğiz. 

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar..

 


Bu Makale 4760 kere okunmuştur.